3. Hukuk Dairesi 2019/5086 E. , 2020/991 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki maddi ve manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, kendi adına kayıtlı taşınmazda, 15/05/2011 tarihinde sabah saat 05.00 sıralarında elektrik kesik olmasına rağmen aydınlatmalardan ve elektrikli cihazlardan patlama sesi gelmeye ve ışıkların yanmaya başladığını, olayın elektrik hatlarındaki arızadan kaynaklandığının tespit edildiğini, bu olay nedeniyle bazı elektrikli eşyalarının kullanılamaz duruma geldiğini, davalı kuruma yaptıkları başvuruya rağmen, davalının zarar gören eşyalardaki hasar bedelini karşılamadığını belirterek, yaşanan olay nedeniyle uğraşılan zararın tazmini için 3.345,59 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren en yüksek banka faizi ile, 15.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, meydana gelen hasarda davalı kurumun bir kusurunun bulunmadığını davacının da davalının kusurunu ispatlayan herhangi bir belge sunmadığını, ayrıca manevi tazminat koşullarının da oluşmadığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının maddi tazminata ilişkin davasının kabulü ile 3.345,59 TL"nin 14/09/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, koşulları oluşmadığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir. Dairemiz 30.10.2017 T. ve 2016/2969 E. 2017/14887 K. sayılı ilamında; “...Somut olayda, taraflar arasında usulüne uygun olarak yapılmış abonelik sözleşmesinin bulunması ve bu sözleşmeye göre aboneliğin mesken tarifesine ilişkin olması halinde uyuşmazlık niteliği itibariyle Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kalacağından, davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir.
Buna göre, mahkemece öncelikle görev hususunun değerlendirmesi bakımından, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinin aslı ve ekleri dosyaya celp edilerek, aboneliğin mesken tarifesi üzerinden yapıldığının anlaşılması halinde, tüketici mahkemesinin görevli
olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmesi, aksi halde şimdiki gibi işin esası hakkında hüküm kurulması gerekirken, belirtilen konularda araştırma ve inceleme yapılmadan eksik inceleme sonucu karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-) Bozma nedenlerine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.” gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyularak davacının aboneliğinin mesken aboneliği olduğu tespit edilerek Bakırköy Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesi ile görevsizlik kararı verilmiş, ve dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
Görevsizlik kararı üzerine davaya devam eden mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 3.345,59.TL maddi tazminatın olay tarihi olan 14/09/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile yine 5.000TL manevi tazminatın olay tarihi olan 14/09/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, manevi tazminat yönünden fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, elektrik enerjisi dağıtım hattından kaynaklanan arıza nedeniyle uğranılan zararın maddi ve manevi tazmini istemine ilişkindir.
1- 6100 sayılı HMK"nın 297/1. maddesinde hükmün, tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri kapsayacağı, 297/2. maddesinde de; hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır, hükmün, hedefine ulaşmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz. Bozma kararı ile ilk hüküm hayatiyetini ve ifa kabiliyetini yitirir. (Hukuk Genel Kurulunun 10.9.1991 tarihli ve 281-415 ve 25.9.1991 tarihli ve 355-440 sayılı kararları)
Bozma kararından sonra bozmaya uyularak verilen hüküm yeni bir hükümdür. Bozmaya uyularak tesis edilen hükmün, tüm istekleri karşılar şekilde ve yeniden yazılması gerekir.
Yukarıda açıklandığı üzere Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Somut olayda, mahkemece bozma sonra yapılan yargılamada davacının maddi tazminat isteminin tam kabulüne manevi tazminat isteminin ise kısmen kabulüne karar verilmiş, manevi tazminat yönünden ise “...davacı her ne kadar manevi tazminat talep etmiş ise de; Büyükçekmece 5. ASHM" nin 2016/167E. 2015/474K. Sayılı kararı ile manevi tazminat talebinin reddine karar verildiği ve bu kararın davacı tarafından temyiz edilmediği ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesi"nin 2016/69E.-2017/14887K. Sayılı kararı ile bozma kararı verildiği bu karar ile davalı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu, mahkememizce davacı lehine 5.000.00.TL manevi tazminata hükmedilmiş ise de; bunun hatalı olduğu ve ancak temyiz incelemesi ile değerlendirilebileceği kısa karar ve gerekçeli karar hükmünün bu sebeple aynı şekilde yazıldığı sonuç ve kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçesi ile kısmen kabulüne karar vermiştir. Mahkemece oluşturulan gerekçe ve hüküm fıkrası arasında çelişki olup, yukarıdaki açıklamalar ışığında haklılık konusunda tereddüt uyandırması sebebi ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma nedenlerine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.