8. Hukuk Dairesi 2016/10916 E. , 2020/430 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Davacı vekili, vekil edeni ve davalıların murisi ... , kök muris ... intikal eden taşınmazları paylaştıklarını, buna göre herkesin hakkına düşen taşınmazı aldığını ve kullanmaya başladığını, hızlı tren projesi kapsamında taşınmazların istimlak edilmesi üzerine vekil edeninin aslında 20 yıldır kullandığı taşınmazın tapuya tescili esnasında yanlışlıkla davalıların murisi adına tescil edildiğini, davalıların murisinin kullandığı yerin de vekil edeni adına tescil edildiğini, vekil edeninin kullanımında olan tapuda vekil edeni adına kayıtlı olması gerekirken davalılar adına kayıtlı olan taşınmazların 126 ada 56 parsel ve 193 ada 35 parsel sayılı taşınmazlar olduğunu, davalıların kullanımında olan ve aslında tapuda davalılar adına kayıtlı olması gerekirken vekil edeni adına kayıtlı olan taşınmazların ise 126 ada 54 parsel ve 193 ada 33 parsel sayılı taşınmazlar olduğunu, bu durumun düzeltilmesi için davalılar ile vekil edeni arasında protokol düzenlediğini, bu protokolün 3.maddesinde bu yanlışlığın kabul edildiğini ve düzeltileceğinin de hüküm altına alındığını, ancak davalıların protokole uymadıklarını belirterek 126 ada 56 parsel ve 193 ada 35 parsel sayılı taşınmazların tapularının iptal edilerek vekil edeni adına tesciline, 126 ada 54 parsel ve 193 ada 33 parsel sayılı taşınmazların ise tapularının iptal edilerek davalılar adına tesciline karar verilmesini istemiş, 02/10/2013 tarihli celse de ise, 126 ada 56 parsel sayılı taşınmazın vekil edeni adına, 193 ada 33 parsel sayılı taşınmazın ise davalılar adına tesciline karar verilmesini, diğer taşınmazlar hakkında sehven talepte bulunduklarını belirtmiştir.
Davalılar vekili, hataya düştüğünü iddia eden tarafın hatanın düzeltilmesi için 1 yıllık yasal süre içerisinde dava hakkını kullanmak zorunda olduğunu, davacı ile vekil edenlerinin murisi arasındaki anlaşma uyarınca taşınmazların tapularının alındığını, vekil edenlerinin iki yıl kadar önce Karayolları tarafından yapılan istimlak sonucu tapuya gittiklerinde tapuda gerçekte kendilerine ait olan babalarından miras olarak intikal eden taşınmazın amcaları olan davacının kullanmakta olduğunu öğrendiklerini, davacının müvekkillere ait taşınmazı kendi malı gibi kullanmasının bu taşınmazın sahibi olduğunu göstermediğini, davacıya ait taşınmazın önemli bir bölümünün Karayolları tarafından kamulaştırıldığından davacının müvekkillerinin taşınmazını sahiplenmek istediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile dava konusu 126 ada 56 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile davacı ... adına tapuya tesciline, dava konusu 193 ada 33 parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile davalılardan ... adına 1/4, ... adına 3/16, ... adına 3/16, ... adına 3/16, ... adına 3/16 paylı olarak tapuya tesciline, diğer parseller yönünden davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tüm dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 126 ada 56 parsel sayılı taşınmazın davalılar murisi ... adına 06/05/2011 tarihli ifraz işlemi ile kayıtlı iken 27/10/2011 tarihinde mirasçıları davalılar adına intikal ettiği, 193 ada 33 parsel sayılı taşınmazın ise, davacı adına 06/05/2011 tarihli ifraz işlemi ile tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, tapuda kayıtlı taşınmazların harici satışı TMK"nin 706, 6098 sayılı TBK"nin 237, 818 sayılı BK"nin 213, 2644 sayılı Tapu Kanunu"nun 26 ve Noterlik Kanunu"nun 60 ve 89. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz ve satın alana herhangi bir hak bahşetmez. TMK"nin 706. maddesinde öngörülen resmi şekil bir ispat şartı olmayıp bir geçerlilik şekil şartıdır.
Somut olayda, Mahkemece, davacının dava konusu taşınmazlardan 56 numaralı parsel bakımından kadastro öncesi zilyetliğinin bulunduğu ve bu zilyetliğin kesilmediği, 33 numaralı parsel yönünden ise davalıların zilyetliğinin beyan edilmesi ve bu yönde taraflarca imzalanmış harici sözleşmenin varlığı, protokol yönünden taraf vekillerinin itirazının bulunmaması, sadece protokolün uygulanması yönünde itirazlarının varlığı bütün olarak değerlendirildiğinde davacının açılan davayı kısmi olarak ispatladığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır.Şöyle ki; davacı, tapuya tescil esnasında 20 yıllık fiilen kullandığı taşınmazların davalılar murisi adına kayıt edildiğini iddia etmiş, 08/10/1993 tarihli tescil tarihinden sonraki 10/08/2012 tarihli protokolü de dayanağı delil olarak göstermiş ise de, dava konusu taşınmazların ifraz işlemleri öncesinde, 08/10/1993 tarihinde taksim yoluyla taraflar adına resmi şekilde tapuya tescil edildiği, bu tarihten sonra yani tereke malı olmaktan çıkmış olan dava konusu taşınmazlarla ilgili az yukarıda da belirtildiği üzere, TMK"nin 706, 6098 sayılı TBK"nin 237, 818 sayılı BK"nin 213, 2644 sayılı Tapu Kanunu"nun 26 ve Noterlik Kanunu"nun 60 ve 89. maddeleri gereğince resmi şekilde yapılmış bir devir işlemi de olmadığına göre, yine davacı tarafından dava konusu taşınmazların resmi kaydına karşı hata yapıldığını ispat eden bir delil de sunulamadığına göre, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere kısmen kabul kararı verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 21.01.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.