10. Hukuk Dairesi 2015/13260 E. , 2015/15811 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : İş Mahkemesi
Dava, sigorta başlangıcının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Sigortalılık başlangıcına dair talebin yasal dayanağı, 5510 sayılı Kanunun geçici 7. maddesi karşısında, 506 sayılı Kanunun 79/10 ve 108. maddeleridir. Dava konusu somut olayda; davacı, davalı işyerinde 01.12.1989 tarihinde bir gün sigortalı olarak çalışmasının ve bu tarihin sigorta başlangıcı olduğunun tespitini istemiş, Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir. Olağan olarak sigortalılık niteliği, 506 sayılı Kanunun 2’nci maddesine göre hizmet akdinin kurulması ve 6’ncı maddesi gereğince çalışmaya başlanması ile edinilir. Sigortalılığın zorunlu, kişiye bağlı, devredilemez niteliği gereğince bu tür davalar kamu düzenine ilişkin olup, özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Yöntemince düzenlenip yasal süresinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi, kişinin işe alındığını gösteren yazılı kanıt niteliğinde ise de, eylemli çalışmanın varlığının ortaya konulması açısından kuşkusuz tek başına yeterli kabul edilemez. 506 sayılı Kanunun 2, 6 ve 108’inci maddelerindeki düzenlemelerde de belirtildiği gibi, sigortalılığın oluşumu yönünden çalışma olgusunun varlığı zorunludur ve fiili çalışma saptanmadıkça, sadece hizmet akdine dayanılması halinde dahi sigortalılık söz konusu olamayacağı gibi, bu kapsamda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli kanıtlar aranmalıdır. Sigortalı statüsünde bulunmayan, sigortalı niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Olağan olarak sigortalılık niteliği, taraflar arasında hizmet akdi (iş sözleşmesi) ilişkisinin kurulması ve çalışmaya/çalıştırılmaya başlanması ile kazanılmakta olup, yazılı olarak düzenlenen veya sözlü olarak benimsenen hizmet akdi ile birlikte, sigortalılığın oluşumu yönünden eylemli (fiili = gerçek) çalışma olgusunun varlığının da kanıtlanması gerekmektedir. Kuruma verilen ve çalışmayı
(hizmeti) ortaya koyabilecek belgeler; gerek 506 sayılı Kanunda, gerek 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda, gerekse anılan Kanunlara dayanılarak hazırlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği (SSİY)"nde açıklanmıştır. Bunlar arasında; çalışmaya başlayan ve/veya çalışması sona eren sigortalıların durumlarının işveren/işveren vekili tarafından Kuruma bildirilmesi amacıyla kullanılan “Sigortalı İşe Giriş Bildirgesi” (506/9. madde, 5510/8. madde, SSİY"nin ilgili maddeleri) ile “Sigortalı İşten Ayrılış Bildirgesi” (5510/9. madde, SSİY"nin ilgili maddeleri), çalışmaya başlayan sigortalıların kendilerini bildirmeleri amacıyla kullanılan “Sigortalı Bildirim Belgesi” (5510/8. madde, SSİY"nin ilgili maddeleri), çalıştırılan sigortalıların ve sosyal güvenlik destek primine tabi sigortalıların kimlik bilgilerini, hesaplanacak prime esas kazançlarını, prim ödeme gün sayıları ile prim tutarlarını gösteren, 01.05.2004 tarihine kadarki dönem yönünden “Aylık Sigorta Primleri Bildirgesi” ve “Dönemsel Sigorta Primleri Bordrosu” (506/79. madde, SSİY"nin ilgili maddeleri), 01.05.2004 gününden itibaren ise “Aylık Prim Ve Hizmet Belgesi” (506/79. madde, 5510/86. madde, SSİY"nin ilgili maddeleri) yer almaktadır.
506 sayılı Kanunun 108. maddesi gereğince sigortalılık başlangıç tarihinin belirlenmesine ilişkin açılan her dava, sigortalılığın saptanması istemini de içerdiğinden, bu Kanunun 79. maddesine dayalı olan ve “hizmet tespiti davası” olarak nitelendirilen bir görünüm arz etmekte olup, bunun doğal sonucu olarak da söz konusu bir günlük çalışmanın belirlenmesi talepli davada, hizmet tespiti davalarındaki kanıtlama yöntem ve ilkeleri benimsenip uygulanmalı, başka bir anlatımla, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Aksine düşünce, özellikle yaşlılık aylığının kabulü için öngörülen sigortalılık süresi yönünden çalışanlar ile çalışmayanlar arasında haksız ve adaletsiz bir durumun oluşmasına yol açabilecektir. Yöntemince düzenlenerek yasal hak düşürücü süre içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı"na verilen sigortalı işe giriş bildirgesi, ilgilinin işe alındığını gösteren yazılı delil niteliğinde ise de, sigortalılığın kabulü açısından kuşkusuz tek başına yeterli kabul edilemez ve bu kapsamda çalışma olgusunu ortaya koyabilecek inandırıcı ve yeterli başka kanıtlar aranmalıdır. Bu tür bir günlük sigortalı hizmetin belirlenmesine ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup, mahkemece, tarafların gösterdiği/sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için mutlak koşul niteliğindeki hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır. Bu amaçla; sigortalı işe giriş bildirgesinde varsa imza ve fotoğrafın davacıya ait olup olmadığı, davacının talep ettiği tarihte davalı işyerinin olup olmadığı araştırılmalı, yukarıda belirtilen ve hizmeti ortaya koyabilecek belgeler, çalışmanın gerçekleştiği ileri sürülen işyerinin Kurum nezdinde bulunan dosyası, işverence hazırlanması gerekli ücret ödeme bordroları, puantaj kayıtları ve diğer kayıtlar, Kurum görevlileri tarafından düzenlenen rapor ve tutanaklar getirtilmeli, dönemsel sigorta primleri bordrosuyla veya aylık prim ve hizmet belgesiyle bildirimleri yapılan sigortalılar tanık sıfatıyla dinlenilmeli, gerektiğinde aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve bunların çalıştırdığı kimseler ile talep konusu çalışmayı bilebilecek kişiler yöntemince belirlenerek bu kişilerin bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle iddianın somut
ve inandırıcı bilgilere dayalı biçimde kanıtlanıp kanıtlanmadığı değerlendirilmelidir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun; 29.06.2005 gün ve 2005/21-409 E. - 413 K. sayılı, 22.03.2006 gün ve 2006/21-43 E. - 2006/98 K sayılı, 12.03.2008 gün ve 2008/21-242 E. - 2008/251 K. sayılı, 23.12.2009 gün ve 2009/10-581 E. - 619 K. sayılı, 10.02.2010 gün ve 2010/10-72 E. - 2010/72 K. sayılı, 21.09.2011 gün ve 2011/10-527 E. – 2011/552 K. sayılı kararlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Mahkemece yapılacak iş, davacının davalı işyerindeki şahsi sicil dosyası getirtilmeli, işyerinin türü ve niteliği belirlenmeli, gerekirse ilgili vergi dairesine yazı yazılarak davalı işverenin yükümlülük ve faaliyet durumu saptanmalı, taraflar arasındaki çekişme konusu tarihi içerir dönemsel sigorta primleri bordroları temin edilerek bordro tanıkları re’sen dinlenilmeli, bodro tanıklarına ulaşılamadığı zaman aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ile çalıştırdıkları kişiler veya ilgili çalışmayı bilebilecek kişiler yöntemince saptanarak bunların tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle toplanan kanıtlar değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu istemin aynen hüküm altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 05.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.