Esas No: 2019/1383
Karar No: 2021/1580
Karar Tarihi: 04.11.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2019/1383 Esas 2021/1580 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
12. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1383
KARAR NO: 2021/1580
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/11/2017
NUMARASI: 2015/1228 Esas-2017/1287 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/11/2021
İlk derece Mahkemesince verilen davanın reddine dair kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı ... A.Ş ile ...bank arasında kredi sözleşmesi imzalandığını, davalının bu sözleşmeyi kefil olarak imzaladığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine takip başlatıldığını, davalının takibe ve sözleşmedeki imzaya itiraz ettiğini, zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu, tebligatın usulüne uygun olarak yapıldığını, olayda müteselsil kefalet hükümlerinin uygulanması gerektiğini, mahkemenin görevli olduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Danıştay'ın ...'ın TMSF'ye devrine ilişkin kararı iptal ettiğini, alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin teminat mektupları ile ilgili olarak surumluluğunun bulunmadığını, sözleşmedeki imzaların müavekkiline ait olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini ayrıca kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: Kefaletin oluştuğu tarihin 19/04/2000 olduğu, başka bir ifade ile TBK'nın 598. maddesindeki 10 yıllık sürenin, TBK'nın yürürlüğü girmesinden önce dolduğu, yasanın düzenleniş şekli ve öğretideki görüşler dikkate alındığında, 10 yıllık sürenin zamanaşımı süresi olmadığı, 10 yıllık sürenin geçmesi ile kefaletin kendiliğinden ortadan kalktığının kabul edildiği, bu sürenin hak düşürücü süre mi yoksa kefaletten kaynaklanan talep hakkının, süreye bağlı bir hak mı olduğu hususunun tartışmalı ise de her iki halde de sonucun değişmeyeceği, zira kefaletteki 10 yıllık sürenin, hak düşürücü süre olduğu kabul edildiğinde 6101 sayılı kanunun 5. maddesinin doğrudan, süreye bağlı hak olduğunun kabulü halinde ise aynı kanunun 6. maddesi yollamasıyla dolaylı olarak uygulanması gerektiğinin açık olduğu, somut uyuşmazlıkta icra takibinin 12/10/2015 tarihinde başlatıldığı, TBK'nın yürürlüğe girmesinden önce 10 yıllık sürenin geçmesi sebebiyle kefaletin TBK'nin 598/3. maddesi gereğince kendiliğinden ortadan kalktığı, 6101 sayılı kanunun 5. maddesi gereğince ek sürenin de 01/07/2013 tarihi itibariyle dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İstinaf yoluna başvuran davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; dava konusu takipten önce müvekkili kurum tarafından borçlu hakkında 6183 Sayılı Kanuna göre takip yapıldığı ve yapılan o takibin müvekkil kurumun hukuki haklarının kullanımı niteliğinde olduğu hususunun gözardı edildiğini, mahkemenin hak düşürücü süre içerisinde yasal takip yapılmadığı tespitinin hatalı olduğunu, davalıdan olan alacağın tahsili için 2009 yılında 6183 Sayılı AATUHK hükümlerine göre takip yapıldığı ancak idari yargı kararı nedeniyle takibin sonlandırıldığını, HMK.'nın 31. maddesi Hakime "Davayı aydınlatma görevi" yüklediği halde Mahkemece bu hususlarda kendilerine ne sorulduğunu ne de önceki takiplerle ilgili belge istendiğini, derdest 6183 takipleri mevcut iken aynı alacak için 2004 Sayılı İ.İ.K.'nın hükümlerine göre takip yapılamayacağına göre, bu dava konusu takibin 19/04/2010 tarihinden önce açılmış olması gerektiği düşüncesinin hukuka aykırı olduğunu, olayda davalı hakkındaki 6183 takibinin İdare Mahkemesi kararı ile ortadan kaldırılmasının tek sonucunun, alacağın artık 6183 Sayılı Kanun'a göre takip edilemeyeceğinin anlaşılması olduğunu, fakat İdare Mahkemesi'nce iptal edilmiş dahi olsa, takip yapılmakla müvekkili kurumun 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde kefile karşı yasal takibini yaptığını, davada birçok kanun hükümleri birlikte gözetilerek hakça bir çözüm bulunması gerektiğini, olayda sadece 6101 Sayılı Kanun'un 5/2 maddesinin uygulama alanı bulunduğu düşüncesinin hatalı olduğunu, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkili kurum alacaklarına ilişkin talep haklarının kullanımı süresinin 4389 ve 5411 Sayılı kanunlarla 20 yıl olarak kabul edildiğini, bunun imtiyazlı alacak statüsü olduğunu, talep süresi 20 yıl olan bir alacağın teminatını oluşturan kefaletin 10 yıl ile sınırlı olduğu şeklindeki yorumun 4389 ve 5411 Sayılı Kanunların amacına ve koruduğu hukuki yarara aykırı olduğunu, davanın eksik delillerle hükme bağlandığını belirterek İlk Derece Mahkemesi'nin kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, İ.İ.K.nun 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup; davacı-alacaklının İstanbul ... İcra Dairesi'nin ... Esas sayılı takip dosyası ile davalı- müteselsil kefil aleyhine bankacılık genel kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesinden kaynaklanan nakdi- gayri nakdi alacağının faizleri ile birlikte tahsili için başlattığı ilamsız takibe karşı davalının vaki itirazlarının iptali istemine ilişkindir. Türk Borçlar Kanununun Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 Sayılı Kanunun 1. maddesinin son cümlesinde ''... Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiili ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye Türk Borçlar Kanununun hükümlerine tabidir.'' denilmiştir. Aynı yasanın 5/2. maddesinde ''Türk Borçlar Kanunu ile hakdüşürücü süre veya özel bir zamanaşımı süresi ilk defa öngörülmüş olup da başlangıç tarihi itibariyle bu süre dolmuş ise, hak sahipleri Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten başlayarak bir yıllık ek süreden yararlanırlar. Ancak bu ek süre, Türk Borçlar Kanununda öngörülen süreden daha uzun olamaz.'' şeklinde, 6. maddesinde ise ''Bu kanunun 5. maddesi uygun düştüğü ölçüde Türk Borçlar Kanununda öngörülen diğer süreler hakkında da uygulanır.'' şeklinde düzenleme yapılmıştır. 818 sayılı Borçlar Kanunu kefalete ilişkin süre sınırlaması yokken ilk kez 6098 Sayılı TBK’nun 598/3. maddesinde ''Bir gerçek kişi tarafından verilmiş olan her türlü kefalet, buna ilişkin sözleşmenin kurulmasından başlayarak 10 yılın geçmesiyle kendiliğinden ortadan kalkar.'', 598/4. maddesinde ''Kefalet 10 yıldan fazla bir süre için verilmiş olsa bile uzatılmış veya yeni bir kefalet verilmiş olmadıkça kefil, ancak 10 yıllık süre doluncaya kadar takip edilebilir.'' şeklinde düzenleme yapılmıştır. 6098 Sayılı TBK m. 158, davanın reddinde ek süreyi düzenlemiş ve dava veya def’i; Mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek süre içinde haklarını kullanabilir hükmünü ihtiva etmektedir. Dava konusu sözleşmenin 19.04.2000 tarihli olduğu, davacının alacağına dair Bakırköy ... Noterliği'nin 11.12.2007 tarihli ... yevmiye numaralı ve 18.12.2007 tarihli ... yevmiye numaralı ihtarlar ile kat ihtarlarını yaptığı/ borcun muaccel hale geldiği, davacının davalı aleyhine ilk takibini 10.12.2009 tarihinde başlattığı ancak bu takibe konu ödeme emrinin idari yargı kararı ile iptal edildiği, idari kararın 24.02.2015 tarihinde kesinleştiği, dava konusu İstanbul ... İcra Dairesi'nin ... Esas sayılı takibin 12.10.2015 tarihli olduğu anlaşılmaktadır. Davacının iddiası gereğince önceki tarihli takibin varlığına dair idari yargı kararı incelenmiş, Danıştay 13. Dairesinin 2014/4387 Esas- 2014/4560 Karar sayılı 25.12.2014 tarihli onama kararı ile ...ın 06.12.2000 tarihinde 4389 Sayılı Kanun 14/3 gereğince davacı TMSF' ye kanunen devrolduğu ancak bunun ... T.A.Ş.'nin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin Fon'a devrine ilişkin işlemin yargı kararı ile iptal edildiği, bunun sonucunda ... T.A.Ş.'den kullanılan ve ödenmeyen kredilerden kaynaklı alacağın 4389 sayılı Kanun kapsamında Fon alacağı olarak değerlendirilmesi ve 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsili hukuken mümkün olmadığından düzenlenen dava konusu 10.12.2009 tarihli ödeme emrinde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, İstanbul 1. İdare Mahkemesinin 2014/907 Esas sayılı dava dosyasının 24.02.2015 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. 19.04.2000 yılında düzenlenen kefalet sözleşmesi uyarınca 19.04.2010 tarihinde 10 yıllık süre bitiminde kefaletin takip tarihi olan 12.10.2015 tarihi öncesinde kendiliğinden ortadan kalktığı kabul edilmelidir.Ancak istinaf başvuru dilekçesinde , davacı tarafça kanunun yürürlüğe girdiği ve 1 yıllık ek süre de zaten AATÜHK uyarınca açılmış bir takipleri bulunduğu bu sebeble kefile yasal süre de başvurulduğu ileri sürülmekte ve anılan tarihler itibariyle derdest icra takibi mevcut ise de netice itibariyle anılan takibin kesinleşen yargı kararıyla ortadan kalktığı açıktır.Bu nedenle somut olayda ; TBK 158 madde gereğince 60 günlük ek sürede davacı tarafından hakkın kullanılabilmesi mümkündür.İptal edilen takip nedeniyle başvuru yapıldığının kabulü halinde de bu takibin iptali sonucu ancak ek süre de yeniden takip başlatılabilecek iken başlatılmadığı ,hak düşürücü sürenin ortadan kalktığının kabulünün mümkün olmadığı,İdare Mahkemesi kararının her ne kadar davacıya tebliğ tarihi dosyadan ve sistemden tesbit edilemese de tebliğ sonrası kesinleşmenin 24.02.2015 tarihi olduğu dikkate alındığında takip tarihinin 12.10.2015 olduğu gözetilerek davacının 60 günlük ek sürede de bu hakkını kullanmadığı anlaşılmakla kefalet düştüğünden davanın reddine ilişkin kararda isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle istinaf nedenleri yerinde görülmeyen davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, İstinaf yoluna başvuran tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.'nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.04/11/2021
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.