16. Hukuk Dairesi 2012/5157 E. , 2013/422 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
KANUN YOLU : TEMYİZ
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında ... Mahallesi çalışma alanında bulunan 108 ada 10, 109 ada 6, 110 ada 10, 12, 15 ve 29 parsel sayılı 2144.45, 3057.89, 5337.64, 277.53, 1824.43 ve 5343.88 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar, ... mirasçılara ait olduğunun bildirildiği, ancak kim olduklarının tespit edilemediği, uzun yıllardır ... mirasçıları tarafından kullanılmayıp kim tarafından kullanıldığının da belirlenemediğinden söz edilerek davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacılar ... ve paydaşları, tapu kaydı ve irsen intikal nedenlerine dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda 108 ada 10 ve 110 ada 12 parsel sayılı taşınmazlar hakkında açılan davanın reddine, 109 ada 6, 110 ada 10, 15 ve 29 parsel sayılı taşınmazlar hakkında açılan davanın kabulüne, bu taşınmazlara ilişkin tapu kayıtlarının iptali ile verasette iştirak halinde davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre 110 ada 10, 15, 29 ve 109 ada 6 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davalı Hazine vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,
2-108 ada 10 ve 110 ada 12 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davacılar vekilinin temyiz itirazlarına gelince; mahkemece verilen kesin süre içerisinde keşif giderlerinin yatırılmadığı, davanın ispatlanamadığı gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de verilen karar usul ve yasa hükümlerine uygun bulunmamaktadır. Yargılama sırasında 16.11.2011 tarihili oturumda davacı tarafa 6100 sayılı ...nun 120/2 ve 448. maddeleri ile Hukuk Muhakemeleri Kanununun Gider avansı tarifesinin 4. ve 6. maddeleri gereğince kalemler halinde ayrı ayrı (bilirkişi, tanık, araç gideri vs.) belirlenen gider avansını yatırmak üzere 2 haftalık kesin süre verilmiş, masraf yatırılmadığı takdirde dosyanın mevcut durumu ile karara bağlanacağı ihtar edilmiştir. Eldeki dava Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlük gününden evvel açılmış olup gider avansına tabi olmadığı gibi esasen mahkemece
de mevcut delil durumuna göre dava kanıtlanamadığı gerekçesi ile esasa ilişkin karar verilmiş olup keşif için verilen ara kararı da usulüne uygun değildir. Dava 21.08.2001 tarihinde açılmıştır. Davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda gider avansı alınmasına yönelik bir düzenleme mevcut değildir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 114/g maddesinde ise, gider avansı dava şartı olarak düzenlenmiştir. 1086 sayılı HUMK döneminde 21.08.2001 tarihinde açılan davada, 6100 sayılı HMK"nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihi itibari ile davanın ilk aşaması olan dilekçeler aşamasının uzun süre önce tamamlandığı ve “keşif için gider avansının yatırılması için kesin süre verilmesine” ilişkin ara kararın verildiği 16.11.2011 tarihi itibari ile tahkikat aşamasına geçildiği ve delillerin büyük ölçüde toplandığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Bu durumda; gerek 6100 sayılı HMK"nun 120 maddesi, gerekse; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 45. maddesindeki düzenlemelere göre; tarifede sayılan gider avanslarının dava dilekçesi ile davanın açılması sırasında mahkeme veznesine yatırılması gereken gider olması nedeni ile dava dilekçesinde tanık, bilirkişi ve keşif deliline dayanmış olan davacı taraf yönünden HMK’nun 120. maddesinin uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle; 1086 sayılı HUMK"nun yürürlükte olduğu 01.10.2011 tarihinden önceki dönemde açılan bu dava için yapılacak masraflar nedeniyle istenilecek giderlerin delil avansı kabul edilip, HMK’nun 324. maddesi uygulanmak suretiyle sonuca gidilmesi gerekir. Diğer yönden kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerekir. Kesin süreye ilişin hükümlerin mahkemece verilen süreye riayet etmeyen taraf aleyhine uygulanabilmesi için ara kararında hakim, katip, mübaşir, yerel bilirkişi adayları, tanıklar ve teknik bilirkişilere verilecek ücretlerle vasıta parasının ve yapılacak tebligatlarla ilgili masrafların kalemler halinde gösterilip, bu ücretlerin temini ve yatırılması için ilgiliye makul ve belirli bir süre tanınması, ilgiliye tanınacak süre ile keşif günü arasında da bilirkişi adayları ve tanıklara davetiye tebliğ edilip, arazi başında hazır olmalarının bildirilebilmesi için yine uygun bir sürenin bulunmasına özen gösterilmesi gerekmektedir. Mahkemece 16.11.2011 tarihli duruşmada 23.12.2011 gününe keşif tarihi verilmiş olup aynı ara kararda yerel bilirkişi isim listesinin belirlenmesi amacı ile Kaymakamlığa yazı yazılmasına ve davacı tarafça adresleri bildirildiği takdirde tanıklara meşruhatlı davetiye çıkartılmasına şeklinde karar verilmiştir. Yerel bilirkişi isimleri önceden belirlenmediği gibi tanıklar için ödenecek ücret de belirlenmemiştir. Yargılamanın geldiği aşama göz önünde bulundurularak sadece HMK’nun 324. maddesi uyarınca delil avansı istenebileceği gözden kaçırılarak yazılı şekilde gider avansı istenmesi yerinde olmadığı gibi yöntemince belirlenmeyen kesin süreye uyulmaması nedeni ile yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması isabetsiz olup davacılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacılara iadesine, 31.01.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.