8. Hukuk Dairesi 2019/5010 E. , 2020/442 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 21.01.2020 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat Haldun H.Kepez ve karşı taraftan davacı vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, vekil edeni belediyenin 12700 ada 6, 7 ve 13 parsel sayılı taşınmazlarda paydaş olduğunu, davalıya ait muhdesatların taşınmazın tamamını işgal ettiğini ve vekil edeni belediyenin tasarrufunu ortadan kaldırdığını açıklayarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile dava tarihinden geriye doğru beş yıllık ecrimisilden 8.000 TL’nin davalıdan alınmasını istemiştir.
Davalı vekili, vekil edeni şirketin intifadan men edilmediğini, ecrimisil talep edilen dönemlerin ayrıntılı olarak belirtilmediğini, temerrüt sözkonusu olmadığından faiz talep edilemeyeceğini beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taleple bağlı kalınarak 8.000 TL ecrimisilin davalıdan alınmasına ilişkin olarak verilen kararın, ecrimisil hesaplama yöntemine uygun olmayan yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile Yargıtay 1.Hukuk Dairesi"nin 31.3.2015 tarihli ve 2014/20018 Esas, 2015/4516 Karar sayılı ilamı ile bozulması üzerine mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne, 8.000 TL ecrimisilin davalıdan alınmasına dair verilen karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece her ne kadar davanın kabulüne karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir.
Şöyle ki;
Yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus TMK’nin 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı Yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 Sayılı İmar Yasası"nın l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı Yasa’nın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya Yasa"nın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş ve imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Hal böyle olunca, dava konusu taşınmazlara ilişkin imar öncesi durumu gösteren tüm kayıtların getirtilmesi ve imar uygulamasından önce davalı tarafın kayda dayalı bir hakkının bulunup bulunmadığının, davaya konu yapıların hangi tarihte kim tarafından yapıldığının saptanması, toplanacak deliller çerçevesinde oluşacak sonucun 3194 sayılı İmar Kanunu"nun 18. maddesi gözetilerek değerlendirilmesi; davalı tarafça, dava konusu alanda yapılmış olan imar işleminin iptal edildiği iddia edilmiş olmakla, imar işleminin iptal edilip edilmediğinin, edilmiş ise tapu kayıtlarının ihya edilip edilmediğinin araştırılması ondan sonra toplanmış ve toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile hüküm tesis edilmesi doğru olmamış, davalı vekilinin bu hususlara değinen temyiz itirazları yerinde görülmüştür.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 2.540,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 21.01.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.