Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/2622
Karar No: 2019/8116
Karar Tarihi: 26.12.2019

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2019/2622 Esas 2019/8116 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2019/2622 E.  ,  2019/8116 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi
    TÜRK MİLLETİ ADINA

    K A R A R
    A)Davacı İstemi;
    Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesinde özet olarak; iş kazası nedeni ile iş göremezliğe uğrayan davacı lehine maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
    B)Davalı Cevabı;
    Davalı vekili cevap dilekçesi ile akabinde özet olarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    C)İlk Derece Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
    İlk derece mahkemesince yapılan yargılama neticesinde; 291.522,50 TL maddi tazminat ile 150.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 02/04/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin ise reddine karar verilmiştir.
    D)Bölge Adliye Mahkemesi Kararı ve Gerekçesi;
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 7.Hukuk Dairesince 279.654,94 TL maddi tazminat ile 100.000,00TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 02/04/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin ise reddine karar verilmiştir.
    E)Temyiz Nedenleri;
    1-Davacının Özetle Temyiz Nedenleri;
    Sadece manevi tazminat yönünden kararın temyiz edildiği, ilk Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile tarafları lehine kazanılmış hak oluştuğu, manevi tazminatın azaltılamayacağını, Hükmedilen manevi tazminatın caydırıcılığı olmadığı, adalete uygun olmadığını, 200000 TL’den az olmamak üzere manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
    2-Davalının Özetle Temyiz Nedenleri; Zamanaşımı itirazlarını tekrar ettikleri, davacının taleplerinin TBK hükümleri gereği zamanaşımına uğradığını, zararın öğrenilme tarihinin 19.02.2009 tarihi olduğunun kabulünün hatalı olduğunu, belirtilen maluliyet oranının maksimum düzeyde olduğu, dolayısıyla olay tarihinden itibaren maluliyet oranının belli olduğu, maluliyet tespit raporunun 19.02.2009 tarihinde yapılmış olmasının maluliyetin o tarihte öğrenildiği anlamına gelmediğini,Somut davada olay tarihinin 2004 olmasına rağmen kesin maluliyetin 2009 yılı kabul edilmesinin illiyet bağında bir takım sorunlara yol açacağı, 2004 yılında meydana gelmiş bir olayda 2009 yılındaki maluliyet oranı arasında illiyet bağının kopmuş olma ihtimalinin de gündeme geleceği, illiyet bağının kopmuş olma ihtimali yerel mahkemece araştırılmadan ve değerlendirilmeden hüküm verildiğini, Kazanın işçinin tedbirsiz ve dikkatsiz bir şekilde çalışması sonucu oluştuğu, bu durum karşısında müvekkili şirkete atfedilecek hiçbir kusur yok iken müvekkili şirketin tazminat yükümlülüğünün altında olmasını beklemenin hakkaniyete aykırı olduğunu, Dosyada kusur raporu aldırılmadan ve maluliyet durumu tespit edilmeden doğrudan tazminat miktarının hesaplanmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bilirkişi raporunda davacının ücreti belirlenirken kaza tarihi olan 02.04.2004 tarihinde davacının evli ve 3 çocuklu eşi çalışmayan olarak hesaplandığının görüldüğü, ancak dosya içerisindeki davacıya ait nüfus kayıt örneğine göre davacının oğlu ..."ın 25.03.1985 doğumlu olduğu, 02.04.2004 tarihi itibariyle 19 yaş 7 günlük olduğu, bu sebeple davacının ücretinin AGİ, evli ve 2 çocuklu eşi çalışmayanlar için belirlenen ücret üzerinden yapılmasının yanlış belirleme ile çok uzun yıllar için büyük fark meydana gelecek şekilde hazırlanan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bakıcı giderleri için % 30 oranında indirim uygulanarak karar verilmiş ise de, davacının evli ve 3 çocuğu da bulunduğu düşünüldüğünde % 50 oranında indirim yapılması gerekirken daha az bir oranda indirim uygulanması ile çok fahiş miktarda bakıcı giderine karar verilmesinin hatalı olduğunu, Fahiş oranda talep edilen maddi ve manevi tazminat isteminin reddi gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması talep edilmiştir.
    F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe;
    1-Dosyadaki temyiz kapsam ve nedenlerine göre; davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.
    2-Dava, sigortalının iş kazası nedeni ile maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.Bölge Adliye Mahkemesince 279.654,94TL maddi tazminat ile 100.000,00TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 02/04/2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin ise reddine karar verilmiştir.Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle hizmet sözleşmesi ve işverenin iş kazasından kaynaklanan sorumluluğunun niteliği üzerinde durmakta yarar vardır.
    Hizmet sözleşmesi bir yanda işçinin iş görme borcunu, öte yanda işverenin ücret ödeme borcunu ihtiva eden, taraflardan her birinin öteki tarafın edimine karşı borç yüklendiği iki taraflı bir sözleşme olarak tanımlanabilir.Hizmet sözleşmesinden kaynaklanan iş ilişkisi ise işçi yönünden işverene içten bağlılık (sadakat borcu), işveren yönünden işçiyi korumak ve gözetmek borcu şeklinde ortaya çıkar. Gerçekten işçi, işverenin işi ve işyeri ile ilgili çıkarlarını korumak, çıkarlarına zarar verebilecek davranışlardan kaçınmak, buna karşı işveren de işçinin kişiliğine saygı göstermek, işçiyi korumak, işyeri tehlikelerinden zarar görmemesi için iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak, işçinin özlük hakları ve diğer maddi çıkarlarının gerektirdiği uygun bildirimlerde ve davranışlarda bulunmak, işçinin çıkarına aykırı davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür. İşveren gözetme borcu gereği çalıştırdığı işçileri iş yerinde meydana gelen tehlikelerden korumak, onların yaşam, bedensel ve ruhsal sağlık bütünlüklerini korumak için iş yerinde teknik ve tıbbi önlemler dâhil olmak üzere bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı tüm önlemleri almak zorundadır.10.03.2003 tarihli 4857 sayılı İş Kanunu’nun "İşverenlerin ve İşçilerin Yükümlülükleri" kenar başlıklı 77. maddesinin birinci fıkrasında da, işverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlü kılınmışlardır.Mevzuatta bulunan bir kısım boşluklar bu kez kanun koyucu tarafından 30.06.2012 tarihli 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile doldurulmaya çalışılmış ve işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerinin düzenlemesi amacıyla anılan Kanun’un 37. maddesiyle 4857 sayılı Kanun’un 77. ve devamı bir kısım maddeler yürürlükten kaldırılarak, iş sağlığı ve güvenliği konusunda yeni düzenlemeler getirilmiştir.
    Bunun yanında 6331 sayılı Kanun’a paralel olarak, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 332. maddesi gelişen teknoloji ve diğer veriler gözetilerek revize edilmiş ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 417. maddesi düzenlemiştir. İlgili madde; “İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı göstermek ve işyerinde dürüstlük ilkelerine uygun bir düzeni sağlamakla, özellikle işçilerin psikolojik ve cinsel tacize uğramamaları ve bu tür tacizlere uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür.İşveren, işyerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçlerin noksansız bulundurmak; işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdür.İşverenin yukarıdaki hükümler dâhil, kanuna ve sözleşmeye aykırı davranış nedeniyle işçinin ölümü, vücut bütünlüğünün zedelenmesi veya kişilik haklarının ihlaline bağlı zararların tazmini, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabidir.” şeklinde düzenlenmiştir.Görüldüğü üzere gerek Borçlar Kanunu ile İş Kanunu’nda ve gerekse İş Kanunu’nun ilgili hükümlerini yürürlükten kaldıran 6331 sayılı Kanunda işverenin hizmet sözleşmesinden kaynaklanan işçiyi gözetme borcunun kapsamı belirlenmiştir. İş kazası meydana geldiğinde iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin mevzuata aykırı hareket eden işveren hizmet sözleşmesinden doğan işçiyi gözetme borcunu yerine getirmemiş olacağından sözleşmeye aykırı davranmış sayılacaktır. Bu nedenle bu konuda işverenin sorumluluğu her şeyden önce akdi bir sorumluluk esasına dayanır (Süzek, S.: İş Hukuku, 15. baskı, İstanbul 2018, s. 440). İsviçre hukukunda da yükümlülükleri ifa etmeyen işverenin gözetim borcuna aykırılıktan doğan sorumluluğunun akitten doğan sorumluluk olduğu hem doktrin hem de içtihatlarda kabul edilmiştir (Kaplan, E. T.: İşverenin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1992, s. 63).Sonuç itibariyle denilebilir ki iş kazasında işverenin hizmet sözleşmesinden doğan işçiyi gözetme borcuna aykırı davranması söz konusu olduğundan iş kazasından kaynaklanan tazminat davalarında sözleşmeye aykırılığa dayalı sorumluluk hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.İşverenin iş kazasında kaynaklanan sorumluluğunun sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk hükümlerine tabi olduğunu belirttikten sonra zamanaşımı kavramı ve başlangıcı üzerinde durulmalıdır.
    İş kazası sonucu işverenin sorumluluğu sözleşmeye aykırılığa dayandığından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 146-161 (mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 125-140.) maddeleri arasında düzenlenen zamanaşımı hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. İlgili maddeler arasında düzenlenen zamanaşımı, hakkın ileri sürülmesini engelleyici nitelikte olup, alacak hakkı alacaklı tarafından yasanın öngördüğü süre ve koşullar içinde talep edilmediğinde etkin bir hukuki himayeden, başka bir deyişle dava yoluyla elde edilebilme olanağından yoksun bırakılmaktadır.Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 125. maddesinde; “Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı takdirde her dava on senelik müruru zamana tabidir”. Yine Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesinde benzer bir düzenleme ile “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” hükmü yer almaktadır.Kanun koyucu hem mülga Borçlar Kanunu’nun 125. maddesi hem de Türk Borçlar Kanunu’nun 146. maddesi ile alacak haklarının tabi olacağı genel zamanaşımı süresini düzenlemiş olup, ancak aksine bir yasal düzenleme olmayan hâllerde on yıllık sürenin uygulanması gerektiği açıktır. İş kazası hâlinde de zamanaşımının süresine yönelik ayrı bir düzenleme bulunmadığından on yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır.Borca aykırılık hâlinde tazminat alacağının zamanaşımı bu alacağın doğduğu andan itibaren işlemeye başlar. (Oğuzman/Öz: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, C.1, 16. bası, İstanbul 2018, s. 594). İş kazası hâlinde alacağın doğduğu zaman ise alacağın yani hakkın doğduğu andır. İş kazasına dayalı tazminat davalarında zamanaşımına tabi olan hak işçinin kaza nedeniyle uğradığı zararları karşılamak için tazminat davası açabilme hakkıdır. Bu hak ise iş kazasıyla birlikte doğmaktadır (Akın, L.: İş Kazasından Doğan Maddi Tazminat, Ankara 2001, s. 283). Bu durumda iş kazası hâlinde TBK’nın 149. (BK 125.) maddesinde belirtilen “on yıllık” zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi kural olarak iş kazasının meydana geldiği tarihtir (Akın, s. 283; Kaplan, s. 154; Kılıçoğlu, M.: Tazminat Hukuku, İstanbul 2005, s. 464; Güneren, A.: İş Kazası ve Meslek Hastalığından Kaynaklanan Maddi ve Manevi Tazminat Davaları, 3. Baskı, Ankara 2018, s. 1268; Çelik, A. Çelik: Tazminat ve Alacaklarda Sorumluluk ve Zamanaşımı, 3. Baskı, Ankara 2018, s. 584; Hukuk Genel Kurulunun 15.05.2015 tarihli ve 2013/21-2216 E.,2015/1349 K. sayılı kararı ).Somut olayda; sigortalının % 100 oranında sürekli iş göremezliğine neden olan iş kazasının 02/04/2004 tarihinde, bina inşaatının korkuluk olmayan kısmından işçinin düşmesi sonucu meydana gelmiştir. Bu davanın ise 17/10/2016 tarihinde açıldığı, davacı işçinin sürekli iş göremezliğinin 19/02/2009 tarihinde, Sosyal Güvenlik Kurumu Maluliyet ve Sağlık Kurulları Daire Başkanlığı tarafından tespit edilerek aylık bağlandığı anlaşılmaktadır.Yapılan açıklamalar ışığında, somut olay irdelendiğinde; dava konusu olayda, davacının işgöremezliği bakımından değişen ve gelişen bir durumun söz konusu olmadığı, giderek olayla birlikte zararın öğrenildiği ve zamanaşımının başlangıç tarihinin olay tarihi olduğu anlaşıldığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.
    Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.G)SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/1. maddesi uyarınca BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26/12/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi