Abaküs Yazılım
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/27
Karar No: 2021/1679
Karar Tarihi: 27.10.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi 2019/27 Esas 2021/1679 Karar Sayılı İlamı

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 22. HUKUK DAİRESİ

T.C.
A N K A R A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ
22. H U K U K D A İ R E S İ

.. ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİ)


T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
BAŞKAN : ... (...)
ÜYE : ... (...)
ÜYE : ....... (...)
KATİP : ... (...)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/11/2018
ESAS NO ....

DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 27/10/2021
YAZILDIĞI TARİH : 09/11/2021

Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketten ticari satımdan kaynaklanan 120.576,20 TL alacağının olduğunu davalının borcunu ödemediğini bu nedenle alacağın tahsili için girişilen icra takibine davalının itiraz etiğini, itirazın haksız olduğunu, müvekkilinin alacağa konu malları irsaliyeli faturalarla davalıya teslim ettiğini, her ne kadar müvekkilinin ticari defterinde 50.000 TL tahsilat, 34.445,87 TL Kapanış maddesi 35.782,28 TL hesaba yatan gibi bir takım açıklamalar var ise de, söz konusu tahsilatların olmadığını, ödeme makbuzu, çek vs olmadığını, ayrıca 7.000,00 TL’ yi geçen ödemelerin de banka aracılığı ile yapılması gerektiğini, bu ödemelerin müvekkilinin hesaplarında görünmediğini, karşı tarafın ödemeyi belge ile ispatlaması gerektiğini, davacının kötü niyetle takibe itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı vekili; davacı şirketin müdürü ...'in 17/04/2014 ile 11/05/2016 tarihleri arasında da müvekkili şirketin hissedarı ve müdürü olduğunu, söz konusu fatura ların da bu nedenle anılan dönemde muvazaalı olarak düzenlenen faturalar olduğunu düşündüklerini, aynı temsilcinin işlemi nedeniyle faturalara itiraz haklarının kısıtlandığını, kaldı ki davacının cari hesaplarında tahsilatlar gösterdiğini ve kapanış tasdikleri yaptırdıkları defterleri ile bu durumu teyit ettiklerini, müvekkili şirketin temsilcisi ... ile davacının temsilcisi ...'in uzun süren dostlukları olduğunu ve bu nedenle birlikte ticaret yapmaya karar vererek davacı şirketi ve davalı şirketi birlikte kurduklarını, bu dönemde müvekkilinin başka bir işte sigortalı çalışması nedeniyle şirket hisselerinin eşi ... üzerinden aldığını, şirketlerin ... ve ... arasında birlikte kurulduğunu ve şirketlerin her türlü muhasebe ve finans kayıtlarını tutma görevlerinin ... de, Piyasaya mal satma görevinin ise ... da olduğunu, bu halde uzun süre çalıştıklarını, sonrasında ise davacı şirket yetkilsinin şirketleri ayırmayı teklif ettiğini, bunun üzerine müvekkili şirketin tüm hisselerini ...'nın Davacı şirketin tüm hisselerini de ...'in almasının kararlaştırıldığını, 04/05/2016 tarihinde tarafların bir araya gelerek protokol imzaladıklarını, devir aşamasında davacının tüm alacak ve verecekleri ile cari kayıtları protokole eklenerek ... ... devir bedeli olarak ödendiğini, halende bu protokolden kaynaklı bonoların ödemesinin devam ettiğini, protokolde davacının müvekkilinden alacak iddiası olmadığı, böyle bir alacak ve borçtan söz edilmediğini, şayet böyle bir alacak söz konusu olsaydı bunun da protokole yazılması gerektiğini, bu durumun dahi alacağı olmadığını kanıtladığını, alacak kabul edilememekle beraber, davacı yetkilisinin hisse devri sırasında alacağı kendi hilesi ile gizlediğini, bu durumda muvazaayı gözler önüne serdiğini, öte yandan müvekkili şirketin, davacı şirketin müdürünün, şirket müdürü olduğu dönemde sadece davacı şirketten satın aldığı malları sattığını ve mal bedellerini de gerek banka yolu ile gerekse de kambiyo senetleri ile ödediğinin sabit olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin davacıya borçlu olduğu iddiasının mesnetsiz olduğunu, davacı şirketin hileli hareketlerle maddi menfaat sağlamaya çalıştığını, davacı şirket temsilcisi hakkında bu nedenle suç duyurusunda bulunduklarını neticesinin beklenilmesi gerektiğini, ödemelerin banka kanalı ile yapılmamasının ödemenin geçersizliği sonucu doğurmayacağını, ayrıca davada müvekkilinin borçlu görülmesi halinde müvekkilinin o dönemki şirket müdürüne rücu edebileceğini, davanın ...'e ihbar edilmesini talep ettiklerini, davacının olmayan bir alacağını tahsil etmeye çalıştığını, hali hazırda kendi kayıtlarında tahsil edilmiş gözüken alacağını dahi dava konusu yaptığını ve kötü niyetli davrandığını, bildirerek davanın reddi ile davacının kötü niyetli olması nedeniyle kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece; davacı tarafından davalıdan 2014-2015 yıllarındaki faturalara istinaden 120.576,20 TL alacaklı olduğunu iddia etmiş ise de, her iki defterinde açıkça yer aldığı ve birbirini teyit eden defterlere göre davacının tanzim ettiği fatura miktarının 143.986,965 TL olup, davacının ticari defterlerine giriş yaptığı, 50.295,99 TL bedelli iade faturası, banka cevabı yazısına göre ödendiği anlaşılan 19.000,00 TL çek bedeli nazara alınsa davacı 2014-2015 faturalarından davacının ödenemeyen fatura miktarının talep edilen miktara ulaşmadığı gibi, gerek davacının defterlerinde, gerek davalının defterlerinde, gerekse de davalının banka kayıtlarındaki ödeme miktarları nazara alındığında, davacının davalıdan fatura bedellerinden alacağı bulunmadığı sabit olup, taraflar arasında faturalar haricinde alacaklı olduğu iddiası ile davanın itirazın iptali davası olması ve takibin açıkça 2014- 2015 yılı faturalarına istinaden yapılmış olması nedeniyle bu davanın konusu olmadığı, davacının kendi ticari defter ve kayıtlarında dahi davalının söz konusu faturalar kapsamında borcunun bulunmadığının belirtmiş olmasına göre davanın reddine, davacının takip yapmakta kötü niyetli olduğu takibe konu alacağın %2’ si oranında kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekilince istinaf yasa yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili; bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere ödemelerin rakamsal olarak fiktif olup gerçek ödemeleri tam ve doğru olarak yansıtmadığı müvekkil ve sonradan birlikte çalıştığı yeminli mali müşavir tarafından durumun tespit edilmesi üzerine mali müşavirin uyarısı ile bu konuda alacaklı göründüğü ve muhasebeci tarafından tahsilat virman kapanış maddesi gibi ifadeler ile her iki şirketin defter kayıtlarının denkleştirilerek 0-0 olarak işlenmesinin anlaşılması sonucu icra takibi ve huzurdaki davanın gündeme geldiğini, davalının yanın ticari ilişki ya da müvekkilden mal aldığını inkar etmediğini, ödemelerin bir kısmını da belgelediğini, ancak müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, davalı firma ile şirketleri ayırıp devir yapılırken ... Firması usulüne uygun şekilde devredilmiş ancak Dola firması detaylandırılamamış ve devirden sonra müvekkilinin keserek müşterilerine gönderdiği faturaların davalı Dola firmasının hesabına yattığını, halen daha da bu şekilde cari devirlerinin yapılamadığını, kötüniyet tazminatının yerinde olmayan bir karar olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının tazminat yönünden kaldırılması istenmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık; 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı alacaklı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için gerekli olan koşulların oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava faturadan kaynaklanan itirazın iptali istemine ve ayıp iddiasına dayalı olarak açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle itirazın iptali davası, icra inkâr tazminatı ve kötü niyet tazminatına ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
İtirazın iptali davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67. maddesinde düzenlenmiş olup, yasa hükmü aynen;
“(Değişik madde: 18/02/1965 - 538/37 md.)
(Değişik fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./15. md.) Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
(Değişik fıkra: 09/11/1988 - 3494/1 md.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare:02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.
(Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.)
(Mülga fıkra: 17/07/2003 - 4949 S.K./103. md.) Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.
(Ek fıkra:02/07/2012-6352 S.K./11.md.)Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklindedir.
Bu yasa hükmü uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçladığı bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süresinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması hâlinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına da hükmedilebilir ( Kuru, B: İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223).
2004 sayılı İİK’nın 67. maddesinin 2. fıkrası uyarınca alacaklının kötü niyet tazminatına mahkûm edilebilmesi için takibin haksız ve kötü niyetle yapılmış olması gerekir.
Hemen belirtilmelidir ki, alacaklının icra takibini kötü niyetli olarak yaptığı hususu, borçlu tarafından kanıtlanmalıdır.
Öğretide ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu hâlde, icra takibine girişen alacaklının kötü niyetli olduğu kabul edilmektedir.
Anılan yasa hükmünde düzenlenen ve ‘kötü niyet tazminatı’ olarak adlandırılan tazminat, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde takibe girişmekte kötü niyetli bulunduğu borçlu tarafından açıkça kanıtlanmış olan ya da öyle olduğu ayrıca kanıtlanmasına gerek bulunmaksızın dosya kapsamından açıkça anlaşılabilen alacaklıya yönelik bir yaptırım niteliğindedir.
Hemen belirtilmelidir ki, alacağının varlığına maddi hukuk kuralları çerçevesinde inanarak icra takibine girişen, ancak bunu usul hukuku kurallarına uygun şekilde kanıtlayamadığı için itirazın iptali istemi reddedilen bir alacaklı, İİK’nın 67. maddesi anlamında ‘haksız’ ise de, ‘kötü niyetli’ olarak kabul edilmesine ve dolayısıyla, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesini açıkça şart koşan söz konusu hüküm çerçevesinde tazminatla sorumlu tutulmasına hukuken olanak yoktur.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.06.1980 tarihli ve 1979/9-82 E., 1980/2073 K.; 10.04.2002 tarihli ve 2002/19-282 E., 2002/299 K.; 27.04.2005 tarihli ve 2005/19-286 E., 2005/268 K., 21.10.2015 tarihli ve 2013/19-2415 E., 2015/2335 K., 01.03.2017 tarihli ve 2015/1048 E., 2017/380 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Başka bir ifadeyle; İİK’nın 67/2. maddesi hükmüne göre, itirazın iptali davasının davalı (borçlu) lehine sonuçlanması üzerine, alacak likit olsun veya olmasın, böyle bir alacağa dayalı takibin, haksız ve kötü niyetli olması hâlinde, istem varsa, davalı (borçlu) lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gereklidir. Burada takibin haksız olması tek başına yetmemekte, ayrıca kötü niyetli olması da gerekmekte olup, ispat yükü; takibin kötü niyetli olduğunu iddia eden davalı(borçlu)’nun üzerindedir.
Kötü niyet kavramının, somut olayın özelliklerine göre belirlenmesi gerekmesi itibariyle, açıklanan bu ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Dava; taraflar arasındaki ticari satım nedeniyle davalının davacıya borcu olduğundan bahisle yapılan icra takibine vaki itirazının iptali istemine ilişkidir. Taraflar Arasındaki Uyuşmazlık; Davacının davaya konu faturalar nedeniyle davalıdan alacaklı olup olmadığı, Davacının söz konusu faturalara istinaden kendi defterinde tahsilat yapıldığını belirtmiş olmasına, defterinde yazdığı tahsilatların ödeme belgesi olmadığından bahisle ödeme sayılmayacağını iddia edip edemeyeceği, Davacı şirket ile davalı şirket ortakları arasında alacağın doğduğu tarihten sonra karşılıklı hisse devredilmiş olmasına, devriden önce her iki şirketin müdürünün davacı şirketin müdürünün olmasına göre, davacı şirketin kendi müdürünün her iki şirkette yapmış olduğu işlemler çerçevesinde ve protokol çerçevesinde alacak iddiasını ileri sürme hakkının bulunup bulunmadığı, davacının alacaklı olduğunu iddia ettiği malların davalı şirkete teslim edilip edilmediği, teslim yok ise işlemin fiktif hesap hareketi olup olmadığı, Buna göre davacının takip tarihi itibariyle davalı şirketten alacaklı olup olmadığı, alacak miktarına ilişkidir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın niteliği, davacının alacak iddiası gözetildiğinde takipte haksız ise de kötüniyetle takibe girişildiğine dair dosyaya bir delil sunulup bu husus kanıtlanmış olmadığından davalı şirket lehine mahkemece kötüniyet tazminatına hükmedilmesi doğru olmamıştır.
Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nin 353/1.b.2.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek yeniden esas hakkında karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile;
2-Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi.... Karar ve 05/11/2018 Tarihli kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
2-a)Davacının davalı şirkete karşı açtığı davanın İSPAT EDİLEMEMESİ NEDENİYLE REDDİNE,
b)Davalı şirketin kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
c)Alınması gerekli 35,90TL harçtan peşin alınan 1.456,27 TL harcın mahsubu ile mahsup edilen 602,88 TL icra peşin harcın mahsubuyla bakiye 2.023,25 TL ‘nin davacıya iadesine,
ç)Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT uyarınca belirlenen 12.396,10 TL vekalet ücretinin davacı şirketten alınarak davalıya verilmesine,
e)Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
f)Davalı tarafından yatırılan avanstan karşılanan 28,00TL tebligat giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
g)Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara iadesine,
İstinaf aşamasında yapılan harç ve masraflar yönünden ;
3-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf eden davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin takdiren üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-HMK'nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
7-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK'nin 353/1-b-2.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 361/1. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi ya da buraya gönderilmek üzere temyiz edenin bulunduğu yer Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi veya İlk Derece Mahkemesine verilecek dilekçe ile Yargıtay temyiz yasa yolu açık olmak üzere 27/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.



Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi