20. Hukuk Dairesi 2019/957 E. , 2019/3472 K.
"İçtihat Metni".....
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıların 2000-2002 yılları arasında site yönetim kurulunda yöneticilik yaptıklarını, 2000-2001 yılında sitenin kalorifer yakıt ihtiyacını karşılamak için..... adlı firmadan alınan yakıtın 9.690,00 TL"lik kısmının ödenmemesi nedeni ile firma tarafından 09.03.2001 tarihinde site yönetimine ihtarname gönderildiğini, ancak ihtarnameye rağmen ödeme yapılmaması üzerine, 27.03.2001 tarihinde ..... dosyası ile aleyhte ilamsız icra takibi yapıldığını, davalıların alacaklı firmaya borçlu olduklarını bildikleri halde yapmış oldukları itiraz nedeni ile işleyen faiz, vekalet ücreti gibi giderler nedeni ile site yönetiminin icra dosyasındaki 9.690,00 TL"lik borç için 47.142,00 TL gibi fahiş bir miktar ödenmek zorunda kaldığını, beyan ederek, fazlaya yönelik hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL"nin işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen karar Yargıtay 18. Hukuk Daresinin 2015/5881-9161 E.K. sayılı ilamı ile sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğundan bahisle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyulması sonrasından mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlık eski yöneticiler aleyhine açılan zimmetlerindeki paraların tahsili istemine ilişkindir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, hüküm; temyiz eden davacı vekiline 20.11.2018 günü tebliğ edilmiş, karar 4/12/2018 tarihinde temyiz edimiştir. Bu durumda HUMK"nın 437. maddesi hükmünde öngörülen 8 günlük temyiz süresi geçmiş bulunduğundan 01.06.1990 gün ve 1989/3 Esas - 1990/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca temyiz isteminin REDDİNE, temyiz harcının istek halinde iadesine 15/05/2019 günü oy çokluğu ile karar verildi.
(Muhalif)
KARŞI OY YAZISI
Temyiz incelemesinde 1086 sayılı HUMK"nın uygulanması gerektiği, sulh mahkemesi kararlarının temyiz süresinin tebliğden itibaren 8 gün olduğu açıktır.
Ne varki; sulh hukuk mahkemesi, kısa ve gerekçeli kararında, temyiz süresi "8 gün" olmasına rağmen "iki hafta" olarak belirlemiş, bu hüküm kararı temyiz eden davacı vekiline
-2- 2019/957-3472
20.11.2018 tarihinde tebliğ edilmiş, mahkemenin belirlediği iki haftalık sürede 4/12/2018 tarihinde karar temyiz edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, kanun yolu başvurusunda, mahkemece hatalı belirlenen sürenin mi, kanunda belirlenen sürenin mi uygulanması gerektiği, mahkeme kararında belirtilen sürenin kabul edilmemesi halinde adil yargılanma hakkı kapsamında yer alan mahkemeye erişim hakkının engellenip engellenmediğinin incelenmesi gerekir.
Anayasa"nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, yine taraf olduğumuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde de, herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme önüne getirme hakkı güvence altına alınmış olup, bu madde kapsamında, mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, adil yargılanma hakkı kapsamındadır.
Yasal düzenlemeler ve belirtilen olgular ışığında değerlendirildiğinde; davalı, mahkemenin kısa ve gerekçeli kararında belirtilen süreye uyarak, bu süre içinde temyiz başvurusunda bulunmuştur. Hakim, uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit edip uygulamakla yükümlüdür (1086 sayılı HUMK. m.76, 6100 sayılı HMK 33. maddesi). Mahkemenin, kanun yolunu ve süresini taraflara doğru gösterme yükümlülüğü göz önüne alındığında, mahkeme tarafından kanun yolu süresinin hatalı gösterilmesi sonucu davanın taraflarının kanun yolu başvuru talebinin süreden reddedilmesi, hatanın tüm sonuçlarının davanın taraflarına yüklenmesi, adil yargılanma hakkı kapsamında adalete erişim hakkının sınırlandırılmasıdır.
Bu gibi hallerde, usul kurallarının mahkemeye erişim hakkını kısıtlayacak şekilde katı uygulanmaması, mahkemenin kanun yolu ve süresini hatalı belirlemesi halinde, kararda belirtilen süreye uyularak yapılan kanun yolu başvurusunun, adil yargılanma hakkı ve mahkemeye erişim hakkı kapsamında süresinde yapıldığının kabül edilmesi gerektiği görüşünde olduğumdan, temyiz başvurusu süresinde kabul edilerek, temyiz incelemesinin yapılması gerektiğini düşündüğümden, çogunluğun kararına katılamıyorum.