Esas No: 2021/14010
Karar No: 2022/1015
Karar Tarihi: 09.02.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/14010 Esas 2022/1015 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2021/14010 E. , 2022/1015 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
MÜDAHİL : ... ve Arkadaşları
DAVA TÜRÜ : Kadastro Tespitine İtiraz
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı ... vekili, müdahil davacılar ... ve ... vekili ve davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Kadastro sırasında, ... İlçesi ... Köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 10, 32, 42, 43, 45, 46, 53, 115 ada 15, 16 ve 17 parsel sayılı muhtelif yüzölçümdeki taşınmazlardan 101 ada 10, 32, 43, 45, 46, 53, 115 ada 15 ve 16 parsel sayılı taşınmazlar Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduklarından söz edilerek malik haneleri açık bırakılmak suretiyle, 101 ada 42 parsel sayılı taşınmaz devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu belirtilerek Hazine adına, 115 ada 17 parsel sayılı taşınmaz ise hibe ve kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği nedeni ile Veysi ... adına tespit edilmiştir.
Davacı ... tarafından davalı Hazine ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tapu iptali ve tescil davası ile ... ve ... tarafından Hazine, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve ... ve ... Genel Müdürlüğü aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tapu iptali ve tescil davası, davaya konu olan 101 ada 10, 32, 43, 45, 46, 53, 115 ada 15 ve 16 parseller hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmış, yargılama sırasında başkaca dava dosyaları ... bu dosya ile birleştirilmiş ve bir kısım gerçek kişiler davaya katılmıştır.
Kadastro Mahkemesinde, çekişmeli parsel tutanakları ile aktarılan dava dosyası ve diğer dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 101 ada 10, 32, 42, 43, 45, 46, 53, 115 ada 15, 16 ve 17 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespitlerinin iptali ile 101 ada 10 parsel sayılı taşınmazın ... ..., 101 ada 32 parsel sayılı taşınmazın Sedat ..., 101 ada 43 parsel sayılı taşınmazın ..., 101 ada 45 ve 46 parsel sayılı taşınmazların Hazine, 101 ada 53 parsel sayılı taşınmazın ... ..., 115 ada 15, 16 ve 17 parsel sayılı taşınmazın Kasım ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 101 ada 42 parsel sayılı taşınmazın mera vasfıyla sınırlandırılmasına ve özel siciline kaydına karar verilmiş; hüküm, davacı ... vekili, müdahil davacılar ... ve ... vekili ile davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
T.C. Anayasa'sının 138 ve 141/3 maddeleri gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerekir. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 388/1-3. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/1-c. maddesi, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiğini açıklamıştır. Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları tatmin edemez. (... Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’ye göre ...., 22 Baskı, ... 2011, s.472). Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
Eldeki davanın, ... Kadastro Mahkemesinin 2010/3 Esas sayılı dosyasından tefrik yoluyla oluştuğu anlaşılmakla birlikte, anılan dava dosyasındaki evrakların onaylı suretleri dosya içerisine alınmadığından dosyanın safahatının, kimin hangi parsele hangi nedenle dava açtıklarının tespit edilebilmesi mümkün bulunmadığı gibi, Mahkeme gerekçesinde de, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, kimin hangi taşınmaza hangi iddia ile dava açtığı, tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmediğinden hükmün yukarıda belirtilen yasal düzenlemelere uygunluğundan da söz edilemez.
Öte yandan 101 ada 10, 32, 43, 45, 46, 53, 115 ada 15 ve 16 parsel sayılı taşınmazlar ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2001/40 ve 2008/47 Esas sayılı dava dosyalarında davalı olduklarından bahisle malik haneleri açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiş olup, sözü edilen taşınmazların aktarılmasına esas dava dosyası, ... bu taşınmazlar ile dava dışı bir çok parsel yönüyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Şu halde, aynı dava nedeni ile Kadastro Mahkemesine devredilen taşınmazlara yönelik davaların birbirini etkileyeceği ve dolayısı ile birlikte görülmesi gerektiği kuşkusuzdur. Anayasa’nın 141 ve 6100 sayılı HMK’nin usul ekonomisi ilkesi başlığını taşıyan 30. maddesinde yer alan “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür” hükmü ve 6100 sayılı HMK’nin “Davaların birleştirilmesi”ne ilişkin 166. maddesi dikkate alınarak, yargılamanın makul sürede ve sağlıklı bir şekilde yürütülüp sonuçlandırılabilmesi için, belirtilen ilkeler bazında ve denetlenebilir şekilde davaların ayrılması isabetli bulunmamaktadır.
Kaldı ki, karar başlığında her bir davacı ya da mirasçılarının ayrı ayrı gösterilmesi zorunluluk arzettiği halde, aktarılan dava dosyasının tarafları, birleşen dava dosyalarının tarafları, çekişmeli 115 ada 17 parsel sayılı taşınmazın tespit maliki ile lehine hüküm tesis edilen ....'ün karar başlığında gösterilmeyip, 6100 sayılı HMK'nin 297. maddesine aykırı şekilde karar başlığı oluşturulması da doğru olmamıştır.
Hal böyle olunca, Mahkemece, genel mahkemeden Kadastro Mahkemesine devredilen taşınmazlara ilişkin davanın birlikte görülmesi zorunlu bulunduğuna göre, eldeki dosyanın tefrik edildiği dava dosyası ile birleştirilmesi gereği üzerinde önemle durulmalı, yargılama sırasında dava bir kısım taşınmazlar yönüyle aktarılan dava niteliğinde olduğundan bu taşınmazlar bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 30/2. maddesi uyarınca resen araştırma ilkesinin geçerli olduğu gözetilmeli, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde bütün deliller değerlendirilerek, tüm tarafların karar başlığında gösterildiği, taraflarca sunulan bütün deliller ile birlikte taleplerin değerlendirildiği, sonucuna göre kabul sebebini içeren, tarafları tatmin edici, hukuki denetimi mümkün ve özellikle Anayasa'nın 141/3. maddesi ve ona paralel bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK'nin 297. (Mülga HUMK'un 381, 388 ve 389.) ve 27. maddeleri de gözetilerek, gerekçelerinin açıkça kaleme alındığı anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte bir hüküm kurulmalıdır.
Mahkemece, bu hususlar göz önünde bulundurulmaksızın karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, kadastro davalarında tutanak asıllarının dosya arasında bulunması zorunlu olduğu halde 101 ada 43 ve 45 parsel sayılı taşınmazların kadastro tutanak asıllarının dosya arasına celbedilmemesi dahi isabetsiz olduğundan, hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz eden gerçek kişilerin temyiz eden vekillere verilmiş vekaletnameleri dosya münderacatında bulunmadığından bu aşamada temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacı ... ile müdahil davacılar ... ve ...'a iadesine, 09.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.