MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Kadastro sırasında ....Köyü 144 ada 7 parsel sayılı 1596,36 m² yüzölçümlü taşınmaz, belgesizden ham toprak niteliğiyle Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacı gerçek kişi, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin yararına oluştuğu ve taşınmazın tarım arazisi olduğu iddiasıyla tespitin iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ilişkin 08.06.2007 gün ve 2006/164 - 319 sayı ile verilen karar davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 06.05.2008 gün ve 2008/3822 -3230 sayılı kararı ile “...orman sınırlandırma harita ve tutanağı yerel bilirkişi yardımı ile orman mühendisi veya mühendisleri arasından seçilecek uzman bilirkişiler aracılığıyla yerine uygulanmalı, çekişmeli taşınmazın orman tahdit sınırları dışında kaldığı takdirde 3402 sayılı Kadastro Kanunun 14 ve 17. maddeleri uyarınca zilyetlikle ilgili inceleme ve araştırma yapılıp sonucuna göre karar verilmeli” denilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak davanın reddine ilişkin verilen karar, davacı tarafından temyiz edilmekle Dairenin 07.05.2012 gün ve 2012/4275 - 6702 sayılı kararı ile “... çekişmeli taşınmaz eski tarihli memleket haritalarında açık alanda, amenajman haritasında ziraat arazisi rumuzlu alanda kalmakta olup öncesi itibariyle orman sayılamayan yerlerden olduğu, 6831 sayılı Kanunun 17/2 maddesi kapsamında orman içi açıklık niteliğinde bulunmadığı, orman olarak tescil harici bırakılmasının da söz konusu olmadığından orman kadastrosundan önceki zilyedliğe de değer verilmesi gerektiği, bozma kararından önce alınan ziraat bilirkişi raporuna göre 144 ada 5 ve 6 nolu parseller ile toprak karakterleri aynı özellikte ve bütünlük oluşturdukları, kültür bitkileri yetiştirilen tarım arazisi vasfında olduğu anlaşıldığından, 3402 sayılı Kanunun 14. ve 17. maddeleri gereğince zilyedlik yoluyla kazanma şartlarının davacı yararına oluştuğu anlaşıldığından, davanın kabulüne karar verilmesi...” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyularak davanın kabulüne ve çekişmeli taşınmazın tarla niteliğiyle davacı adına tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraz niteliğindedir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 6831 sayılı Kanuna göre 06.10.2000 tarihinde yapılıp 27.11.2001 - 27.05.2002 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B uygulaması bulunmaktadır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, kadastro çalışması sonucu yapılan tesbitin iptaline de karar verilmesi gerekirken hüküm yerinde bu hususta karar verilmemesi doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hüküm fıkrasının 1. bendinde yer alan “Davanın kabulüne” cümlesinden sonra gelmek üzere, “çekişmeli taşınmazın Hazine adına yapılan tesbitinin iptaline” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K.’nın 438/7. maddesine göre bu düzeltilmiş şekliyle ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 10/06/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.