Abaküs Yazılım
16. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/7553
Karar No: 2014/5770
Karar Tarihi: 09.05.2014

Yargıtay 16. Hukuk Dairesi 2014/7553 Esas 2014/5770 Karar Sayılı İlamı

16. Hukuk Dairesi         2014/7553 E.  ,  2014/5770 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 12/04/2011
    NUMARASI : 2008/307-2011/252

    Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
    Davacı Hazine vekili; K.. Köyü 985 (13) nolu kök kadastro parselinin, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık ve dereden Hazine adına tescili gerekirken usulsüz olarak Seyhan Belediyesi adına ihdasen oluşturulup, Seyhan Belediyesinin 37 nolu düzenleme bölgesinde yaptığı imar uygulaması ile 4986 ada 1 ve 5476 ada 1 sayılı imar parsellerine gittiğini, daha sonra da davalı Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından imar düzenlemesine tabi tutularak 5527 ada 2, 4986 ada 2, 4973 ada 11 ve 11267 ada 2 sayılı imar parsellerinin meydana getirildiğini; bu imar uygulamalarından önceki kök parselin de şuyulandırmalar sonucunda park alanında kaldığını; ancak gerek Seyhan Belediyesince yapılan 37 nolu imar düzenlemesinin ve gerekse aynı bölgede Adana Büyükşehir Belediyesince yapılan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek; tapu iptali ve Hazine adına tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “davacı Hazinenin davasının tüm davalılar yönünden ve iptali istenen taşınmazın bulunduğu bölgede yapılan 38 nolu imar uygulamasının idari yargı yerinde iptali gerçekleşmediğinden anılan davanın tescil talebi yönünden dinlenme imkanı bulunmadığından davanın reddine” karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, imar uygulamalarının iptallerinden kaynaklanan tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Hemen belirtilmelidir ki; davada, tapu kayıt maliklerinin (veya mirasçılarının) tamamının yer aldıklarından söz edilemez. Davalılardan A.. Ö..’e çıkan dava dilekçesini içerir ve duruşma gününü bildirir tebligat, “ölü” olduğundan bahisle iade olmasına rağmen nüfus kaydı getirtilmeyip, ilanen tebliğ yapılmış olup; oysa noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen aile nüfus kayıt tablosundan dava tarihinden önce 30.07.2006 tarihinde öldüğü ve mirasçılarının bulunduğu anlaşılmıştır. Yine davalılardan C.. D.. ve A.. D..’m adresleri Tapu Sicil Müdürlüğü tarafından bildirilmesine rağmen bu adreslere tebligat çıkartılmaksızın ve davalı F.. Ö..’ün adına çıkan tebligat Kabasakal Köyü’nde tanınmadığından iade olmuş ise de, kolluk araştırmasında Kabasakal Köyü’nde ikamet ettiğinin bildirilmesi karşısında çelişki giderilmeksizin ve yine adı geçen davalıların nüfus kayıtları getirtilerek yerleşim yeri adresleri tespit edilmeksizin C.. D.. ve A.. D.. ile F.. Ö..’e ilanen tebliğ yapıldığı görülmüştür. Bilindiği üzere, taraf teşkili dava koşullarından olup, bu koşul sağlanmadan davanın esasına girilerek sonuçlandırılması usulen mümkün değildir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Yasanın 27. maddesi (HUMK’nun 73. maddesi) uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın 36. maddesiyle en temel yargısal hak olarak kabul edilen hukuki dinlenilme hakkı gözetilerek, mahkeme, tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür, öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitin yöntemi 7201 sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve devamı maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür. Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asildir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili, Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur. Kural olarak “tebligat” tebligat yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır. 6099 sayılı Yasa"nın 3. maddesiyle eklenen 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10/2 maddesinde “bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri bilinen en son adres olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır” aynı yasanın 5. maddesiyle eklenen Tebligat Kanununun 21/2 maddesinde ""gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Muhataba tebligat yapılamamışsa, tebliğ memuru bulabileceği adresleri araştırır, bulamazsa durumu muhtara onaylatmak suretiyle saptar, tebliği çıkaran kuruluşa bildirir. İlgili kuruluş kişinin adresini resmi veya özel kurum ve dairelerden gerekli gördüklerinden araştırır. Buna rağmen, adres tespit edilemezse adres meçhul sayılarak ilanen tebligat kararı verilebilir. (Teb.K 28. md ) özetlenen ilkeler, yasal ve yargısal uygulamalarla benimsenmiş öğretide de bu yönde görüşler ifade edilmiştir. O halde, yukarıda belirtilen işlemler yapılmaksızın ve ilkeler göz ardı edilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olduğu kabul edilemez. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS’nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Bu durumda; yukarıda belirtilen davalıların eldeki davada savunma haklarını kullanamadıkları ortadadır. Öte yandan; dava tarihinden önce ölen davalı A.. Ö.. bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 124. maddesinin gözetilmesi gerekeceği de açıktır. Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler dikkate
    alınmak suretiyle taraf teşkilinin usulüne uygun olarak sağlanması, ondan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın işin esası bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Kabule göre de; mahkemece yapılan keşif sonucu temin edilen bilirkişi heyeti raporunda, çekişme konusu 985 sayılı ihdas parselinin Seyhan Belediyesi’nin 37 nolu düzenleme bölgesinde yaptığı imar uygulamasına tabi tutulduğu açıklanmış, ancak, raporun ilk bölümlerinde “tescil harici taşlık alandan ihdas edildiği belirtilmesine rağmen, raporun son kısımlarında ise “282 sayılı parselin yol terkinden” geldiğinin belirtilmiş olması karşısında, çelişki giderilmeksizin ve ihdas parselinin imar uygulamaları öncesi niteliği ile davacı Hazineyle mülkiyet ilişkisi kuşkuya yer bırakmaksızın saptanmadan ve dosya kapsamına uygun düşmeyen biçimde, çekişmeli ihdas parselinin Seyhan Belediyesi’nin 38 nolu uygulamasına tabi tutulduğu kabul edilerek yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğuna göre, hüküm altına alınması gereken vekalet ücretinin maktu olması gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir. Temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, 09.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi