3. Hukuk Dairesi 2012/22305 E. , 2012/25864 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK (TÜKETİCİ) MAHKEMESİ
Dava dilekçesinde fazla hakları saklı tutularak 10.000,00 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 445.50 TL bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine, 17.12.2012 günü oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Aşağıda belirtilen gerekçelerle Sayın çoğunluğun onama kararına karşı oyumdur.
Davacı vekili; 15.12.2008 havale tarihli dilekçesinin 1.sayfa 2.bölümünde açıkça;
"Müvekkil satışı yapılan daire ve garaj inşaatı bittikten sonra zilyetliğini almış olup, halen adı geçen dairede oturmakta garajı da kullanmaktadır." beyanı ile aynı dilekçenin 3.kısmında "Müvekkil inşaatın bitmesine müteakiben sözkonusu daireye yerleşmiş ve müvekkil tarafından kullanılmaktadır" şeklindeki ifadeleri yer almaktadır.Mahkemenin kabulüne göre de; açıkça davacının beyanı kabul edilerek, uyuşmazlık olmadığı gözlenerek hüküm ittihaz olunmuştur. Bu açıklamalar ışığında kırılma noktası bizce davacının daireyi ve garajı kullanmaya devam etmesi karşısında ödediğini sebepsiz iktisap kurallarına göre geri almasında dava tarihinden itibaren faize hükmedilip edilemeyeceği noktasındadır.Geçersiz sözleşmeye göre zilyetliğini kullanan davacı hem dava tarihinden itibaren faiz ve hem de ödediğinin denkleştirici adalet ilkelerine göre alacak olması sebepsiz iktisaptaki temel kurallara aykırılık teşkil edecektir. Davacı, geçersiz sözleşmeye göre aldığını iade edecek veya mahkemece alınanın iadesi suretiyle hüküm kuracak iken, kararda bu hususun gözardı edilmesi de bizce bozmayı gerektirmektedir. Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 20.10.2010 gün ve 12-494/521 K.sayılı kararında geçersiz sözleşmeye göre satılan menkul mal (trafikte tescil ve kayıtlı araç) için aracın iade edilmesi koşuluna bağlı olarak alınanın iadesine ve aracın iadesi ile faiz tahakkukunun gerçekleşeceğine karar vermiş olup; emsal karar değerlendirilmelidir.Geçersiz satıma göre; davacının fiili kullanımında bulunan dairenin -Aynen İfa- kuralı uygulanmadan ve temerrüt olgusu da gerçekleşmeyecek bulunmasına rağmen, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi bozmayı gerektirmektedir. (HGK. 05.04.2011 gün ve 11030/4426 K.) Karşı oyumuz ise kabule göre, miktarın tayini ve tesbitindeki esaslara uyulmamasına göre bozma noktasında toplanmakta olup; önce taraflar arasındaki aktin varlığı ile zenginleşme miktarının hesaplanmasındaki hesap yöntemidir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, taşınmaz satışından kaynaklanmaktadır. Kanunun aradığı şekil şartlarına uyularak resmi merciler önünde yapılmış bir satış sözleşmesi olmadığından yapılan arsa satış işlemi MK’nun 706, BK’nun 213, Tapu Yasasının 26.maddesi hükmüne göre geçersizdir. Bu sebeple taraflar ancak verdiklerini isteyebilir. Bu durumda, taraflar arasındaki uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına uygun çözümlenmesi ve tasfiye edilmesi gerekir. Hukuken geçersiz sözleşmeden kaynaklanan bu nitelikteki bir uyuşmazlığın haksız iktisap kurallarına göre çözümlenip, tasfiye edilebilmesi için öncelikle haksız iktisabın kapsamını tesbitteki ilke ve esasların açıklanmasında yarar görülmüştür.Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder.BK.63 ve 64.maddeleri iade borcunun kapsamını, fakirleşmenin değil zenginleşmenin iyi veya kötüniyete dayalı olmasına göre bir ayırım yapmıştır. Haksız zenginleşen, zenginleşmeyi kötüniyetle elden çıkarmış ise elden çıkardığı bu zenginleşmeyi iade gününde olması gereken durumuyla ve tam olarak iade etmekle yükümlüdür. İade borcunun kapsamı tayin edilirken olumlu ve olumsuz zenginleşmenin tamamı dikkate alınmalıdır. Değişik bir anlaşımla, haksız zenginleşen kötüniyetli ise elden çıkardığı zenginleşmeyi de elde kalan zenginleşme ile birlikte iadeye mecbur tutulmuştur. Hemen belirtelim ki, zenginleşenin iyiniyetli sayılıp sayılmayacağı, zenginleşmeyi iyi veya kötü niyetle mi elden çıkarttığı hususu MK’nun 3.maddesi hükmü uyarınca belirlenecektir. Haksız zenginleşen elde ettiği yararın geçerli bir sebebe dayanmadığını ve iade ile yükümlü olduğunu biliyor veya bilebilecek halde ise iyiniyetli sayılmayacaktır. Kural olarak iade alacaklısı, iade borçlusu zenginleşenin iyiniyetli olmadığını ispat etmelidir. Ne var ki, olayın özellikleri zenginleşenin iyiniyetli olmadığını açıkça gösteriyor ise, ayrıca bu yönün ispatına gerek bulunmamalı, iddianın ispat edilmiş olduğu kabul edilmelidir.Hukuken geçersiz sözleşmeler, haksız iktisap kuralları uyarınca tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı hiçbir zaman gözardı edilmemelidir. Bu husus hakkaniyetin ve adaletin bir gereğidir. Bu bakımdan iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması ve bu biçimde iadeye karar verilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde kısmi iade durumu oluşacak, iade dışındaki zenginleşme iade borçlusu yedinde haksız zenginleşme olarak kalacak, iade borçlularının iade de direnmelerine neden olacaktır. Ancak, burada denkleştirme yapılırken, bu hususa daha dikkat edilmelidir. İade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihte aide kapsamını tesbitte önemli olduğu unutulmamalıdır. Zira, geçersiz sözleşmenin artık ifa edilmeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklı, zararın artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararını iade borçlusundan istemelidir.
Bu durum karşısında kural olarak mahkemece yapılacak iş; ulaşacağı satış bedelinin; çeşitli ekonomik etkenler sebebiyle (azalan alım gücünün) enflasyon, (tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınmak suretiyle ulaşacağı alım gücü yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında ve gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli, bu yolla belirlenecek miktara istemle de bağlı kalınarak hükmedilmelidir.Bu bağlamda, Sayın çoğunluğun kararın onanmasına iki yönden karşı oyumuzun gerekçeli olarak sunulmasıdır.