20. Hukuk Dairesi 2013/849 E. , 2013/6451 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
2008 yılında yapılan kadastro sırasında ... Köyü 102 ada 724 parsel sayılı, 2465,83 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarla niteliği ile davalı adına tespit ve tescil edilmiştir.
Davacı Hazine, taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşlık, kayalık ve çalılık yerlerden olduğunu, zilyetlik koşullarının oluşmadığını ileri sürerek, tapu iptali ve tescil davası açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre orman sınırlandırması yapılmış, taşınmaz orman sınırları dışında bırakılmıştır.
Mahkemece, taşınmazın 1990 tarihli memleket haritasında halen çalılık olması nedeniyle davalı yararına zilyetlik koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle Hazinenin davasının kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin kabulü dosya kapsamına ve delillere uygun düşmemektedir. Hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda, 1987 tarihli hava fotoğraflarında çalılık olarak göründüğü, üzerindeki zeytin ağaçlarının hava fotoğraflarının çekildiği tarihten 1-5 yıl kadar önce aşılandığı, taşınmaz eğiminin % 4 olduğu bildirilmiş, ziraat bilirkişi raporuna göre ise, taşınmaz üzerinde 25-30 yaşlarında deliceden aşılanmış zeytin ağaçlarının bulunduğu, zeytinlik olarak kullanıldığı belirtilmiştir. Keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişi, taşınmazın 1960 yılından beri kullanıldığını bildirmiştir. Davalı taşınmaz, eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında çalılık olup, 6831 sayılı Kanunun 1/j bendine ile düşük eğimli çalılıklar orman sayılmamıştır. 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerine göre de çalılıkların imar ve ihya ile zilyetlikle kazanılması mümkündür. Ne varki, zilyetlik yönünden yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Ziraat bilirkişi raporunda, taşınmaz içindeki zeytin ağaçlarının sayısı, dağılımı ve aşı yaşları belirtilmediği gibi zilyetliğin başlangıcı ve süresi konusunda da tanık ve tespit bilirkişileri dinlenmemiş, yerel bilirkişiden de bu konuda yeterli bilgi alınmamıştır. Diğer taraftan; davalı temyiz aşamasında davalı yere ait olduğunu beyan ettiği tapu kaydı ibraz etmiş olup, bu kaydın da yöntemince uygulanması gerekir. Bu nedenle;
Mahkemece, davalının dayandığı Mayıs 1949 tarih 223 sayılı tapu kaydı ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte Tapu Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra davalı tarafın kayıt maliki ya da malikleri ile akdi, irsî ilişkisi sorulup saptanmalı, bu nedenle kayıt maliki ya da maliklerinin tüm mirasçılarını gösterecek şekilde onaylı nüfus aile kayıt örnekleri ilgili Nüfus Müdürlüğünden getirtilmeli ya da bu konuda istihsal edilmiş veraset belgesi varsa ibraz ettirilmeli, bu yolla irsî ilişki sağlıklı biçimde duraksamasız belirlenmeli, akdî ilişkiye dayanıldığı takdirde, ilgiliden bu konudaki delilleri sorulup saptanmalı, göstereceği deliller toplanmalı ya da bu konuya ilişkin yazılı kayıt ve belgeleri ibraz ettirilmeli, kayda
dayanan tarafın tapu kayıt maliki ya da malikleri ile akdî ya da irsî ilişkisi saptandığı takdirde, tapu kaydının revizyon görüp görmediği sorularak görmüş ise, revizyon parsellerin kadastro tutanak örnekleri ile bu taşınmazlar ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita Kadastro Müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tespit tutanakları ve varsa dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtilmeli, daha sonra yöreyi iyi bilen elverdiğince yaşlı, yansız, yerel ve uzman bilirkişi, tutanak bilirkişilerinin tümü, tarafların aynı yöntemle göstereceği tanıklar hazır olduğu halde, dava konusu taşınmazlar başında yeniden keşif yapılmalı, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kayıtları yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kayıtların revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle gözönünde tutulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tespit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, taşınmazlar dayanılan tapu kayıtlarının kapsamında kaldığı belirlenirse dava ret edilmelidir.
Yukarıda belirtilen yöntemle, yapılacak araştırma neticesinde taşınmazın tapu kaydı kapsamında kalmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı, özellik taşınmaz üzerindeki ağaçların dağılımı, yaşları ile aşı yaşları belirlenip 1990 yılından önce zilyetliğe konu edilip edilmediği raporda tartışılmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davalı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalı yanında, (murisler) yönünden de aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 10/06/2013 günü oy birliği ile karar verildi.