3. Hukuk Dairesi 2015/7031 E. , 2016/3998 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesinde; davacının, davalılardan ..."a ait inşaatta çalışırken 27.07.2010 günü inşaatın üzerinden geçen diğer davalıya ait elektrik akımına kapılarak ağır derecede yaralandığını, bu yaralanma sonucunda sol ayak parmaklarının kesildiğini; davalıların müşterek kusurlu olduğunu; tedavi masrafları, konaklama ve tedavi süresince yoksun kaldığı kazanç, refakat eden yakınlarının giderleri, bunların işten yoksun kalmaları nedeniyle kazanç kayıplarının olduğunu; davacının kalıcı sakatlığının acı ve üzüntü verdiğini belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10.000,00 TL maddi tazminatın, 40.000,00 TL manevi tazminatın, yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, cevap dilekçesinde; Enerji Nakil Hatları"nın bakım ve onarımlarının periyodik olarak yapıldığını, dava konusu olayın gerçekleşmesinde, işveren ve belediyenin asli kusurlu olduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Davalı ..., cevap dilekçesinde; inşaat için dahili davalı belediyeden gerekli izni aldığını, davalı ... şirketinden elektrik direklerinin kaldırılması için müracaatta bulunduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.
Dahili davalı ..., cevap dilekçesinde; mahkemenin görevli olmadığı, davaya dahil edilme tarihi itibariyle alacağın zamanaşımına uğradığını, kusuru bulunmadığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
./..
-2-
Mahkemece; bilirkişi raporunda davalı ..."in % 70, davacının %20, dahili davalı belediyenin ise %10 kusurlu olduğunun tespit edildiği; ATK tarafından belirlenen %29,2 oranındaki kalıcı maluliyeti ve 18 ay geçici maluliyeti nedeniyle, davacının uğramış olduğu zararın toplam 79.725,61 TL olarak hesaplandığı; davalı ..." in kusuruna denk gelen zarar miktarının 69.759,92 TL olduğu gerekçesiyle, davalı ... Belediyesi aleyhine açılan davanın yargı yolu bakımından reddine, davalı DEDAŞ aleyhine açılan davanın, olayın meydana gelmesinde kusurlu bulunmadığından reddine, davalı ... aleyhine açılan davanın ise kısmen kabulü ile, 69.759,92 TL maddi, 20.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 69.maddesinde; Bir binanın veya yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki bozukluklardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür (818 sa.yasa 58.m). Burada, yasa koyucu bozuk yapılan bir yapı eserinden zarar görenleri, mümkün olduğu kadar basit ve dolaysız bir tazmin imkânı sağlayarak, onları korumaktadır. Bu anlamda sorumlu olabilecek malik, gerçek kişi veya özel hukuk tüzel kişisi olabileceği gibi, kamu hukuku tüzel kişisi de olabilir. Söz konusu sorumluluğun söz konusu olabilmesi için, yapı eserinin, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden bir zarar doğması gereklidir.
Yapım bozukluğu; bir inşaatın kötü yapılmasını, imal ve inşaat zamanında uyulması gerekli olan teknik kurallara uyulmamış olmasını ifade eder. Bir yapı eserinin maliki, bunların hiç kimse ve hiçbir şey için tehlike taşımayacak şekilde yapılmasını ve işlemesini garanti etmekle yükümlüdür. Bu nedenle, bir yapı eserinde herhangi bir yapım bozukluğu olmasa bile, ek güvenlik ve koruma tertibatının bulunmaması, yine de bir yapım eksikliği sayılır. Bakımsızlık ve koruma eksikliği ise, bir inşaatın kullanmaya uygun ve tehlikeleri önleyecek biçimde korunmamasını ifade eder. Yapının tamamlanmasından sonra kendini gösteren ek güvenlik tertibatı ihtiyacının giderilmemesi de bir bakım eksikliğidir.
Bakımsızlıktan veya bakım eksikliğinden söz edebilmek için bir inşa eserinin bitmiş ve kullanım amacına özgülenmiş olması gerekir. Yapım eksikliği veya bakımsızlığın varlığı araştırılırken, durumun gerekleri ve özellikle bina veya yapı eserinin özgülenme amacı, üçüncü kişiler için taşıdığı tehlike derecesi gözönünde tutulmalıdır.
Malikin, bina ya da tesisin tehlike taşımayacak bir durumda bulunmasını sağlama yükümlülüğü, yalnız onu kullananlara karşı değil, herkese karşı vardır. Malikten beklenen "normal ve objektif ölçülere ve icaplara göre" alması gerekli önlemleri almaktır. Buna karşılık malik, kendi yapısına benzeyen başka yapılarda da aynı eksikliklerin bulunduğunu veya o yapıların maliklerinin de yapılarına kendisinden daha iyi bakamadıklarını ispat ederek sorumluluktan kurtulamaz.
./..
-3-
Bina ya da yapı eseri malikinin TBK. 69.maddesine göre sorumlu tutulabilmesi için, zararın, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinden doğduğu ispatlanmalıdır. Buradaki ispat yükü zarar görene düşer. Bununla birlikte, illiyet bağını kesen hallerden birinin varlığı veya zarara yapım bozukluğu veya bakım eksikliği dışında ve bunların bir katkısı olmaksızın mücbir sebepten üçüncü bir kişinin kusurundan kaynaklanan başka bir kazanın sebep olduğu kanıtlanmadığı takdirde ispat yükü yerine getirilmiş sayılır.
Bazı hallerde zararın ortaya çıkış biçimi, yapım bozukluğu veya bakım eksikliğinin varlığını gösteren fiili bir karine oluşturur. Yapının yapımı ile ilgili mevzuata ve teknik kurallara uyulmadığı, alışılmış tedbirlerin alınmadığı ve resmi makamlarca yapılan denetimler sonucunda, bina ve yapı eserinin teknik niteliklerinin uygun görülmediği ispatlanırsa, bunlar eksikliğin ve illiyet bağının varlığına birer belirti sayılır. Keza, daha önce aynı zararların ortaya çıkması, zarar verici olaydan sonra yeni güvenlik tedbirlerinin alınmamış olması da birer belirti oluşturabilir.
Somut olayda; davacının davalı ..." e ait inşaatta boyama işi yaptığı esnada fırçanın metal sapının elektrik hattına teması ile, davacının yaralandığı, olay sonrası tutulan olay yeri tespit tutanağında kazanın meydana geldiği yapının 2. katının teras olarak kullanıldığı, YG tellerinin büyük kısmının teras üzerinden geçtiği, eve uzaklığının yaklaşık 2 m olduğu; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, ENH"nin 2008 yılında yapıldığı, olayın meydana geldiği binanın ise 2010 yılında kaçak olarak inşa edildiğinden davalı ... şirketinin olayın meydana gelmesinde kusurunun bulunmadığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle, dağıtım şirketi, kaçak yapı yapılması sebebiyle elektrik tellerinin yapılan kaçak yapıya yakınlaşması ve tehlike arzeden hale gelmesine rağmen TBK. 69.maddesi gereği elektrik hattının can ve mal güvenliğine zarar vermesini önlemede gerekli özeni göstermediğinden meydana gelen zarardan sorumludur.
Öte yandan, birden çok kişice zarara neden olunması halinde zararın müteselsilen bunlardan istenilmesi mümkündür. Somut olayda; davacı, zarar verenlerden zararın müteselsilen tahsilini talep etmiş olup, zarara neden olanlar, oluşan zarardan müteselsil sorumludur. Bu nedenle belirtilen tüm zarar miktarından, davacının kusuruna karşılık gelen miktar düşülerek bakiye zararın davalı taraftan tahsiline karar vermek gerekirken, davalı ... dışındaki davalıların kusur oranında da zarardan indirim yapılarak bakiye zarardan davalı ..." in sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.
O halde, mahkemece yapılacak iş; yukarıda açıklanan kusursuz sorumluluk ve müteselsil sorumluluk ilkeleri, olayın meydana geldiği yer ve durum ile birlikte değerlendirilerek davalı elektrik şirketini sorumluluktan kurtaracak illiyet bağının kesilip kesilmediğini belirlemek ve varılacak sonuca göre karar vermek gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 16.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.