3. Hukuk Dairesi 2015/7890 E. , 2016/4119 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin eşi ....Noterliğinde 16.06.2009 tarihinde düzenlediği vasiyetname ile Düzce ilinde bulunan 26 ada 5 parsel numaralı gayrimenkuldeki hissesinin tamamını müvekkiline vasiyet ettiğini, müvekkilinin kızı Betülhan ile torunlaçççarafından açılan vasiyetnamenin iptali davasının yargılaması sonucu vasiyetnamenin iptaline karar verildiğini, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, vasiyetnamenin iptaline noter ... ile noter başkatibi ..."nin hatalı işleminin neden olduğunu, müvekkilinin, murisin taşınmazdaki hissesinin tamamına sahip olacakken, vasiyetnamenin iptali nedeniyle yalnızca yasal miras payı olan 1/4 hisseyle yetinmek zorunda kalarak maddi zarara uğradığını, müvekkilinin zararını, noter ve katibinin tazmin etmesi gerektiğini belirterek; fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup; 5.000,00 TL"nin vasiyetnamenin iptali tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle, vasiyetnamenin iptali sonucu müvekkili adına tapuya tescili mümkün olmayan taşınmazın 3/4 hissesine karşılık gelen 173.910,50 TL"nin vasiyetnamenin iptali kararının kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalılar cevap dilekçelerinde; vasiyetnamenin iptali sonucu davacının davaya konu gayrimenkuldeki hakkını yitirmiş olsa da, murisin terekesinin tamamı üzerinde miras hissesi oranında hak sahibi olduğunu savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir.
Mahkemece; vasiyetnamenin iptali kararının kesinleştiği 09.09.2013 tarihi itibariyle davaya konu taşınmazın murise ait hissesinin değerinin 231.880,67 TL olduğu, davacının murisin eşi olması sebebiyle vasiyetnamenin iptali sonrasında taşınmazın yalnızca 1/4 hissesine sahip olduğu, taşınmazın tespit edilen değerinin 3/4 oranına karşılık gelen 173.910,50 TL"nin davacının zararını teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 173.910,50 TL"nin 09.09.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalılar vekilinin sair temyiz itirazları yerinde görülmeyerek reddedilmiştir.
Davalılar vekilinin kabul gören temyiz itirazına gelince;
Dava; resmi vasiyetnamenin, kanunda öngörülen şekle uygun düzenlenmemesi nedeniyle iptalinden kaynaklanan zararın, noter ve noter başkatibinden tazmini istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; vasiyetnamenin iptali nedeniyle davacının uğradığı zararın miktarı noktasında toplanmaktadır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davaya konu vasiyetnamenin, davalı noter ... tarafından düzenlendiği, murisin ve tanıkların beyanını noterin aldığı ancak vasiyetnamenin sonuç kısmını başkatip ..."nin imzaladığı, murisin kızı Betülhan ile torunları Name ve Dila"nın vasiyetnamenin iptaline yönelik açtıkları davada, vasiyetnamenin baştan itibaren aynı resmi görevli tarafından düzenlenmediği ve bu haliyle kanunun öngördüğü şekil şartlarına uygun olmadığı gerekçesiyle vasiyetnamenin iptaline karar verildiği, hükmün temyizi üzerine dosyanın temyiz incelemesinin Dairemizce yapıldığı, 04.06.2013 tarih, 2013/7417 E.; 2013/9169 K. sayılı ilamla vasiyetnamenin iptaline yönelik hükmün onanmasına karar verildiği ve hükmün 09.09.2013 günü kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Noterlik Kanunu’nun 1. maddesinde; noterliğin bir kamu hizmeti olduğu ve noterin, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirdiği belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin, yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan sorumlu tutulması bir zorunluluktur.
Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınmış olup; stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterlerin, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumlu oldukları, noterin, ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebileceği hükme bağlanmıştır.
Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan söz edilmemiş olup, bu özel bir "kusursuz sorumluluk" türüdür. Bu sorumlulukta noterin çalıştırdığı kişilerin hatalı işlemlerinden de noter sorumludur. Sorumluluktan kurtulması için notere bir hukuki yol tanınmamıştır.
Tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu gibi zarar gören davacı, noterin kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Zarar gören davacı yalnızca zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamak zorundadır.
Somut olayda; davaya konu vasiyetname, baştan itibaren aynı resmi görevli tarafından düzenlenmemesi nedeniyle iptal edilmiş olup, davalılar, davacının vasiyetnamenin iptali neticesinde uğradığı zararı tazminle yükümlüdürler. Bu bağlamda mahkemece, davacının uğradığı zararın davalılardan tahsili yönünde verilen kararda bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak hukukumuzda gerçek zarar ilkesi geçerli olup, zarar gören ancak haksız fiil nedeniyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Haksız fiil sonucu kişinin zarar görmesinin yanında, malvarlığında bir artış meydana gelmiş ise bu durumda net zararı bulmak için haksız fiile bağlı olarak mal varlığındaki artış miktarının brüt zarar miktarından düşülmesi gerekir.
Huzurdaki uyuşmazlıkta muris, Düzce ilinde bulunan 26 ada 5 parsel numaralı gayrimenkuldeki hissesini davacı eşine, diğer gayrimenkullerini, menkul mallarını ve bankalardaki tüm mevduatlarını müşterek çocukları Çiğdem ve Betülhan"a bırakmıştır. Vasiyetnamenin mahkeme kararı ile iptal edilmesinin ardından, murisin eşi olan davacı, vasiyetnamede diğer vasiyet alacaklılarına bırakılan gayrimenkul ve menkul mallar ile bankalardaki mevduatlar üzerinde miras hissesi olan 1/4 oranında hak sahibi olmuştur. Buna göre de, davacının uğradığı net zarar hesap edilirken, murisin terekesinin tümünün değerinin hesaplanması ve davacının vasiyetnamenin iptali sebebiyle terekedeki diğer malvarlıklarından elde ettiği kazancın, vasiyetnamenin iptali nedeniyle uğradığı zarardan indirilmesi gerekir.
Hal böyle olunca mahkemece; davacının, vasiyetnamenin iptali neticesinde, murisin terekesinin tamamı üzerinde yasal miras payı olan 1/4 oranında hak sahibi olduğu göz önünde bulundurularak, terekenin tamamının değerinin belirlenmesi, ardından da, davacının vasiyetnamenin iptali sebebiyle terekedeki diğer malvarlıklarından elde ettiği kazancın, vasiyetnamenin iptali nedeniyle uğradığı zarardan indirilmesi suretiyle net zararının hesaplanması ve ulaşılacak bu miktarın davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yalnızca vasiyetnameyle davacıya bırakılan taşınmazın değerinin hesaplandığı yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının gerçek zararı hesaplanmadan karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.