3. Hukuk Dairesi 2016/52 E. , 2016/4277 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki nafaka artırımı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; Salihli 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/325 Esas ve 2011/822 Karar sayılı ilamı ile davacı ... lehine aylık 150,00 TL yoksulluk nafakası, 2010 doğumlu müşterek çocuk Batu Toprak lehine aylık 200 TL iştirak nafakasına hükmedildiğini; aradan geçen zamanda nafakaların günün ekonomik koşullarına göre ihtiyaçları karşılamada yetersiz kaldığını, bu nedenle yoksulluk nafakasının 400,00 TL"ye, iştirak nafakasının 300 TL "ye çıkartılmasını ve nafakalara her yıl TEFE -TÜFE oranında artış uygulanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiş, duruşmada davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, davacı ... için 150,00 TL olan yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 250,00 TL"ye, müşterek çocuk Batu Toprak için aylık 200,00 TL olan yoksulluk nafakasının dava tarihinden itibaren geçerli olmak üzere aylık 300,00 TL"ye çıkartılmasına ve nafakaların kararın kesinleştiği tarih esas alınmak üzere her yıl TEFE oranında arttırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava; yoksulluk ve iştirak nafakasınının artırılması istemine ilişkindir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Davalının, yoksulluk nafakasına yönelik temyiz itirazı yönünden;
TMK.nun 176/4.maddesine göre; tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın arttırılması veya azaltılmasına karar verilebilir.
./..
-2-
Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre, iradın arttırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda yerleşen dairemiz uygulamasına göre; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır.
Dosya kapsamından, tarafların 15.12.2011 tarihinde boşandıkları, boşanma ilamı ile davacı lehine aylık 150 TL yoksulluk nafakasına hükmedildiği, bu davanın açıldığı tarih itibariyle aradan yaklaşık dört yıllık süre geçtiği,davacının ev hanımı olduğu, babasına ait evde oturduğu, davalının ise Franka Mutfak Banyo Sistemleri Sanayi Ticaret A.Ş"de işçi olup, aylık 1.500 TL maaşının bulunduğu, bekar olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda; tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu iddia ve ispat edilmemiştir. O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yüksek nafaka takdiri doğru görülmemiştir.
Davalının iştirak nafakasına ilişkin temyiz incelemesine gelince;
Türk Medeni Kanunu"nun 182/2 maddesi gereğince; velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf ekonomik imkanları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür.
İştirak nafakası takdir edilirken; çocuğun yaşı, ihtiyaçları, okul seviyesi, sosyal çevreye göre yaşam seviyesi, velayet tevdi edilen tarafın ekonomik durumu ile nafaka yükümlüsünün mali gücü birlikte değerlendirilip, hakkaniyete uygun bir nafakaya karar verilmelidir.
Bununla birlikte; medeni yargılama hukukunda egemen olan taraflarca getirme ilkesine göre, davanın sebebini oluşturan vakıaların getirilmesi taraflara yüklenmiş bir ödevdir. Buna karşılık bu vakıaları mümkün olan bütün hukuki görüş açılarından inceleme ve hukuku uygulama görevi ise hâkime yüklenmiştir. Hâkim, tarafların hukuki sebepleri hiç belirtmemiş ya da yanlış belirtmiş olması ile bağlı tutulmamıştır. Bu sayede, tarafların hukuku bilgisizliklerinden zarar görmeleri engellenmiştir.Nitekim, 6100 sayılı HMK"nun 33. maddesi ve 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı YİBK"na göre, olayları izah taraflara, kanunları resen uygulamak ve dolayısıyla hukuki nitelendirmede bulunmak hakime ait bir görevdir. Hakimin hukuki nitelendirmede bulunma görevine ilişkin muhtelif kararlar mevcuttur. (YHGK 11.4.2007, E. 2007/12-179, K. 2007/198), (YHGK 19.1.1974; YHGK 1.5.1991)
Somut olayda, davacı dava dilekçesinde; müşterek çocuk Batu Toprak için iştirak nafakası talep etmiş, mahkemece hükmün 2 numaralı bendinde müşterek çocuk Batu Toprak için dava tarihinden geçerli olmak üzere aylık 300,00 TL yoksulluk nafakasının davalıdan tahsiline şeklinde karar verilmiştir. Mahkemece, müşterek çocuk için talep edilen nafaka yoksulluk nafakası olarak isimlendirilmiştir. Eldeki davada müşterek çocuk için talep edilen nafaka, dava dilekçesinin içeriğine göre, iştirak nafakası mahiyetindedir. Mahkemece nafaka türünün yanlış nitelendirmesi talebin esasını değiştirmez. O halde, mahkemece; müşterek çocuk Batu için takdir edilen nafakanın iştirak nafakası olarak nitelendirilmesi gerekirken, yoksulluk nafakası olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bununla birlikte, hükmedilen nafakaların yıllık artış oranına ilişkin yerleşmiş Yargıtay uygulamaları gözönünden bulundurularak, "ÜFE" oranında artışına hükmedilmesi gerekirken "TEFE" oranında artırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.