Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/4328
Karar No: 2013/6835
Karar Tarihi: 17.06.2013

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2013/4328 Esas 2013/6835 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2013/4328 E.  ,  2013/6835 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Davacı ... Yönetimi 27.06.2001 günlü dava dilekçesi ile, ... Mahallesi 40 pafta 238 ada 1 sayılı parselin 3,5 hektar miktarındaki bölümünün 1976-1980 yıllarında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda... Devlet Ormanı olarak sınırlandırıldığını ileri sürerek, davalılar adlarına olan tapu kaydının iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tescilini istemiştir. Mahkemece, davanın kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş, hükmün davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2006/13769-16942 sayılı kararı ile bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “Orman Yönetimi 09.10.1980 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosunda 27, 28/34 29/33, 30/32, 31 ve 32/36 orman tahdit noktaları ile Devlet Ormanı olarak kadastrosu yapılan bir tarafı Dedeoğlu Özel Ormanı, bir tarafı da mahkeme kararı ile orman sayılmayan yer olarak tapuya tescil edilen 238 ada 4 sayılı parsel ile çevrili olan ve Karlıtepe Devlet Ormanı olarak sınırlandırılıp 1980 yılında kesinleşen taşınmaz hakkında tapu kaydının iptali ve tescili konusunda temyize konu davayı açmıştır.
    6831 sayılı Orman Kanunun orman kadastrosuna ilişkin hükümleri, diğer kadastro kanunlarında olduğu gibi tasfiye amacını güder. Orman sınırlandırma işlemlerine karşı ilgilileri tarafından açılacak davalar için tanınmış olan süreler, hak düşürücü sürelerdir. Kadastro Kanunlarındaki hak düşürücü sürelerin kabulündeki amaç, kamu düzeni ile ilgilidir. Belli bir süre geçtikten sonra kadastrodan önceki haklara dayanarak, dava açılmasının önlenmesi, uyuşmazlıkların sona erdirilmesi istenmiştir. Hak arama özgürlüğünün sınırsız olarak kabulü kamu düzenini aksi yönde etkiler. Hak düşürücü süre ile, mülkiyet hakkı değil, hak arama özgürlüğü belli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Bu sürelerin doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirmeleri nedeniyle davanın hangi aşamasında olursa olsun, mahkemece, kendiliğinden gözetilmeleri gerekir. Bu nitelikleriyle dava engellerinden olan hak düşürücü sürelerin ilk önce incelemesi gerekir. Bir davada hak düşürücü süre söz konusu ise, dava dinlenemez, işin esası incelenemez. Dava dinlenemeyeceğinden, kadastrodan önce var olan bir kesin hükmün tartışması yapılamaz.
    Orman Kadastro Komisyonlarının sınırlandırma sırasında kesinleşmiş mahkeme kararlarını dikkate alması, bunlara uyması gerektiği hususu kuşkusuzdur. Dikkate alınmadığı, görülmediği ya da uygulanması unutulduğu taktirde, ilgililer buna karşı kanunun öngördüğü süre içerisinde orman kadastrosuna itiraz davası açabilirler. Kesin hükmün varlığı, tahdidin kendiliğinden geçersiz olması sonucunu doğurmaz. Yanlışlığın süresinde açılacak bir dava ile düzeltilmesi gerekir.
    Somut olayda; tahdidin yapıldığı ve kesinleştiği tarihlerde yürürlükte bulunan 1744 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin 1. fıkrasına göre dava açma süresi bir yıldır. 3373 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinde yapılan değişiklikle ister kesin hükümle isterse başka bir yolla oluşturulan tapu kaydı maliklerine, orman kadastrosunun iptali davası açma konusunda 10 yıllık süre tanınmıştır. Bu iki hak, arama süresinin dışında, nedeni ne olursa olsun süresiz hak arama Özgürlüğü tanıyan bir kanun hükmü bulunmamaktadır (H.G.K."nun 20.03.1996 gün ve 1995/20-1086-174 sayılı kararı). Diğer taraftan, 3373 sayılı Kanun ile getirilen 10 yıllık hak düşürücü süreye ilişkin kuralın 3373 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce düşmüş olan haklara uygulanacağına dair bir hüküm de bulunmadığı gibi, temyize konu olayda bu süre dahi çoktan geçmiştir. Orman

    kadastrosunun ilân edilerek kesinleştiği tarih gözönüne alındığında, davacı kişilerin 10.10.1981 tarihinde kesinleşen orman kadastrosunu iptal ettirmelerine ilişkin kanunî ve hukukî dayanakları bulunmamaktadır.
    Açıklanan nedenlerle, bir orman ve bir fen bilirkişi aracılığıyla keşif yapılarak dava konusu olan ve 1980 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda ... Devlet Ormanı olarak sınırlandırılan taşınmazın yüzölçümü tesbit edilip haritaya bağlanarak bu bölüme ilişkin Orman Yönetiminin davasının kabulüne ve tapu kaydının iptali ile orman niteliğinde Hazine adına tescile karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece, bozmaya uyulduktan sonra davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın 26.11.2011 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (C) işaretli 35000 m2’lik bölümünün tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre, dava kesinleşen orman kadastro sınırları içinde bulunan tapu kaydının iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tescil istemine ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1940 yılında yapılan orman tahdidi ile 09.11.1980 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 1744 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması 07.03.1988 tarihinde ilân edilerek kesinleşen aplikasyon ve 3302 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, özellikle Daire bozma kararından sonra getirtilen kayıt ve belgelerden, dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan çok sayıda bağımsız bölümün satış suretiyle kayden temlik edildiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonrada sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu malın veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. Usûl Hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş, HUMK.nun 186.maddesinde (6100 sayılı HMK’nun 125. maddesi) dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki halinde yapılacak usûlü işlemler düzenlenmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 125/1. maddesi; dava açıldıktan sonra davalı, dava konusunu (müddeabihi) bir başkasına temlik ettiği takdirde; davacı taraf seçim hakkını kullanarak, dilerse temlik eden ile olan davasından vazgeçerek davaya devralan kişiye karşı devam edebileceği, dilerse davasına temlik eden kişi hakkında tazminat davası olarak devam edebileceği hükmünü içermektedir.
    Kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi zorunlu bulunan bu usûl kuralına göre, mahkemece, davacı yana seçimlik hakkı hatırlatılarak davaya hangi kişi hakkında devam edeceği sorulmalı, sonucuna göre işlem yapılmalıdır.
    Hal böyle olunca, öncelikle yukarıda değinilen usûlü eksikliklerin giderilmesi, ondan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, anılan hususun gözardı edilmiş olması doğru değildir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalıların temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Kanunun geçici 3.maddesi atfıyla ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine 17/06/2013 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.












    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi