20. Hukuk Dairesi 2013/2590 E. , 2013/6941 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... mirasçıları tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı dava dilekçesinde; sınırlarını bildirdiği .... Köyünde bulunan taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu iddia ederek, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiş, Hazine ve Orman Yönetimi TMK 713/6. madde gereği çekişmeli yerin Hazine adına tapuya tescilini talep etmişlerdir. Mahkemece; davacının davasının reddine, Hazine ve Orman Yönetiminin karşı tescil davasının kabulüne ve 28.03.2011 günlü fen bilirkişi krokisinde (A) ile gösterilen 10431,33 m², (B) ile gösterilen 2498,293 m² ve (C) ile gösterilen 1515,377 m²’lik alanların orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescillerine karar verilmiş, hüküm, davacı ... mirasçıları tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre taşınmazın tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1976 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında dava konusu taşınmaz tapulama harici bırakılmıştır.
Bölgede 1952 yılında kesinleşen orman kadastrosu ile 14.02.2002’de kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulamaları bulunmaktadır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden oldukları gerekçesiyle davacının davasının reddine, Hazine ve Orman Yönetiminin karşı tescil davasının kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; orman bilirkişiler tarafından dosyaya sunulan raporda çekişmeli taşınmazların kesinleşen orman tahdidi dışında kaldıkları, orman bütünlüğünü bozmayan orman sayılmayan yerlerden oldukları belirtildiği halde, ziraatçı bilirkişi raporunda çevresindeki ormanlık ve çalılık alanlarla bütünlük oluşturan, orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan yerlerden oldukları açıklanarak çelişki oluşturulmuş, dava konusu taşınmazların güney ve doğusunda dere olduğundan, dere yatağı olup olmadıkları açısından jeolog bilirkişiden rapor alınmamış, keşifte yerel bilirkişiler dinlenmemiş, bölgede 1952 yılında yapılan orman kadastrosuna ait tutanaklar ve harita dosyaya getirtilerek taşınmazların orman tahdidine göre konumları tam olarak saptanmamıştır. Eksik inceleme ve araştırmaya, çelişkili bilirkişi raporlarına dayalı hüküm kurulamaz.
Bu nedenle; mahkemece, öncelikle 1952 yılında kesinleşen orman kadastrosuna ait tüm tutanaklar ve haritası, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı, dava tarihinden 15 veya 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritası, topografik fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro haritaları ilgili yerlerden getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek iki mühendis, bir ziraat mühendisi, bir jeoloji mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazların tahdit hattına göre konumları duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmelidir.
Yukarıda açıklanan araştırma sonucu; taşınmazların kesinleşen Devlet Ormanlarının dışında kaldığının saptanması halinde, bu kez; eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı, tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 veya 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritası, topografik fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro haritaları ile komşu parsellere ilişkin kadastro tespit tutanak ve dayanakları çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapıları, bitki örtüsü ve çevreleri incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, çekişmeli taşınmazların miktarı ve konumuna göre 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklığı niteliğinde olup olmadıkları, orman içi açıklıklarının zilyetlikle kazanılamayacağı gözetilmeli; taşınmazların dere yatağı olup olmadığı yönünden jeolog bilirkişiden, zilyetlikle kazanılacak kültür arazisi niteliğinde bulunup bulunmadıkları yönünden ziraatçı bilirkişiden rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; dava tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 03.07.2005 gün 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... mirasçılarının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 20/06/2013 günü oy birliği ile karar verildi.