
Esas No: 2021/3767
Karar No: 2022/1453
Karar Tarihi: 22.03.2022
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/3767 Esas 2022/1453 Karar Sayılı İlamı
3. Ceza Dairesi 2021/3767 E. , 2022/1453 K."İçtihat Metni"
İlk Derece Mahkemesi : Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 13.10.2017 tarih ve 2017/156-85 sayılı kararı
Suç : Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma
Hüküm : Sanıklar ..., ..., ... ve ... yönünden TCK'nın
309/1, 3713 sayılı TMK'nın 5/1, TCK'nın 53, 58/9, 63.
maddeleri uyarınca hükmedilen mahkumiyet
kararlarına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ....yönünden TCK'nın 309/1, 3713 sayılı TMK'nın 5/1,
TCK'nın 53, 58/9, 62/1, 63. maddeleri uyarınca
hükmedilen mahkumiyet kararlarına ilişkin istinaf
başvurularının esastan reddi
Sanıklar ..., ..., ....ve ... yönünden TCK’nın 314/2, 3713 sayılı
Kanunun 5/1, TCK’nın 62/1, 53/1, 58/9, 63/1.
maddeleri uyarınca hükmedilen mahkumiyet
kararlarına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Duruşmalı inceleme istemlerinin 01.02.2018 tarih ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
1-Katılan ... vekilinin sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., .... ve ... hakkında Anayasal düzeni ortadan kaldırma teşebbüs, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs, Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya teşebbüs ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından ilk derece mahkemesince kurulan beraat kararlarına yönelik temyiz incelemesinde;
Sanıklar hakkında Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi tarafından tefrik kararı verildiği görülerek, bu kararın CMK'nın 223 ve 286. maddeleri uyarınca temyize kabil kararlardan olmadığı anlaşıldığından dosyanın incelenmeksizin mahaline İADESİNE,
2- Katılan ... vekilinin sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütü üyeliği suçundan kurulan mahkumiyet kararlarına ilişkin temyiz incelemesinde;
Silahlı terör örgütüne üye olma suçunun niteliği itibariyle suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen ve bu nedenle de davaya katılma hakları bulunmayan T.C. ... vekilinin hükmü temyiz yetkisi bulunmadığından, katılanlar vekillerinin temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298. maddesi uyarınca REDDİNE,
3-Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelemesinde;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükümlere esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar müdafiilerinin ve T.C. ... vekilinin dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK'nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
4- Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... yönünden anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelemesinde;
I-HUKUKİ AÇIKLAMALAR:
Ayrıntıları, Dairemizin 22.03.2019 tarih ve 2018/7103 E. 2019/1953 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere;
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçunun maddi unsuru/tipik eylem, cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye elverişli vasıtalarla teşebbüs etmektir. Suçun bu amaçla kurulmuş bir örgüt faaliyeti kapsamında işlenmesi, korunan amaçlara matuf fiillerin elverişliliğinin değerlendirilmesi bakımından önem taşımakta ise de bu husus suçun unsuru değildir.
Suç, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmak, bu düzen yerine başka bir düzen getirmek veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemek amacına matuf doğrudan genel kast ile işlenebilen bir suçtur. Suç tanımında belirtilen amaçları gerçekleştirmeye yönelik bir fiil işlenmesi hususunda iştirak iradeleri bulunan sanıklar hakkında Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen Anayasayı ihlal suçu yönünden iştirakin her şeklinin uygulanması mümkündür. Suça iştirakten söz edebilmek için amaca yönelik bir fiil işleme hususunda iştirak iradelerini ortaya koyan kişilerin hepsinin bu amaçla kurulmuş bir örgütün üyesi olması da gerekmez.
15 Temmuz 2016 günü, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Anayasal düzeninin değiştirilmesi amacıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8.000'in üzerinde askeri personel tarafından savaş uçakları dahil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4.000'e yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edilmiş, TBMM ve ... Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkez bombalanmış, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirilmiş, kalkışmaya karşı koyan güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250'den fazla kişi şehit edilmiş, 23'ü asker, 154'ü polis ve 2.558'i sivil olmak üzere toplam 2.735 kişi de yaralanmıştır.
Somut darbe teşebbüsü, TCK'nın 309. maddesinde sayılan amaçlara matuf zarar tehlikesi doğuran vahim eylemler vasfını aşarak, Anayasal düzeni doğrudan ortadan kaldırma neticesine yönelmiş, örgütün ülke genelindeki organik bütünlüğünden ve etkinliğinden istifade edilerek planlanıp uygulanmış, neticesi ve başarısı eş zamanlı, senkronize hareketlere bağlı hukuki anlamda tek bir fiil olarak ortaya çıkmıştır. Bu nedenle örgütsel koordinasyon veya iştirak iradesi gereğince ve iş bölümü doğrultusunda bulundukları mahal ve konumlarına uygun, amaca hizmet eden ve katkı sunan icrai harekette bulunanların, icra aşamasına geçerek amaç suç yönünden somutlaştığında ve elverişliliğinde tartışma bulunmayan bu fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurdukları gözetilerek TCK'nın 37. maddesi kapsamında "doğrudan fail" olduklarının kabulünde zorunluluk vardır.
Mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştirenlerin ya da görev paylaşımı bağlamında henüz sırası gelmemiş icra hareketleri için gerekli hazırlıkları yapanların bu suç yönünden müşterek fail olarak sorumlu tutulmaları gerekmektedir.
Doğrudan kanuni tanımda öngörülen cebir ve şiddet içeren icrai hareket niteliğinde olmayan, somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeli, hukuki durumları buna göre tespit edilmelidir.
TCK'nın 309. maddesinde düzenlenen suç bir somut tehlike suçu olduğundan suçun oluşması için ayrıca bir neticenin gerçekleşmesi aranmamaktadır. Bu itibarla, sanığın amaca matuf eylemi ve/veya işlediği elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekli ve yeterlidir. Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilemez. Ancak her halükarda ülke genelinde gerçekleştirilmek istenen amaca matuf cebri/icrai fiilin, sanığın bulunduğu mahalde/sorumluluk sahasında da doğrudan doğruya ya da araç suçlar yönünden icrasına başlanması aranmalıdır. Sanığın bu icrai fiile yine icrai bir hareketle katılması mümkün olduğu gibi garantörlük yükümlülüğünü ihmal etmek suretiyle de iştirak edebileceği görülmektedir.
Konusu suç teşkil eden emir hiçbir surette yerine getirilemez. Aksi takdirde, yerine getiren ile emri veren sorumlu olur (1982 Anayasasının 137/2. maddesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 24/3. maddesi). Askeri hizmete müteallik hususlarda verilen emir bir suç teşkil ederse bu suçun işlenmesinden emri veren mesuldür. Ancak, amirin emrinin adli ve askeri bir suç maksadını ihtiva eden bir fiile müteallik olduğu kendisince malum ise, maduna da faili müşterek cezası verilir (1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu 41/3-B).
II-DOSYA KAPSAMI İTİBARIYLA GERÇEKLEŞTİRİLEN EYLEM VE FAALİYETLER:
Suç tarihinde sanık ...'ın MEBS Astsubay Temel Eğitim Bölük Komutanı olarak Üsteğmen rütbesiyle, sanık ...'ın Astsubay Temel Eğitim Bölüğü Takım Komutanı olarak teğmen rütbesiyle, sanık ...'nın Astsubay Temel Eğitim bölük astsubayı olarak başçavuş rütbesiyle, sanık ...'nun ise MEBS Okulu Lojistik Destek Komutanlığı'nda Astsubay rütbesiyle görev yaptıkları, diğer sanıkların ise MEBS okulunda kursiyer astsubay olarak bulundukları, suç tarihinden iki hafta önce atanan yarbay ...'nin teğmen ...'ı 12 Temmuz 2016 günü çağırarak kursiyerlerin listesini hazırlamasını istediği, sanık ...'ın ise kursiyer astsubayların kendi aralarında haberleşmek amacıyla kullandıkları "emir komuta" isimli Whatsapp grubunda "Ankara genelinde kim kiminle kalıyor, özel aracı olanlar bilgilerini göndersin, bu bilgiler tabur komutanı Yarbay ... tarafından isteniyor" şeklinde mesaj gönderdiği, 13 Temmuz 2016 günü dosyada bulunan astsubay Temel Kurs bölüğü kursiyer listesini hazırlayıp ...'ye verdiği,
Yine 13 Temmuz günü ...'nin kıdemli Başçavuş ... aracılığıyla kursiyer astsubaylara verilmek üzere 174 adet tabanca ve bu tabancalara ait 25 adet mermi olmak üzere toplam 4350 adet merminin cephaneliğe götürülmeyip bölük astsubayında kalacağını belirttiği, bölük astsubayı sanık ...'nın tabanca ve mühimmatları aynı yerde bulunmasının sakıncalı olduğunu belirttiği, ancak ...'nin kesin emri verdiğini öğrenmesi üzerine tabancaya ait fişekleri silahlığa koyduğu, 15 Temmuz günü ...'nin silahlığa gelerek denetleme yapacağının sanık ... tarafından saat 14.10'da bildirildiğini, ...nin silahlığa gelerek kaç adet mühimmat olduğu konusunda sanık ...'dan bilgileri aldığı ve sanığa "sen olmadığın zaman acil durumlarda silahlığı nasıl açarız, yedek anahtar nerede" diye sorduğu, sanık ...'in anahtarı üzerinde taşıdığını, hiç bir yere bırakmadığını söylediği, acil durumlarda kendisine ulaşılmazsa nasıl çağrılacağını sorduğu, sanık ...'in de yakında lojmanda oturduğunu ve acil durumda kendisinin hemen gelebileceğini söylediği, ...'nin silahlığın yedek anahtarını yaptırıp bir zarfın içine koyup tabur nöbetçi subayına yada bölük komutanına ya da kendisine vermesini istediği, ancak sanık ...'in bunu kabul etmemesi üzerine tamam o zaman diyerek silahlıktan ayrıldığı,
15 Temmuz günü tabur komutanı olan yarbay ...'nin saat: 21.30 sıralarında görevli olmamasına rağmen kendi beyanına göre de amiri olmayan Kara Kuvvetlerinde görevli ...'ün kendisini arayarak 80-85 civarında kursiyere ihtiyaç duyduğunu belirtmesi üzerine ... tarafından kendisine verilen listede ki isimlerden atlayarak fosforlu kalemle isimlerin üzerlerini çizdiği, suç tarihinde izinde olan sanık ... ve sanık ...'ı arayarak birliğe çağırdığı, sanık ...'ın bölüğün kendi aralarında haberleşmek amacıyla kullandığı Whatsapp grubunda "bölük içtima için birliğe gelsin" diye mesaj attığı, ancak bölük komutanı olan sanık ...'ın sadece aradığımız kişiler gelsin demesi üzerine bütün bölüğün değil de bizim arayacağımız kişiler bölüğe gelsin diye tekrar mesaj attığı, Tabur Komutanı ... ve bölük komutanı ...'ın listede fosforlu şekilde çizilenleri telefonla aradıkları ve karşılarına tik işareti (✓) koydukları, ayrıca fosforlu kalemle çizilmeyen ancak karşısına tik işareti konulan sanık ...'ın da arandığı ve tabura çağrıldığı, sanık ...'nın sanık ... tarafından çağrılarak gelmesinin istenmesi üzerine kamuflaj giyerek 22.26'da kışlaya giriş yaptığı, sanık ...'ın kursiyerlere eğitim elbiselerini giydirmesini ve gazinoda hazır bulundurulmalarını emrini bölükteki altlarına ilettiği,
MEBS Eğitim Komutanlığına olay gecesi saat: 22.43 sıralarında Genelkurmayda "Harekat Yıldırım" konulu mesaj geldiği, mesaj ekinde darbe ve sıkıyönetim bildirisinin bulunduğu, bu mesajın kışla nöbetçi amiri ... tarafından kışla komutanı Tümgeneral ...'a götürüldüğü, kışla komutanının nizamiyelere haber verin giriş çıkışları yasaklayın, güvenliği artırın emrini verdiği, aynı mesajın Kara Kuvvetleri Komutanlığından da geldiği, Bölük astsubayı olan sanık ...'nın bazı sanıklar tarafından arandığı, nedeninin sorulduğu, yine sanık ... tarafından sanıklardan ... ve ...'un da hemen kamuflajları giyerek bölük gazinosuna gelmelerini söylediği, saat: 23.30 sıralarında sanık ...'nın sanık ...'ı arayarak kursiyerlerin eğitim merkez komutanının yasaklaması nedeniyle nizamiyeden giremediklerini bildirdiği, gelen kursiyerlerin kışlaya giriş çıkışın yasak olmasına rağmen araçlarını dışarıda bırakarak yaya olarak nizamiyeden içeri girdikleri, sanık ... ile kursiyerlerin kamuflajlarını giyip bölük gazinosunda hazır bulundukları, Tabur komutanının emri üzerine bölük komutanı sanık ... tarafından sanık ...'ya kursiyerlere hücum yeleklerini kompozit başlık ile tabanca ve mermileri dağıtmalarını emrettiği, sanık ...'in kursiyer sanıklara G-3 piyade tüfeklerini dağıttığı, bazı kursiyerlerin sorular sorması üzerine sanık ...'nın "ben de bir şey bilmiyorum, emre itaat etmeyenlerin emre itaatsizlikten dolayı vatan hainliği ile suçlanır" şeklinde söyleminin olduğu, bu durumun sanıklar ..., ... tarafından doğrulandığı, sanıkların teçhizatlı olarak dışarıda içtimada bekledikleri, sanık ... ve sanık ...'ın komutasında ikişerli grup halinde çıkışa yöneldikleri, ancak tanık ...'ın sanık ...'a giriş çıkışların kışlanın nöbetçi amiri tarafından yasaklandığını söylediği, sanık ...'ın tanığa hitaben kışla nöbetçi amirini tanımıyorum dediği, tanık ... ile birlikte nöbetçi amiri aradığı, nöbetçi amir tanık ... ile görüştüğü, görüşmede sanık ...'a "nereye gidiyorsunuz" dediği, sanık ...'ın ise tabur komutanının emri olduğunu, dışarıda görevlendirildiğini söylediği bunun üzerine tanık ...'in sanığa kışla komutanının emri var çıkamazsınız demesi üzerine sanığın benim birinci amirim emir verdi demesi üzerine tanık ... nöbetçi amir olduğunu, çıkamazsınız diye emir verdiği, ayrıca bekle oraya geleceğim dediği, sanığın tamam demesi üzerine kışla nöbetçi amirini aradığı, kışla komutanının sanıkları alay komutanı ile giriş çıkmaların engellemesini söylediği, alay komutanı ile birlikte nöbetçi amirin nizamiyeye gittiğinde sanıkların saat: 00.45 itibariyle kapılardan çıkarak bariyerleri de zorlayarak dışarıda bekleyen özel araçlara binerek konvoy halinde Kazan ilçesinde bulunan Akıncı üssüne gitmek üzere yola çıktıkları, sanık ...'ın öndeki araca bindiği, diğer araçların onu takip ettiği, sanıkların çıktıkları saat itibariyle televizyonlarda ve radyoda Cumhurbaşkanının ve bakanlar ile ordu komutanlarının darbeye karşı konuştukları, darbeye karşı vatandaşların karşı koymak için sokaklara döküldüğü, tankların geçişini engellemek amacıyla Ankara Emniyet Müdürlüğü önündeki sanıkların geçiş güzergahında bulunan yolun kapatıldığı, yoğun trafik içinde seyir halinde bulunan sanık ... tarafından da bu hususların algılandığı, tanık ...'nın sanık ... ile irtibata geçtiği, telefonla tabur komutanının komutanlığının düşürüldüğünü, hemen dönmelerini istediği, bu konuda ısrarcı olduğu, sanık ...'ın bunun üzerine kışlaya saat: 01.30'da dönüş yapmak zorunda kaldığı,
Sanık ...'nun ise kamuflajlı bir şekilde bölüğü koğuş koridoruna toplayarak darbe girişimi olduğunu verilen emirlere harfiyen uyulmasını verilen emrin halka ateş etmek dahi olsa uyulması gerektiği, uyulmadığı takdirde İstiklal Mahkemelerinde idam cezası ile cezalandırılacaklarını söylediği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
III-SANIKLARIN EYLEMLERİ VE HUKUKİ DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
A-Sanıklar ... ve ... yönünden;
Sanıkların emri altındaki birlikleri silahlandırarak kalkışmada örgüt kontrolünde ana üs olarak kullanılan Akıncılar Üs'süne çevre güvenliği sağlamak amacıyla yola çıktıkları, sanıkların geçiş güzergahında bulunan Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde bulunan yolun tankların geçişini engellemek için kapatıldığı ve kalkışmanın medya organlarından haber alınması üzerine kalkışmayı engellemek maksadıyla halkın araçları ile emniyet müdürlüğü çevresindeki yollarda yoğun trafik oluşturdukları, bu esnada birlikte üstleriyle telefonda konuşan sanıkların birliklerine geri dönmek zorunda kaldıkları olayda, mensup olduğu örgütle kurduğu bağ nedeniyle örgütsel faaliyet kapsamında işlenen Anayasayı ihlal suçuna ilişkin planlama, hazırlık ve icra organizasyonundan haberdar olmak suretiyle darbeye teşebbüs suçunu sevk ve idare edenler tarafından verilen emirleri/görevleri kabullenerek ülke çapındaki icra hareketleriyle illi bir değer taşıyan icra hareketlerini gerçekleştiren sanıkların Anayasal Düzeni Ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna müşterek fail olarak iştirak ettiklerine ilişkin mahkeme kabulünde bir isabetsizlik görülmemekle;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükümlere esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; T.C. ... vekili ile sanıklar ve sanıklar müdafiilerinin dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK'nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükümlerin ONANMASINA,
B-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... yönünden,
15 Temmuz 2016 gecesi kalkışmanın basın yayın organları ve sosyal medyada konuşulmaya başlandığı saat 22.30 sonrası birliğe giriş yaparak henüz eğitimleri tamamlanmamasına karşın kursiyer astsubaylara beylik tabancaları ve mühimmatları ile G3 piyade tüfeği dağıtan sanık ...'nın, 14 Temmuz günlü nöbetini 15 Temmuz günü ile değiştirerek olay gecesi koğuşlara giderek emrindeki askerlerin kamuflajlı olarak içtimasını alan ve askerlere ülkede darbe teşebbüsü olduğunu, verilecek emirlere uymaları gerektiğini, birliklere dışarı çıkılması hatta dışarıda halka silahla ateş edilmesi emri verilmesi durumunda dahi bu emirlere mutlak itaat edilmesi gerektiğini, aksi halde emirleri yerine getirmeyenlerin İstiklal Mahkemelerinde yargılanarak idam cezasına çarptırılacağını söyleyen sanık ...'nun, yine 22.30 sonrası birliğe girerek beylik tabancaları ve mühimmatları ile G3 piyade tüfeklerini alarak silahlanan, kamuflaj, hücum yeleği ve kompozit başlıklarını giyerek nizamiyeden emirlere aykırı olarak çıkarak sivil arabalarla Kazan'da bulunan Akıncı Üs'süne çevre güvenliğini sağlamak maksadıyla gitmek üzere yola çıkan ancak yukarıda açıklanan nedenlerle birliklerine dönmek zorunda kalan astsubay kursiyeri sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nin somut zarar tehlikesinin gerçekleşmesini sağlayacak biçimde -faillerle birlikte- fiil üzerinde müşterek hâkimiyet kurmalarını temin edecek fonksiyonel bir mahiyet taşımayan, suç organizasyonu içinde bir iş bölümünün gereği olarak görevlendirilmeleri nedeniyle ika edildiği kanıtlanamayan ancak suçun icrasına başlanmasından sonra katılma iradesini açıkça ortaya koyan, zaman, nitelik ve yakın zarar tehlikesine yaptığı katkı itibariyle bütün olarak darbenin icrasını kolaylaştırmaya yönelen hareketleri gerçekleştiren sanığın eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 309/1 ve 39/2-c maddeleri kapsamında Anayasayı ihlale teşebbüs suçuna yardım etmek suçunu oluşturacağı gözetilmeden delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılan T.C. ... vekili sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... ile sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin BOZULMASINA, sanıkların tutuklulukta geçirdikleri süre, atılı suç için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarı ve mevcut delil durumu gözetilerek tutukluluk hallerinin devamına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304/1. maddesi uyarınca dosyanın Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 22.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.