10. Hukuk Dairesi 2015/1341 E. , 2015/6301 K.
"İçtihat Metni"İş Mahkemesi
Dava, sigorta primine esas kazanç (ücret) tutarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) 01.09.2005 – 20.02.2014 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilen çalışma (zorunlu sigortalılık) süreleri yönünden 2011 yılında 3500 TL ve en son 4400 TL net ücretle çalışıldığının tespitine ilişkin davanın yasal dayanakları olan 5510 sayılı Kanunun “Prime esas kazançlar” başlıklı 80. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, sigortalıların prime esas kazançlarının nasıl belirleneceği açıklanmıştır. 5510 Sayılı Kanunun 80. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde aynen “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların prime esas kazançları aşağıdaki şekilde belirlenir.
a) Prime esas kazançların hesabında;
1) Hak edilen ücretlerin,
2) Prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan o ay içinde yapılan ödemelerin ve işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen tutarların,
3) İdare veya yargı mercilerince verilen karar gereğince yukarıdaki (1) ve (2) numaralı alt bentlerde belirtilen kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin, brüt toplamı esas alınır.” hükmü yer almaktadır. Yine davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun “Prime esas ücretler” başlığını taşıyan 77. maddesinin 1. fıkrasında da benzer düzenlemeye yer verilmiştir.
Diğer taraftan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun; 288. maddesinde, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri belir bir tutarı geçtiği takdirde senetle kanıtlanması gerektiği, bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri, ödeme veya borçtan kurtarma (ibra) gibi herhangi bir sebeple belir bir tutardan aşağı düşse bile senetsiz kanıtlanamayacağı bildirilmiş, 289. maddesinde, 288. madde uyarınca senetle kanıtlanması gereken konularda yukarıdaki hükümler hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati durumunda tanık dinlenebileceği, 292. maddesinde de, senetle kanıtlanması zorunlu konularda yazılı bir delil başlangıcı varsa tanık dinlenebileceği açıklanarak delil başlangıcının, dava konusunun tamamen kanıtlanmasına yeterli olmamakla birlikte, bunun var olduğunu gösteren ve aleyhine sunulmuş olan tarafça verilen kağıt ve belgeler olduğu belirtilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 200. ve 202. maddelerinde de bu düzenlemeler korunmuştur.
Kuruma ödenmesi gereken sigorta primlerinin hesabında gerçek ücretin/kazancın esas alınması gerekmekte olup hizmet tespiti davalarının kamusal niteliği gereği, çalışma olgusu her türlü kanıtla ispatlanabilmesine karşın ücret konusunda aynı genişlikte ispat serbestliği söz konusu değildir ve değinilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmaktadır. Ücret tutarı maddede belirtilen sınırları aştığı takdirde, tespiti gereken gerçek ücretin; hukuksal geçerliliğe sahip olarak düzenlenmiş bulunmaları kaydıyla, sigortalının imzasını içeren aylık ücreti gösteren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanması olanaklıdır. Yazılı delille ispat sınırının altında kalan miktar için tanık dinlenebileceği gibi, tespiti istenen miktar sınırı aşsa dahi varlığı iddia edilen çalışmanın öncesine ve sonrasına ait yazılı delil başlangıcı sayılabilecek belgeler bulunuyorsa tanık dinlenmesi mümkündür. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.10.2010 gün ve 2010/10-480 Esas - 2010/523 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-481 Esas - 2010/524 Karar, 20.10.2010 gün ve 2010/10-482 Esas - 2010/525 Karar, 19.10.2011 gün ve 2011/10-608 Esas - 2011/649 Karar, 19.06.2013 gün ve 2012/10-1617 Esas - 2013/850 Karar sayılı ilamlarında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Eldeki dava bakımından, davacının davalı işverenle yaptığı 01.09.2005-31.08.2006 tarihleri arasındaki döneme ilişkin iş sözleşmesinde "net" ücretin 750 TL olarak belirlendiği, bu dönemde davacının prime esas kazancının bazı aylarda "brüt" 990 TL, bazı aylarda " brüt " 750 TL olarak bildirildiği, 01.09.2006-31.08.2007 tarihleri arasındaki döneme ilişkin iş sözleşmesinde "net" ücretin 1050 TL olarak belirlendiği, bu dönemde ise davacının prime esas kazancının "brüt" 1050 TL olarak bildirildiği, sonuç olarak davacının prime esas kazancının Kuruma bu dönemlerde en az 01.09.2006 ve 01.09.2005 tarihli sözleşmelerde yer alan net ücrete karşılık gelen brüt ücret kadar bildirilmesi gerekirken eksik bildirildiği, 2010-2011, 2012-2013 ve 2013-2014 öğretim yılı dönemlerinde prime esas kazançların bu dönemlere ilişkin 18.08.2010, 30.08.2012, 01.09.2013 tarihli sözleşmelerde belirlenen ücret ile uyumlu ve daha yüksek tutarlarla bildirildiği, 2007-2008; 2008-2009; 2009-2010 dönemlerine ilişkin iş sözleşmesinin ise dosyada mevcut olmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece yapılacak iş; öncelikle 2007-2008; 2008-2009; 2009-2010 öğretim yılı dönemlerine ilişkin iş sözleşmelerini de getirterek burada kararlaştırılan ücretler ile kuruma bildirilen ücretlerin uyumlu olup olmadığını denetlemek, bunun yanı sıra 01.09.2005 ve 01.09.2006 tarihli sözleşmelerde yer alan net ücretin ne kadar brüt tutara denk geldiğini belirlemek ve 2005-2010 arası dönemin bütünü bakımından Kuruma sözleşmelerde kararlaştırılandan daha az bildirilen aylar için gerçek prime esas kazancın tespitine karar vermekten ibarettir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ile ortaya çıkan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda, mahkemece sigorta primine esas kazanç tutarı konusunda öngörülen yönteme uygun araştırma ve değerlendirme yapılmaksızın istemin reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya iadesine, 02.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.