Abaküs Yazılım
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/55
Karar No: 2021/1264
Karar Tarihi: 14.10.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/55 Esas 2021/1264 Karar Sayılı İlamı

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
...
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ
....
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : ... ...
ÜYE : ... ...
ÜYE : ... ...
KATİP : ... ...

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/09/2019
NUMARASI ....

DAVANIN KONUSU : Alacak

Taraflar arasında görülen davada Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/09/2019 tarih ve..... sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı ve davalı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :Davacı vekili, müvekkilinin taşıma işleri organizatörlüğü yapmak üzere kurulmuş bir ticaret şirketi olduğunu, davalı ... Derneğinin açtığı yurt geneli kara yolu nakliye hizmeti alım ihalesine iştirak ederek ihaleyi kazandığını ve taraflar arasında 31.07.2012 tarihinde 2 yıl süreli sözleşmenin akdedildiğini, müvekkilinin sözleşme ile üstlendiği yükümlülüğü gereği yeni araç yatırımları yaparak araç talebini %95'i aşan bir oranda yerine getirdiğini ancak sözleşme 4 ay yürürlükte kaldıktan sonra davalının 13.12.2012 tarih ... sayılı bildirimi ile sözleşmenin 12.4. maddesindeki "......herhangi bir sebep göstermeksizin 30 (Otuz) gün önceden bildirim yapmak suretiyle firma ile yapılan sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebilecektir." düzenlemesi çerçevesinde sözleşmeyi feshettiğini, fesihte müvekkilinin sözleşmeye aykırı bir eyleminin bulunmaması nedeniyle 30.000,00 TL tutarındaki banka teminat mektubunun iade edildiğini, müvekkilinin sözleşmenin yürürlükte bulunduğu dönemde vermiş olduğu nakliye hizmetinden kaynaklanan 89.016,15 TL alacağın muhtelif görüşmelere rağmen ödenmemesi üzerine davalıya ihtarname gönderildiğini, ihtarname davalıya tebliğ edilmesine rağmen herhangi bir ödeme yapılmadığını, alacaklarının ödenmemesini gerektirecek hukuken haklı ve geçerli bir neden bulunmadığını ileri sürerek, 89.016,15 TL'nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında taşıma sözleşmesi imzalandığını, davacının edimini tam olarak yerine getirmemesi nedeniyle müvekkilinin sözleşme hükmüne uygun olarak sözleşmeyi feshettiğini, sözleşme hükümleri uyarınca davacı alacağından yapılan kesintiler gözetildiğinde müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, taraflar arasında 31.07.2012 tarihli 2 yıl süreli sözleşme imzalandığı, bu sözleşme ile davacının, davalının Türkiye genelinde kara yolu nakliye hizmetini km bazında belirlenen mesafe ve vasıtalar ile tutarları üzerinden yapmayı kabul ve taahhüt ettiği, sözleşmeden belirlenen fayda ve verimliliğinin sağlanamaması nedeniyle davalı tarafından sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiği, taraflar arasındaki sözleşme gereği taşımacı olan davacının üstlendiği edimleri olan araç temini ve zamanında emtianın varış mahalline taşıma işini basiretli bir tacir olarak yerine getirmesi gerektiği, davacının, süresi içinde sözleşmeye göre istenilen araçları temin edemediği, buna karşılık sözleşmenin 7. maddesine uygun olarak davalı kurumun ihale şartları gereği davacı nam ve hesabına taşımanın yapılacağı mahalden temin edilen araçlarla emtiayı nakledip aradaki farkı davalıdan kesinti yoluyla tahsil ettiği, bu suretle davalının araç temini hususunda sözleşmede düzenleme alanı bulmayan itirazlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, zira sözleşme ile davalı kurumun davacının edimi ifa etmemesi sonucu nakil ihtiyacını nasıl gidereceğine yönelik sınırlandırıcı ve belirleyici bir hüküm bulunmadığı, davalının sözleşme koşulları itibarıyla emtiaların istenilen sürede teslim edilmemesi nedeniyle davacının alacağından kesinti yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, davalı tarafın yapmış olduğu kesintilerin sözleşmede bulunan cezai şart hükümlerine uygun olduğu, yalnızca sözleşmeye uygun olarak yapılan hesaplamaya göre .... Başkanlığı'na yapılan 45 adet tır kiralama hizmetinde ise 1.365,20 TL'nin fazla olarak kesildiği, davalı tarafından davacıya ait araçların yüklü olarak geminin geç gelmesi sebebiyle bekleme ücretlerinin ödendiği, somut hadisede özen yükü yerine getirilmediğinden TTK'nın 875/3 maddesi şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 1.365,20 TL'nin 28/09/2013 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :Davacı vekili, mahkemece bilirkişi raporlarına karşı itirazları dikkate alınarak yeniden rapor alınmasına rağmen yeniden rapor alınmasındaki mülahazalar görmezden gelinerek 4 yıl geriye dönülerek 2015 yılındaki raporun hükme esas alındığını, gerek hükme dayanak yapılan 18.08.2015 tarihli bilirkişi raporuna, gerekse sonradan alınan bilirkişi raporlarına ilişkin itiraz dilekçelerinde müteaddit defalar ifade edildiği üzere, davaya konu ceza uygulamalarında, davalının hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki keyfi uygulamalarının söz konusu olduğunu, 27.131,07 TL kesinti yönünden varış yerine ulaşan araçların gemi limana gelmediği için boşaltma yapamadan limanda yatması nedeniyle davacı müvekkilinin operasyon gücünün zayıfladığı ve araç temininde sıkıntılar ve gecikmeler yaşandığı, davalının kendi kusurundan kaynaklanan bu duruma karşılık sözleşmeyi gerekçe göstererek fahiş cezalar uygulamasının MK'nın 2. maddesine aykırılık oluşturduğu, istenilen araçların bazıları gecikmeli olarak temin edilmiş olmakla birlikte nihayetinde talep edilen tüm araçlar temin edilerek taşınması öngörülen emtianın, limana gecikmeli olarak gelen gemiye zamanında yüklendiğini ve müvekkilinden kaynaklanan bir gecikmenin yaşanmadığını, kaldı ki araç teminindeki gecikmenin de, gerek Afyonkarahisar ... Fabrikasının üretim ve yükleme kapasitesinin son derece düşük olması nedeniyle yükleme için giden araçların günlerce fabrikada bekletilmesi, gerekse ..... varış yapan araçların yükleme yapılacak gemi henüz limana yanaşmadığından günlerce limanda beklemek zorunda kalması, bunun sonucunda bu araçların geriye dönüp tekrar yükleme yapamaması gibi davalıdan kaynaklanan nedenlerle meydana geldiğini, davalı tarafından yapılan 36.292,17 TL kesintinin de yerinde olmadığını, zira dava konusu işe ait İdari Şartnamenin 8. maddesi uyarınca davalının, yapılan ihalede müvekkilinden sonra en iyi ikinci teklifi veren dava dışı şirketle de sözleşme imzaladığını, bu şirketin davalıya verdiği teklifin müvekkil şirketten yaklaşık % 1 daha pahalı olduğunu, davalının, müvekkilinin sorumluluğunu aşan araç ihtiyacı veya herhangi bir nedenle müvekkilinin araç temin edememesi durumunda dava dışı bu şirketten araç temin etmesinin ve aradaki fiyat farkını müvekkilinden talep etmesinin gerektiğini, ancak somut olayda davalının bu yola gitmeyerek yaklaşık iki katı bir fiyatla piyasadan araç temin ettiğini, bu davranışın da iyi niyetli bir davranış olmadığını, yapılan 11.027,76 TL kesinti yönünden taraflar arasındaki sözleşmenin 6.1. maddesi gereğince müvekkilinin araç temin süresinin, araç talebinin bildirildiği saatten başlamak üzere 24 saat olduğunu, müvekkili yetkilisi tarafından davalıya gönderilen faks mesajında, araç temin faaliyetinin devam ettiği bildirilmesine rağmen davalının, müvekkilinin temin edeceği araçları beklemeden piyasadan araç temin ederek oluşan fiyat farkını müvekkilinin alacaklarından kestiğini, sözleşmenin müvekkil şirkete araç temini için tanımış olduğu 24 saatlik süre dolmadan piyasadan araç temin edildiğini, kaldı ki ihalede ikinci en iyi teklifi veren ve kendisiyle sözleşme yapılan şirket yerine piyasadan temin edilen araçlarla taşıma yapılmasının da sözleşmeye aykırı olduğunu, davalı tarafından.....plakalı araç ile yapılan taşımada, varış noktasına teslimdeki gecikme ileri sürülerek 1.896,12 TL nakliye bedeline karşılık 3.934,45 TL ceza tatbik edildiğini, herhangi bir zarar oluşmadan gerçekleştirilmiş olan taşımada üste para alınmasının TTK'nın ilgili hükümlerine ve MK'nın 2. maddesine aykırı bulunduğunu, bu nedenle TTK'nın 875/3. maddesi gereğince kesilebilecek ceza tutarının hesaplanması gerektiğini ileri sürmelerine rağmen bu yönde bir hesaplama yapılmadığını, mahkemece "somut hadisede özen yükü yerine getirilmediğinden TTK Md. 875/3 şartlarının oluşmadığı" gerekçesine yer verilerek indirim yapılmasına gerek olmadığı sonucuna varılmış ise de davalının bu yönde bir savunmasının olmadığını, buna rağmen mahkemenin anılan gerekçeye yer vermesinin hukuka aykırı bulunduğunu, ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, cezai kesintilerin hesaplanmasındaki hatalardan dolayı davacının 1.365,20 TL tutarında alacaklı olduğu şeklindeki tespitin hatalı olduğunu, müvekkilinin ilgili tüm ceza kesintilerini sözleşmeye uygun yaptığını ve davacı tarafın herhangi bir alacağı bulunmadığını ileri sürerek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE :1-Dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Davacı tarafça, davalı aleyhine 89.016,15 TL alacağın tahsili istemi ile dava açılmış, ilk derece mahkemesince ise 1.365,20 TL'nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
HMK'nın 341/2. maddesi uyarınca, miktar ve değeri 3.000,00 TL'nı geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir. Bu miktar, karar tarihi itibariyle 4.400,00 TL'ye yükselmiştir. Somut uyuşmazlıkta da yukarıdaki özetten de anlaşılacağı üzere, kabulüne karar verilen miktar, 4.440,00 TL'nin altında kaldığından ve davalı yanca yapılan istinaf başvurusunun HMK'nın 348. maddesi kapsamında katılma yolu ile istinaf başvurusu da olmadığından, aynı Kanun'un 352. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesine gelince; dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, taraflar arasında taşıma sözleşmesi bulunduğunun ve bu sözleşmenin davalı yanca feshedildiğinin uyuşmazlık konusu olmadığı, eldeki davada sözleşmenin feshine dayalı bir talepte bulunulmayıp, yalnızca davacı alacağından davalı yanca sözleşmeye aykırı biçimde kesinti yapıldığı ileri sürülerek, bu miktarın tahsilinin talep edildiği, dosyada mevcut kök ve ek bilirkişi raporlarında açıklandığı üzere davalı yanca yapılan kesintilerin sözleşme hükümlerine uygun bulunduğu, zira davacının sözleşme ile üstlendiği edimleri yerine getirmekle yükümlü bulunduğu, oysa davacının, davalının araç temin talebini sözleşmede öngörülen sürede karşılamadığı, davalının sözleşme hükümlerine uygun olarak davacı nam ve hesabına taşımanın yapılacağı mahalden temin edilen araçlarla taşımayı gerçekleştirip aradaki fiyat farkını davalıdan kesinti yoluyla tahsil ettiği, sözleşmede mutlaka ikinci olarak sözleşme yapılan şirketten araç temin edileceğine dair bir hükmün olmadığı, davalının acil yardım sağlayan bir kuruluş olduğu da gözetildiğinde piyasadan araç temin etmesinin hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyeceği, kaldı ki davalının bu uygulamasının sözleşme hükümlerine uygun olduğu, davalının sözleşme hükümleri uyarınca taşıma süresinin aşılması nedeniyle davacının alacağından kesinti yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığı, esasen davacının istinaf gerekçelerinin hepsini yargılama sırasında da ileri sürdüğü ve bu itirazların hepsinin dosya kapsamında üç ayrı heyet tarafından düzenlenen bilirkişi raporlarında tartışıldığı, söz konusu raporlardan da anlaşılacağı üzere davacı itirazlarının yerinde bulunmadığı, her ne kadar davacı tarafça itirazları yerinde görülerek yeni bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karşın mahkemece dosya kapsamında alınan ilk bilirkişi heyet raporuna itibar edilerek karar verilmesinin doğru olmadığı ileri sürülmüş ise de ilk derece mahkemesince alınan tüm raporların gerekçeli kararda değerlendirilerek hesap hatası yapılmayan 18.08.2015 tarihli bilirkişi raporuna itibar edildiğinin açıklandığı, gerçekten de mahkemece hükme esas alınan ilk bilirkişi raporu ile üçüncü bilirkişi heyetince alınan kök ve ek bilirkişi raporlarının birbirlerini esas yönünden teyit ettikleri, ilk raporla üçüncü heyet raporu arasında yalnızca 14,68 TL fark bulunduğu ve bunun da basit hesap hatasından kaynaklandığı, mahkemece hükme esas alınan 18.08.2015 tarihli bilirkişi raporundaki hesaplamanın doğru olduğu ve bu itibarla anılan rapora gerekçesi de açıklanmak suretiyle itibar edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin HMK 352. maddesi uyarınca miktar yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
3-Davacıdan alınması gereken 59,30.TL maktu istinaf karar ve ilam harcından, davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 44,40.TL istinaf karar ve ilam harcının mahsubu ile bakiye 14,90.TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davalı Kurum, 1606 sayılı Kanun'un 1. maddesi uyarınca harçtan muaf olduğundan ve bu nedenle istinaf başvurusunda harç yatırmadığından, anılan hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf aşamasında taraflarca yapılan yargılama giderlerinin uhdelerinde bırakılmasına,
6-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği ve harç işlemlerinin yerel mahkeme tarafından yaptırılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/10/2021 tarihinde davacı yönünden HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere, davalı yönünden ise HMK 362/1-a maddesi uyarınca miktar itibariyle KESİN olmak üzere karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 09/11/2021


Başkan
...


Üye
...


Üye
...


Katip
...




Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi