Abaküs Yazılım
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/9
Karar No: 2021/1241
Karar Tarihi: 14.10.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2020/9 Esas 2021/1241 Karar Sayılı İlamı

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20.HUKUK DAİRESİ

....
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : ... ...
ÜYE : ... ...
ÜYE : ... ...
KATİP : ... ...


İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK
MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/10/2019
NUMARASI ....
DAVANIN KONUSU : Marka (Maddi Tazminat, Manevi Tazminat İstemli)

Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 09/10/2019 tarih ve ..... sayılı kararın Dairemizce incelenmesi davacı tarafından istenmiş ve istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ : Davacı vekili, müvekkilinin... sayılı “...” markasının 30. sınıf emtiada tescil sahibi olduğunu, markasını sektörde bilinir hale getirdiğini, müvekkiline ait markaların aynısının davalı tarafça kullanıldığının tespit edildiğini, bunun üzerine davalı tarafa 11.05.2018 tarihinde ihtarname keşide edildiğini, davalı tarafın cevabi yazısında markayı kullanmaya devam edeceğini belirttiğini, bunun üzerine bir kez daha 04.07.2018 tarihli ihtarnamenin keşide edildiğini, davalının tüm uyarılara rağmen ısrarla markayı kullanmaya devam ettiğini, bu kez Ankara Batı 3. Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığıyla delil tespiti yaptırdıklarını ve mahkemenin ... D.iş sayılı dosyası ile müvekkilinin markasının tecavüze uğradığının tespit edildiğini, davalının hem tabelasında hem işyerinde hem de fatura ve vergi kayıtlarında müvekkilinin markasını kullanmakta olduğunu, tazminat taleplerini emsal lisans bedeline göre belirlediklerini ileri sürerek, 10.000,00.-TL maddi ile 50.000,00.-TL manevi tazminatın ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, "..." kelimesinin herkesçe kullanılabilecek coğrafi bir yer adı olduğunu, coğrafi işaretlerin kimsenin tekelinde olmadığını, müvekkilinin anılan ibareyi kullanımında davacının tescilli markalarından yararlanma amacını taşımadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından, davacı markasının başvuru kapsamından “makarnalar, mantılar, erişteler, ekmekler, pideler, pizzalar, lahmacunlar. Bisküviler, krakerler, gofretler, pastalar, tartlar, kekler.. baklavalar, şöbiyet, tulumba tatlıları, bülbül yuvaları.. pudingler, kazandibi, sütlaç, sup, muhallebiler, aşureler.. şekerlemeler, lokumlar, helvalar, pişmaniyeler, donmuş yoğurt (şekerleme), çikolata, çikolata ürünleri, çikolata veya şekerle kaplanmış ürünler, yılbaşı ağacı süsü olan şekerli ve çikolatalı ürünler, çikolata esaslı içecekler” emtialarının, Kurum tarafından mülga 556 sayılı KHK 7/1-c maddesindeki mutlak ret nedeni uyarınca re’sen çıkartılmasına karar verildiği, dolayısıyla davacı markalarının kapsamında “...” emtiasının ya da benzeri “unlu mamuller” emtialarının yer almadığı, davacı markasında kalan emtiaların tamamının marketlerde, bakkallarda satılan genel anlamdaki gıda ürünleri olduğu, bu çerçevede davalı taraf faaliyetleri ile davacı taraf tescilli markası kapsamında kalan emtialar yönünden, genel anlamda gıda ürünleri olmaları dışında doğrudan bir ilişkinin bulunmadığı, başka bir ifadeyle davacı markasının kapsamında “un” emtiası yer almakta ve ... undan yapılmakta ise de bu doğrultuda bir ilişki kurulmasının doğru ve yerinde olmayacağı, kaldı ki davacı taraf adına tescilli “...” şeklindeki markanın bir bütün olarak incelendiğinde, başvurudaki “....” ibarelerinin cins isim bildiren ya da ticaret hayatında herkesin kullanımına açık, jenerik sözcükler oldukları, “...” ibaresinin ise Ankara İline bağlı ve ülkemizin bilinen turistik ilçelerinden birinin adı olduğu, yine ...’nın “... kurusu” olarak da bilinen ve.... sayısı ile coğrafi işaret olarak koruma altına alınmış unlu mamul ürünü ile de ülke çapında bilindiği, dolayısıyla ilçenin zaten unlu mamul ürünleri ile bilinen ve tanınan bir ününün olduğu, başka bir ifadeyle “...” ibaresinin unlu mamuller alanında kullanılmak istenilmesinin, özellikle bu ilçede faaliyet gösteren işletmelerce ticari ihtiyaçlardan kaynaklı bulunduğu, dolayısıyla davacı markasının parçalar halinde bakıldığında ayırt ediciliğinin oldukça zayıf olduğu, bu şekildeki işaretlerin dürüstlük kurallarına da aykırı olmamak kaydıyla ve bir başkasının tescilli markasının birebir aynısının kullanımını içermemek koşuluyla herkesin kullanımına açık bulunduğu, zira zayıf nitelikte ibareler olan coğrafi yer adlarının, sonradan üçüncü kişilerce de kullanılmaya müsait işaretler olduklarının başvuru sahiplerince de baştan kabul edildiği, davalının mezkur kullanımlarının davacının tescilli markası ile birebir aynı olmayıp “.......” ve “... ... Fabrikası” şeklinde olduğu, “...” ve “...” ibarelerinin birlikte veya ayrı ayrı “bağımsız ayırt edici karakteri” haiz ibareler olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı, ayrıca davacının tescilli markası kapsamından “...” emtiası ve benzeri mahiyetteki fırıncılık mamullerinin tescil sürecinde “...” ibaresi yönünden ayırt ediciliklerinin olmaması nedeni ile çıkartılmış olması da göz önünde bulundurulduğunda, davalının “...” emtiası ile sınırlı olarak “... ... fabrikası” şeklinde gerçekleştirdiği kullanımının, davacının tescilli markasından doğan hakkını ihlal etmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde, müvekkilinin “...” markasını sektörde bilinir hale getirdiğini, müvekkili şirkete ait markanın karıştırılma ihtimali olan her türlü benzerinin davalı tarafça kullanıldığını, bahse konu kullanımın müvekkilinin markasına açıkça tecavüz oluşturduğunu ve haksız rekabete de yol açtığını, davalının gerek faturalarının gerek siparişlerinin müvekkile yapılması gibi somut karışıklıkların yaşandığını, coğrafi markaların SMK m.33'de düzenlenen coğrafi işaret kavramından farklı olduğunu, coğrafi işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği hususunun SMK. m. 5 1/j'de özel olarak düzenlendiğini, kanun koyucunun coğrafi yere işaret eden ifadelerin kural olarak herkesin kullanımına açık olması gerektiğini, belirli bir üreticinin tekeline verilemeyeceğini kabul ettiğini, ancak coğrafi markaların coğrafi kaynak belirtmediği, ayırt edicilik kazandığı ve tasviri nitelik taşımadığı durumlarda tescil edilebilmelerinin mümkün olduğunu, "..." ifadesinin de markalaştırılamayacağı iddialarına karşın, yıllardır kullanılmakta olup ülke çapında bilinirliğinin bulunduğunu, bir markanın, başvuru tarihinden önce kullanılmış ve başvuruya konu mal/hizmetler bakımından bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmışsa, bu markanın tescilinin, coğrafî kaynak belirttiği gerekçesiyle reddedilemeyeceğini (SMK m.5.2), sonuç olarak tescil engelinden söz edilebilmesi için markanın coğrafi kaynak göstermesinin yeterli olmadığını, coğrafi ad/işaretin markanın münhasır ya da esas unsuru niteliğinde olması şartının bulunduğunu, yanıltıcı olmamak kaydıyla yan unsur olarak tescil edilmelerinin mümkün olduğunu, müvekkilinin markasının coğrafi işaretlere yönelik tescil engellerini bünyesinde barındırmadığını, somut olayda da davalının kullandığı "... ....." ile müvekkil şirketin tescilli "... ... Fabrikası" markaları arasında, çok yakın işitsel ve kavramsal benzerlikten dolayı iltibas ihtimalinin doğduğunu ve markaların birbirlerinin uzantısı gibi bir algının ve seri marka imajının yaratıldığını, bu marka imajının da aynı sektöre ilişkin olup, hedef kitle olarak da aynı gruba hitap ettiğini, davanın reddi suretiyle marka tecavüzüne göz yumulması halinde, müvekkilin yıllardır çalışarak yarattığı markadan davalının haksız çıkar sağlayacağını, ... (BES) markasının tanınmışlığından yararlanılarak şöhretinin sömürüleceğini, tescilli markalarına zarar verileceğini ve iltibas yasağına aykırı bir durumun ortaya çıkacağını, emtia benzerliğinin tespitinde de ortalama tüketici kitlesinin nazara alınmasının gerektiğini, yine mahkemece üç ayrı vekalet ücretine hükmedildiğini, ayrıca maddi bir talep olmayan dava konusu marka tecavüzü ve buna dair tespit ile marka tecavüzünün gerçekleştiğinin ispatı halinde tecavüzün men edilmesi talebi yönünden ayrıca vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, yerel mahkemenin kararının istinaf incelemesi yapılarak kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

GEREKÇE : 1- Dava, marka hakkına tecavüz dolayısıyla uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK'nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı ve mahkemece karar yerinde belirtilen gerekçelerle davanın reddine hükmedilmesinde bir isabetsizliğin olmadığı gibi, davacı tarafın her biri ayrı bir davaya konu olabilecek istemlerini tek bir dava içinde talep etmesi halinde, HMK.’nın 110. maddesi uyarınca dava yığılması söz konusu olacağından, mahkemece reddedilen bu istemlerin her biri için davalı yararına ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesinde de bir isabetsizliğin bulunmadığı (Yargıtay 11. H.D.'nin 13/03/2018 tarihli, 2016/9119 Esas ve 2018/1929 Karar nolu kararı) anlaşılmakla, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer istinaf itirazlarının reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir.
2- Ancak mahkemece yukarıda açıklandığı üzere, davacının reddedilen her bir talebi yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdirinde bir isabetsizlik olmadığı halde, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT.'nin 10/3. maddesi uyarınca, manevi tazminat talebinin tamamının reddi durumunda avukatlık ücretinin, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunması gerektiğinin nazara alınmaması suretiyle, davalı yararına reddedilen manevi tazminat talebi yönünden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır.
HMK'nın 353/1-b-2 maddesinde, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmişse "düzelterek yeniden esas hakkında" duruşma yapılmadan karar verilmesi gerektiği düzenlendiğinden, Dairemizce davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK'nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş, her ne kadar Dairemizce ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulması gerekmişse de, yerel mahkeme kararının esasına ilişkin bir değişiklik yapılmayıp, sadece vekalet ücretine ilişkin kısım için yeniden hüküm kurulduğundan, ilk derece mahkemesinin kararının verildiği tarihte geçerli bulunan vekalet ücreti tutarları dikkate alınmıştır.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının HMK'nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile, Ankara 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi'nce verilen 09/10/2019 gün ve ... sayılı kararın KALDIRILMASINA;
3-Davanın REDDİNE,
4-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcından, peşin olarak alınan 1.024,65 TL harçtan mahsubu ile bakiye 965,35 TL'nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince, reddedilen manevi tazminat talebi yönünden takdiren 3.931,00 TL maktu, reddedilen maddi tazminat talebi yönünden takdiren 3.931,00 TL maktu, reddedilen diğer istemler yönünden takdiren 3.931,00 TL maktu olmak üzere, toplam 11.793,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından ilk derece ve istinaf aşamasında yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8-Yatırılan ve kullanılmayan gider avansının, hükmün kesinleşmesini müteakip re'sen davacıya iadesine (HMK m.333),
9-Davacı tarafından istinaf başvurusunda yatırılan 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
10-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından taraflar lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına dair,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliği ile 14/10/2021 tarihinde HMK 361. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.


GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/10/2021

Başkan
...


Üye
...


Üye
...


Katip
...






Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi