21. Hukuk Dairesi 2017/896 E. , 2018/230 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacılar, ölüm aylığının kesilmesine ilişkin Kurum işleminin iptaliyle, 30/09/2010 tarihinden itibaren ödenmeyen aylıkların yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar verildi.
K A R A R
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve 30.09.2010 tarihinden sonra ödenmesi gereken ölüm aylıklarının işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan tahsiline karar verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerin incelenmesinden; müteveffa davacı "nın 28.11.2008 tarihinde eşi ..."den boşandığı,. 26.7.1988 tarihinde vefat eden babası ..."den dolayı 13.1.2009 tarihli tahsis talebi ile ölüm aylığı bağlandığı, 08/03/2013 tarihinde eski eşiyle tekrar evlendiği, davacının 07/10/2014 tarihinde vefat ettiği, mirasçıların davayı devam ettirdiği, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 24/05/2010 tarih 531 sayılı rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak davacının aylığının kesildiği, borcun dönemi ve miktarına ilişkin dosyada bilgi olmadığı, Mahkemenin kabule ilişkin vermiş olduğu ilk kararın Dairemizin 2013/18162 esas 2014/14265 karar sayılı kararıyla eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle bozulduğu, bozma üzerine verilen ikinci kararın da davanın kabulüne dair olduğu anlaşılmıştır.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda haksahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
24/05/2010 tarih 531 sayılı denetmen raporunda; davacının adresinin "..." , boşandığı eşi ..."ün adresinin ise, "..." olduğu, davacının kız kardeşi ... KIT’ın 04.05.2010 tarihli ifadesinde; “ Kendisinin beyan ettiği ... adresinde şuan kendisi oturmuyor. Bu ev ablam ... ve eniştemiz ..."ın evidir, kendileri Almanya"da ikamet etmektedirler. Ablam ... eşi ... ile birlikte yıllarca bu evde oturdular, yaklaşık 2 yıl önce ... adresinden ev alıp buraya taşındılar. Şuan bu adreste birlikte yaşıyorlar. "..." adresinde ablamın kiracıları ikamet etmektedir. Ablam ev hanımıdır. Eniştem uzun yol şoförüdür. Eşiyle formaliteden boşanıp babamın maaşını alıyorlar.” dediği, davacının komşusu ...’in 13.05.2010 tarihli ifadesinde:” . ... adresinde yaklaşık 23-24 yıldır ikamet etmekteyiz. ... ve ... komşularımız olur. Kendileri yaklaşık 2 yıl önce bu adrese taşındılar. ... Hanim herhangi bir işle meşgul degildir, ... Bey ise uzun yol şoförüdür . ... Hanım ve ... Bey sürekli bu adreste beraber yaşamaktadırlar." dediği, "...” adresinde, yapılan çevre soruşturmasında; aynı apartmanın 12 numarasında ikamet eden ... adlı genç ve 8 numarada ikamet eden ... ..., ... ... ve ... ..."ün çocukları ile bu adreste birlikte yaşadıklarını beyan ettikleri, ayrıca davacının nüfus kayıtlarında “...” olarak bildirdiği adresinde, yapılan çevre soruşturmasında; kendilerinin yaklaşık 2 yıl önce burada yaşadığı bu evin ... Hanımın ablasının evi olduğu, şuan burada ... adlı kiracının ikamet ettiğinin tespit edildiği, görülmüştür.
Sonuç olarak; davacının 08/03/2013 tarihinde eski eşiyle tekrar evlenmesi, İlçe Emniyet Müdürlüğünün 18.03.2010 tarihli tutanağında davacının, eşinin mernis adresinde iki kızı ile birlikte ikamet ettiklerinin tespit edilmesi, davacının kendi mernis adresinde yaşamadığının dairenin kiraya verildiğinin tespit edilmiş olması, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından tanzim edilen rapor içeriğindeki komşuların yazılı ve imzalı beyanları, özellikle ihbarcı kız kardeşin yazılı ifadesinin somut verilerle örtüşmesi, hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin, boşandıkları süreçte de birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.