8. Hukuk Dairesi 2011/6266 E. , 2011/7731 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katkı payı alacağı
... ile ... aralarındaki katkı payı alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair İzmir 1. Aile Mahkemesinden verilen 06.07.2011 gün ve 7/718 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 27.12.2001 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat ... ve karşı taraftan davacı vekili Avukat Ceren Yorulmaz geldiler. Duruşma başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... vekili, evlilik birliği içinde edinildiğini açıkladığı iki adet taşınmaz ve bir adet aracın davalı adına kayıtlı olduğunu ve edinilmelerinde vekil edeninin çalışarak elde ettiği gelirle katkısı bulunduğunu açıklayarak öncelikle taşınmazlar ve aracın yarı paylarına ait tapu ve trafik kayıtlarının iptali ile vekil edeni adına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde yarı bedellerinin tespiti ile vekil edeninin yarı oranda katkısı sebebiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 30.000 TL alacağın dava tarihinden geçerli yasal faizi ile davalıdan tahsilinekarar verilmesini istemiş, isteğini harcını yatırdığı 08.02.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile 131.000 TL"ye çıkarmıştır.
Davalı ... vekili, taşınmazların mal ayrılığı döneminde alındıklarını ve davacının katkısı bulunmadığını, aracın ise 2002 yılından sonra alındığını ve araç bedelinin yarısının davacıya verilmesini kabul ettiklerini açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, son alınan 22.06.2011 tarihli bilirkişi raporu esas alınarak kasko değerlerinin belirlendiği tarih ve yapıların bilirkişi değerlerinin tespit tarihleri dikkate alındığında aradan geçen bir seneyi aşkın zaman gözetilerek hak ve nesafet ölçüleri içerisinde ortalama fiyat endeksleri artışları dikkate alındığında bilirkişinin bulmuş olduğu değerin takdiren %10 değer artışı da dikkate alınıp 110.662 TL"nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 17.11.1984 tarihinde evlenmiş, 02.01.2008 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün 31.03.2010 tarihinde kesinleşmesiyle boşanmışlardır. Eşler arasında başka mal rejimi seçilmediğinden 01.01.2002 tarihine kadar mal ayrılığı (743 sayılı TKM"nin 170. m), bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar (4721 sayılı TMK.nun 225/2. m) yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (4721 sayılı TMK.nun 202.m).
Dava konusu taşınmazlardan Konak ilçesi Bozyaka 34063 ada 1 parselde 2 numaralı bağımsız mesken 13.4.1995, Sornova ilçesi Kazımdirik mahallesi 3844 ada 1 parselde 18 numaralı bağımsız mesken ise 26.06.2000 tarihinde satın alma yolu ile davalı adına tapuya kaydedilmişlerdir. Dava konusu 35 AJ 8789 plakalı 2005 model araç ise 28.06.2005 tarihinde satın alınarak davalı adına trafiğe tescil edilmiştir. Bağımsız meskenler bakımından eşler arasında 743 sayılı MK.nun 170. maddesi hükmü uyarınca mal ayrılığı, araç bakımından ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olduğundan davacının isteğinin katkı payı ve katılma alacağı niteliğinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, evlendikleri günden beri çalışan ve gelir elde eden davacının gelirinin başka yere kullanıldığı iddia ve ispat edilemediğine göre taşınmazların alımında katkıda bulunduğunun kabul edilerek, taraflara ait elde ettikleri tüm gelirlere ait belgeler getirtilmemekle birlikte getirtilen ve hesaplamada dikkate alınabilecek taraf gelirlerinden kişisel harcamalar ve ayrıca erkeğin gelirinden TKM’nin 152. maddesine göre kocanın aileyi geçindirme yükümlülüğü de dikkate alınarak tasarruf oranlarının birbirine oranlanması ile bulunan %33,56 davacının katkı oranının dikkate alınmasında usul ve yasaya, hakkaniyet ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkelerine bir aykırılık bulunmamaktadır. Diğer yandan dava konusu aracın bilirkişi marifeti ile davanın niteliği itibarıyla karar tarihine en yakın piyasa sürüm değerinin belirlenerek hüküm kurulması gerekli ise de mahkemece piyasa değerinden düşük olduğu konusunda da kuşku bulunmayan kasko değerinin dikkate alınmış olmasında da temyiz edenin sıfatına göre bir isabetsizlik görülmemiştir. Davalı tarafın araçla ilgili belirlenen değerin yarısı bakımından kabul beyanları ve araçla ilgili isteğin katılma alacağı isteği niteliğinde bulunması, eşlerin bulunacak artık değer üzerinde yarı oranda yasal alacak haklarının da olması gözetilerek araçla ilgili yapılan hesaplamalarda davacının yarı oranda hakkının bulunduğunun kabulü de doğrudur. Davalı taraf mesleği itibarıyla ayrıca ek işlerden de gelir elde ettiğini ileri sürmüş ise de bu iddiasını maddi ve somut delillerle ispatlayamamıştır. TMK.nun 239.maddesi katılma veya değer artış payı alacağının borçlusu eşe borcunu para veya ayın olarak ödeme imkanı tanımaktadır. Bu hak borçluya tanınan bir haktır. Ancak dava konusu taşınmazların mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmeleri ve bu konudaki isteğin de katkı payı alacağı niteliğinde olması karşısında edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak hakları bakımından kullanılabilecek TMK.nun 239.maddesinin eldeki olayda katkı payı alacağı ile ilgili olarak uygulanabilme imkanı bulunmamaktadır. Davalının açıklanan hususlara yönelen temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, dava konusu taşınmazlar bakımından edinme tarihleri itibarıyla davacının isteği katkı payı alacağı niteliğindedir. Mahkemece dava tarihi itibarıyla taşınmazların belirlenecek rayiç değerlerinin (100.000 TL. ve 135.000 TL.) usulüne uygun şekilde belirlenen davacının %33,56 katkı oranı ile çarpılarak davacının katkı payı alacağının bulunması gerekirken, keşif tarihi itibarıyla belirlenen (125.000 TL. ve 145.000 TL.) değerlere göre çarpılmasını içeren bilirkişi raporunun esas alınması, bu rapordaki miktarların da edinilmiş mallara katılma alacağının tasfiyesinde uygulanması gereken hükümlerin davanın niteliği gözden kaçırılarak katkı payı alacağında uygulanarak takdiren %10 oranında artırılması doğru olmamıştır.
Dava konusu araçla ilgili istek ise katılma alacağı niteliğindedir: Bu sebeple aracın karar tarihine en yakın tarihindeki değerinin (23.700 TL.) artık değer (TMK.nun 231.m) kabul edilerek davacının artık değerin yarısı oranında (TMK.nun 236.m.) katılma alacağının bulunduğunun dikkate alınması gerekir. Mahkemece tasfiye tarihi (karar tarihine en yakın tarih) itibarıyla belirlenecek sürüm değerinin dikkate alınması gerekmekte ise de dosya kapsamı ile piyasa değerinden daha düşük olan ve davalı lehine bulunan 2010 yılı kasko değerinin dikkate alınmasında temyiz edenin sıfatına göre bir isabetsizlik görülmemiştir. Her ne kadar 2010 yılı kasko değerinin dikkate alınması halinde davalı lehine daha da düşük değer çıkabileceği düşünülebilirse de nitelikleri belirlenen dava konusu aracın 2010 yılı kasko değerinin hesaplamada dikkate alınacak değerden daha aşağıda olmadığı da kasko değer listesinden anlaşıldığından bu hususta bozma sevk edilmemiştir. Mahkemece belirlenen toplam değer içerisinde araç için ne miktara hükmedildiği, araç yönünden de takdiren %10 artış uygulanıp uygulanmadığı da hükümden anlaşılamamaktadır. Mahkemece yapılması gereken iş; az yukarıda açıklanan hesaplama yöntemine göre davacının katılma alacağını belirlemek olmalıdır.
Bundan ayrı mahkemece toplam alacağa faiz yürütülmesi gerektiğini açıklamış ise de faizin hangi tarihten itibaren yürütülmesi gerektiği konusunda hükümde bir açıklamada bulunulmamıştır. Bu husus HUMK.nun 388.maddesine (HMK.nun 297.m.) aykırıdır. Mahkemece, isteğin dava konusu taşınmazlar bakımından katkı payı, araç bakımından ise katılma alacağı niteliğinde olduğu gözetilerek her bir dava konusu ile ilgili ne miktar alacağa hükmedildiğinin ayrı ayrı belirlenerek, bu miktarlara yürütülecek faizin taşınmazlar için dava, araç için ise karar tarihinden itibaren yürütülmesi gerektiğinin hükümde açıkça gösterilmesi gerekir. Taraflara yüklenen borç ve tanınan haklarda şüphe ve tereddüt uyandıracak şekilde usule ve yasaya aykırı şekilde hüküm kurulması da doğru değildir.
Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazları kısmen yerinde bulunduğundan kabulü ile usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 900 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine ve 1.643,50 TL"nin temyiz eden davalıya iadesine 27.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.