Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/4069
Karar No: 2013/7417

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2013/4069 Esas 2013/7417 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2013/4069 E.  ,  2013/7417 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... ve Orman Yönetimi, karşı davacılar ...ve Arkadaşları vekili ile müdahiller ... ve arkadaşları vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacılar ... ve arkadaşları, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdikleri ... Köyünde bulunan taşınmazların tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemişlerdir.
    Müdahiller ... ve arkadaşları, taşınmazların ortak kök murisleri ...’den kaldığını ileri sürerek, miraspayı iddiasıyla davaya katılmışlardır.
    Mahkemece, davacıların ve müdahillerin davasının kabulüne karar verilmiş; hüküm ..., Orman Yönetimi ve davacılar tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 2005/6918 - 494 sayılı kararıyla bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma kararında özetle: “Tescil konusu taşınmazların 02.09.1959 tarihinde ölen İbrahim Gülergül"den kaldığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığına göre, taksim olgusunun ilk davayı açan ...ve arkadaşları tarafından kanıtlanması gerektiği, ancak, geçerli bir taksim yapılıp yapılmadığı, taksime tüm mirasçıların katılıp katılmadığı, taksimde bağımsız dava açan ve davaya katılan mirasçılara yer verilip verilmediğinin araştırılıp belirlenmesi gerektiği, ancak, bu hususların yeterince araştırılmadığı, ... ve ... vekilinin diğer temyiz itirazları yerinde bulunmamakla birlikte, tapusuz taşınmazların TMK.’nun 713/1. maddesine göre tescili istenildiğine, taşınmazların bir bölümünün Devlet karayolu altında kalması nedeniyle mülkiyetinin tesbitine karar verildiğine göre, TMK.’nun 713/3. maddesi hükmü gözönünde tutularak ilgisi yönünden davanın Karayolları Genel Müdürlüğü’ne yöneltilmesi, yargılamaya geldiği takdirde savunma ve delillerinin tesbitinin gerektiği, tescil konusu taşınmazların kesinleşen orman tahdit hattının dışında orman sayılmayan yerlerden olduğu kabul edilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş ise de, orman yönünden yapılan incelemenin yetersiz olduğu, gerek 15/02/2000 günlü rapor ve gerekse 28/11/2001 tarihli raporda taşınmazın kültür arazisi olarak orman dışında gösterildiği açıklanmış, raporların diğer bölümlerinde orman olmayan yerlerden olduğunun belirtildiği, kültür arazisi niteliğiyle orman dışına bir yer ile hiç orman sayılmayan yer arasında fark bulunduğu, hiç orman sayılmayan bir yer üzerinde zilyetliğin kurulduğu tarihten itibaren kazanılması mümkün olup, nitelik kaybı sebebiyle dışarı çıkarılan bir yerin çıkarma işleminin kesinleştiği tarihten itibaren kazanılmasının mümkün olduğu, tüm bu yönler gözönünde tutularak yerel, teknik ve ormancı bilirkişiler aracılığıyla tescil konusu taşınmazların başında yeniden keşif yapılması, sınırlandırmaya
    ait harita ve tutanakların yerlerine uygulanması, dava konusu yerlerin nitelik kaybı sebebiyle orman dışına çıkarılan veya hiç orman sayılmayan yerlerden olup olmadığının araştırılıp belirlenmesi ve taşınmazların orman sınırlandırma haritasına göre konumlarının teknik bilirkişi tarafından krokisine işlenmesinin gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca, miktar araştırması yönünden yapılan incelemenin eksik olduğu, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre; vergi kaydı gibi bir belgeye dayanmaksızın zilyedin aynı çalışma alanında kazanabileceği miktarların suluda 40, kuru toprakta 100 dönümü geçemez. Somut olayda; davacıların dayandıkları 1939 tarih 37 tahrir numaralı vergi kaydının yüzölçümü 400 m², aynı tarih ve 40 tahrir numaralı vergi kaydının yüzölçümü 20000 m² olup, belgeler değişme ve genişletmeye elverişli sınırları içermektedir. Bu nedenle, her iki vergi kaydı miktarı ile geçerlidir. Vergi kaydı dışında kalan taşınmaz bölümlerinin kazanılabilecek miktarları az önceden açıklandığı üzere suluda 40, kuruda 100 dönümü geçemez, Somut olayda; 71731,13 m² yerin davacılar adına tapuya tesciline, 105739,89 m²"nin de Devlet Karayolu altında kalması nedeniyle tespitine karar verilmiştir. Elbirliği mülkiyetinde miras bırakana bağlı olarak tüm mirasçılar kadastro Kanununun 14. maddesindeki kazanma ve miktarlar bakımından tek kişi sayılırlar, aynı çalışma alanında tüm mirasçıların belgesizden kazanabilecekleri miktar 40 ve 100 dönümü geçemez. Taksimin ve satışın kanıtlanmaması halinde tescil ve tesbit edilen miktarlar karşısında kanunda öngörülen bu sınırlar aşılmış olacaktır. Davacıların dayandıkları vergi kayıtlarının kapsamında kalan miktarların belge dışında kalan yerler bakımından seçimlik hakkının hatırlatılmak suretiyle kazanabilecekleri miktarların belirlenmesi, teknik bilirkişi tarafından krokisine işaret edilmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi” gereğine değinilmiştir.
    Mahkemece, ...ve arkadasları tarafından açılan karşı davanın reddine; davacılar ... ve arkadaşları tarafından açılan davanın kabulü ile teknik bilirkişiler fen bilirkişi ..., Ziraat Mühendisi ... Hatlar ve Orman Y. Mühendisi... tarafından düzenlenen 16.11.2009 tarihli raporda belirtilen ve ekli krokide kırmızı işaretli sarı boyalı 7/A harfi ile gösterilen 4.523,46 m²; 4/A harfi ile gösterilen 7.439,25 m²; 4/G harfi ile gösterilen 7.333,90 m²; 3/1 olarak gösterilen 23.970,27 m² toplam 43.266,88 m² yüzölçümündeki kısımların İskenderun Sulh Hukuk Mahkemesinin 1992/912 - 856 E.K. sayılı ...kızı 1320 doğumlu ... mirasçıları adına verâset ilâmındaki payları oranında elbirliği mülkiyet hükümleri uyarınca tapuya kayıt ve tesciline,
    Teknik bilirkişiler fen bilirkişi ..., Ziraat Mühendsi ... Hatlar ve Orman Y. Mühendisi... tarafından düzenlenen 16.11.2009 tarihli raporda belirtilen ve ekli krokide kırmızı işaretli kahverengi boyalı 7/B-1 harfi ile gösterilen 11.470,43 m²; 7/B-2 harfi ile gösterilen 7.021,67 m²; 7/C olarak gösterilen 4.006,18 m²; 4/B-1 olarak gösterilen 4.294,06 m²; 4/B-2 olarak gösterilen 24.082,30 m²; 4/C olarak gösterilen 4.596,85 m²; 4/D harfi ile gösterilen 34.089,97 m²; 4/E olarak gösterilen 1.615,47 m²; 4/F-1 olarak gösterilen 1.383,08 m²; 4/F-2 olarak gösterilen 13.969,04 m² ve 3/2 harfi ile gösterilen 190,13 m² toplam 106.719,18 m² yüzölçümündeki kısımların Karayolları Genel Müdürlüğünce oto yol kamulaştırma sahası içinde kaldığından, İskenderun Sulh Hukuk Mahkemesinin 1992/912 - 856 E.K. sayılı Bayzıt kızı 1320 doğumlu... mirasçıları adına verâset ilâmındaki payları oranında kamulaştırma işlemi tarihine kadar elbirliği mülkiyet hükümlerine göre, mülkiyet hakkını kazandıklarının ve ilgili idarece kamulaştırma işlemlerinin yapılması gerektiğinin tesbitine,
    Teknik bilirkişiler fen bilirkişi ..., Ziraat Mühendsi ... Hatlar ve Orman Y. Mühendisi... tarafından düzenlenen 16.11.2009 tarihli raporda belirtilen ve ekli krokide pembe işaretli sarı boyalı 2 numara ile gösterilen 26.658,73 m² miktarındaki miktar fazlası yerin ... adına tesciline karar verilmiş,
    hüküm davalılar ... ve Orman Yönetimi, karşı davacılar ...ve Arkadaşları vekili ile müdahiller ... ve arkadaşları vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 1979 yılında orman kadastrosu yapılmıştır. Genel arazi kadastrosu 1977 yılında yapılmış, taşınmazlar tapulama harici bırakılmıştır.
    İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından orman kadastrosu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli taşınmazların orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve adına tescil ve tesbit kararı verilen kişiler yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu belirlendiğine göre ... ve Orman Yönetiminin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
    Müdahil davacıların temyiz itirazlarına gelince; çekişmeli taşınmazların kök muris ...’den kaldığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. İhtilaf kök murisin mirasının taksim edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Mahkeme, kök murisin mirasının 1959 yılında taksim edildiğini kabul ederek hüküm kurmuştur. Davacılar 10.02.1959 tarihli taksim senedi ile mirasın paylaşıldığını ileri sürmüş ve diğer delillerin yanında bu senede de dayanmışlardır. Hükmüne uyulan Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yukarıda özetlenen bozma kararında ise, söz konusu taksim senedinin HUMK.’nun 297. maddesinde öngörülen koşulları taşımaması nedeniyle taksim konusunda delil olamayacağı, ancak davalı taşınmazlar tapusuz olduğundan taksimin her türlü delille ispatlanabileceğine değinilmiştir. Bu durumda, mahkemece taksimin yapıldığı yönünde beyanda bulunan tanık beyanları, yine murisin Dudu’dan olma çocuklarına Şekere Köyündeki taşınmazlardan pay verildiği iddiası, davalı taşınmazların murisin öldüğü 1959 yılından dava tarihine kadar ve halen murisin ikinci eşi Kadriye’den olma çocukları tarafından kullanılması gibi hususlar taksimin varlığına delalet ettiği gibi, esasen 1977 yılında yapılan kadastro sırasında düzenlenen ve dosyaya getirtilen 822 sayılı parselin kadastro tutanağının edinme sütununda; “817, 818, 819, 820, 821, 822, 824, 825, 826, 827, 828, 829, 830, 831 ve 832 sayılı parsellerin öne tek parça olarak İbrahim Gülergü’den kaldığı, bu parsellerin İbrahim’in eşi ...’den olma çocuklarının kullanımında olduğu, murisin mirasının taksim edildiği ve diğer karısı Dudu ve çocuklarına ... hisse verildiği ...” belirtmesinin yapılarak kadastro tesbitlerinin yapıldığı ve yapılan bu tesbitlere itiraz edilmediği de gözönünde bulundurulduğunda taksimin yapıldığı konusunda tereddüt kalmamaktadır. Bu nedenle, mahkemenin taksimin varlığına ilişkin kabulü yerindedir. Ancak, 1959 yılında yapılan taksime katılmayan murisin ikinci eşi Kadriye’nin ilk eşinden olan çocukları yönünden ise, bu kişilerin miras konusunda anneleri olan Kadriye’nin hissesi yönünden ondan kalan taşınmazlarda hak sahibi oldukları kuşkusuzdur. Ne var ki; davalı taşınmazlar öncesinde murise ait olsa bile, 1977 yılında yapılan tapulama sırasında orman olarak tapulama harici bırakılmış ve bu işleme karşı herhangi bir itirazda bulunulmadığı için tapulama harici bırakma işlemi kesinleşmiştir. Daha sonra 1979 yılında yapılan orman tahdidinde ise, taşınmazlar tahdidin dışında bırakılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ve gayrimenkul dairelerinin yerleşmiş uygulamasına göre, tapulama sırasında orman olarak tapulama harici bırakılan taşınmazlar üzerinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin ancak o bölgede orman kadastrosunun yapıldığı ve taşınmazların tahdit dışında bırakıldığı tarihten itibaren başlar. Bu tarihten önceki zilyetlik, taşınmaz orman sayıldığı için hüküm ifade etmez. Yargıtayın bu uygulaması ışığında somut olaya bakıldığında, çekişmeli taşınmazlar öncesinde muris ...’in zilyetliğinde olsa bile, 1977 yılında itiraz edilmeyen tapulama sırasında orman olarak tapulama harici kaldığından artık orman kadastrosunun yapılıp kesinleştiği 1979 tarihine kadar bu yerler orman sayılır. Ormanlarda ise sürdürülen zilyetliğin hukukî bir kıymeti yoktur. Bu nedenle, öncesinde orman sayılan bu taşınmazlarda muris İbrahim lehine zilyetlikle kazanma koşulları hiçbir zaman gerçekleşmediği için, bu taşınmazlar murisin terekesine
    dahil olan mallar arasına girmemiş ve taksimin konusu olmamıştır. Bu nedenle, çekişmeli taşınmazlar üzerinde orman tahdidinin kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar murisin ...’den olma çocukları zilyet olup kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği bu kişiler lehine gerçekleşmiştir. Belirtilen nedenlerle, hükme yöneltilen tüm temyiz itirazlarının reddi ile sonucu itibariyle doğru olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının Orman Yönetimi ve davacı gerçek kişilere ayrı ayrı yükletilmesine, Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 01.07.2013 günü oy birliği ile karar verilmiştir.










    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi