16. Hukuk Dairesi 2014/9327 E. , 2014/6842 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ADANA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/04/2011
NUMARASI : 2008/266-2011/261
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay"ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Davacı Hazine vekili; K.. Köyü 1178 (206) nolu kök kadastro parselinin, davalı Seyhan Belediyesinin 37 nolu düzenleme bölgesinde yaptığı imar uygulaması kapsamında kaldığını ve daha sonra da davalı Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından imar düzenlemesine tabi tutularak çok sayıda imar parselinin oluşturulduğunu; anılan imar uygulamalarından önce Hazine adına kayıtlı 1178 sayılı kök parselin kadastro sınırları içerisine de şuyulandırmalar sonucunda K.. Köyü 4944 ada 2, 3, 4, 6 ve 7 sayılı imar parsellerinin meydana getirildiğini; ancak, gerek Seyhan Belediyesince yapılan 37 nolu imar düzenlemesinin ve gerekse aynı bölgede Adana Büyükşehir Belediyesince yapılan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiklerini ileri sürerek; 1178 sayılı parsele geri dönüşümü teminen tapu iptali ve Hazine adına tescil, olmadığı takdirde tazminat istekleriyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda “davacının davalı S.. B.. aleyhine açtığı davada yasal zorunluluk nedeniyle taraf sıfatı kalmayan S.. B.. hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden davanın kabulü ile Adana İli Çukurova İlçesi K.. Köyü 1178 (206) kök parsel nolu 2250 m2 yüzölçümlü taşınmazın imarla 4944 ada 2, 3, 4, 6 ve 7 parsellerin 18.11.2009 tarihli bilirkişilerin raporlarına göre imar öncesi kadastral hak durumuna dönülerek Kabasakal Köyü 1178 (206) kadastro parselin ihyasına; terditli olarak açılan tazminat davası konusunda hüküm verilmesine yer olmadığına” karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili ile davalı Adana Büyükşehir Belediyesi vekili ve dahili davalı Çukurova Belediyesi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastral parselin ihyasına yönelik tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı taktirde tazminat isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiştir. Ne var ki; davalılardan A.. Ö..’e gönderilen, dava dilekçesini içeren ve duruşma gününü bildiren tebligat, “ölü” olduğundan bahisle iade olmasına rağmen adı geçenin nüfus kaydı getirtilmeyip, ilanen tebliğ yapılmıştır. Oysa noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen aile nüfus kayıt tablosundan davalının dava tarihinden önce 30.07.2006 tarihinde öldüğü ve mirasçılarının bulunduğu anlaşılmıştır. Bilindiği üzere, taraf teşkili dava koşullarından olup, bu koşul sağlanmadan davanın esasına girilerek sonuçlandırılması usulen mümkün değildir. Taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle AİHS’nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir. Öte yandan; dava tarihinden önce ölen davalı A.. Ö.. bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 124. maddesinin gözetilmesi gerekeceği de açıktır. Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilkeler dikkate alınmak suretiyle taraf teşkilinin usulüne uygun olarak sağlanması, ondan sonra yanların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmaksızın işin esası bakımından yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Kabule göre de; dosya içeriği ve toplanan delillerden; ihyası talep edilen taşınmazın tescil bildiriminde (beyannamesinde) Hazine adına sicil oluşturulması öngörüldüğü halde, Seyhan Belediyesi adına tescil edildiği ve Seyhan Belediyesi tarafından başka birçok parselle birlikte 37 nolu imar düzenlemesine tabi tutulduğu, bu imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiği ve bilahare aynı bölgede Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan ikinci imar düzenlemesinin de idari yargı yerinde iptal edilerek, idari yargı kararlarının kesinleştiği, dava konusu yerin yargılama sırasında yeni kurulan Çukurova Belediyesi sınırları içinde kalması üzerine anılan Belediyenin de davaya dahil edildiği anlaşılmakta olup; Seyhan Belediyesi adına oluşan sicil kaydının TMK"nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil niteliğinde olduğu ve iptali gerektiği açıktır. Öte yandan; sicil kayıtlarının illetini teşkil eden idari işlemlerin idari yargı yerinde iptal edilip, kararların kesinleşmesiyle imar parsellerinin sicil kayıtlarının dayanıksız hale geldiği ve yolsuz tescil durumuna düştükleri tartışmasızdır. Ne var ki; çekişmeli imar parsellerinin 1178 sayılı ihdas parseli sınırları içerisinde kalan kısımları açıkça belirtilmek suretiyle bu bölümlerin tapu kaylarının iptali ile kadastral parselin ihyası ve ihya edilen ihdas parselinin Hazine adına tesciline hükmedilmesi gerekirken, iptal ve tescil yönünde hüküm kurulmayıp infaza elverişli olmayacak biçimde ihya hükmü ile yetinilmiş olması doğru olmadığı gibi, taraflar arasında mülkiyet ihtilafı bulunmayıp, davadaki istek kamusal tasarruftan kaynaklanan sicil kaydının düzeltilmesine ilişkin bulunduğuna göre, hüküm altına alınması gereken karar ilam harcı ile vekalet ücretinin maktu olması gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir. Temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde bulunduğundan kabulüyle, hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden A.. B.. ve Ç.. B..na iadesine, 23.05.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.