10. Hukuk Dairesi 2021/5501 E. , 2021/11397 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
No : 2017/356-2021/67
Dava, davacının Mayıs 1993-Mayıs 2009 tarihleri arasında davalı işverene ait iş yerinde geçen ve davalı Kuruma bildirilmeyen sigortalı çalışmalarının ve prime esas ücretinin tespiti istemine ilişkindir.
Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin (kapatılan) bozma ilamına karşı Mahkemece hükümde belirtildiği gerekçelerle davanın kısmen kabulü ile “davacının davalı ... adına kayıtlı iş yerinde 20.05.1995-31.05.2009 tarihleri arasında hizmet akdine bağlı sigortalı olarak sigorta primine esas asgari ücret ile kesintisiz çalıştığının tespitine, fazlaya ilişkin taraf talebinin reddine,” karar verilmiştir.
Hükmün davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Uyuşmazlık, somut olayda fiili çalışma olgusunun ispatı konusunda Mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa’nın 79. maddesinde bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında resmi belge ve yazılı delillerin bulunması sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması halinde somut bilgilere dayanması inandırıcı olmaları koşuluyla bordro tanıkları veya iş ilişkisini bilen komşu işyeri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen diğer tanıklarla dahi sonuca gitmek mümkündür. Bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup mahkemece, tarafların sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır.
6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.
Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir.
HMK m. 31 gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, m. 31 ve 119/1-e gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.
Hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır.
Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re"sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297’nci maddesinde; “...taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmüne yer verilmiştir. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekir.
Eldeki dosyada; Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada ihtilaf konusu tüm dönemde çalışma kaydı bulunmayan iki bordrolu çalışanın tanık olarak beyanına başvurulduğu, davalı işyerinin ihtilaf konusu dönemde Kanun kapsamına alınabilecek nitelikte faal olması, dinlenen bordrolu tanık beyanlarının birlikte değerlendirilmesi sonucu yazılı şekilde sonuca gidildiği anlaşılmıştır.
Somut olayda; bozma ilamı öncesi duruşmalarda sadece davacı ve davalı taraf tanıklarının dinlendiği, bozma ilamı sonrası ise ihtilaf konusu tüm dönem yönünden (20.05.1995-31.05.2009 tarihleri arasında) bordrolu çalışma kaydı bulunmayan iki tanığın dinlendiği anlaşılmakla dinlenilen tanıkların Yargıtay"ın aradığı nitelikte tanıklardan olmadığı ve Mahkemece davacının çalışma olgusunun yeterli ve gerekli bir araştırmayla hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde tespit edilemediği anlaşılmaktadır. Öte yandan uyulmasına karar verilen bozma ilamında davacının 01/09/2008-05/10/2008 tarihleri arasındaki çalışmasının dava dışı işyeri olan 1180063 sicil sayılı işyerinden Kuruma bildirildiği belirtilmekle çakışan hizmet süreleri ile ilgili olarak bu işyeri yönünden herhangi bir araştırmanın yapılmadığı, dava dışı bu işyerinde geçen çalışmanın; gerçek ve eylemli bir çalışma olması halinde bildirilen sürelerin hükümden dışlanması gerektiği, gerçek ve eylemli bir çalışma olmaması halinde ise iptalinin ve dolayısıyla Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 124"üncü maddesi hükmü prosedürünün işletilmesi gerektiği gözetilmeden Mahkemece bu haliyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297’inci maddesi hükmü gereği infaza elverişsiz bir biçimde karar verilmesi de hatalı olmuştur. Yargıtayın bozma kararına uyan Mahkeme artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, Mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur. (09/05/1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı)
Yapılacak iş, Mahkemece davacının 01/09/2008-05/10/2008 tarihleri arasında 1180063 sicil sayılı işyerinde geçen çalışmasının davalıya ait işyerinde geçip geçmediğini araştırmak, buna yönelik 1180063 sicil sayılı işyerinin işyeri tescil dosyasını Kurumdan getirtmek, davalıya ait değilse bu işyerindeki çalışmasının gerçek ve eylemli olup olmadığı, bu işyerinde geçen hizmetlerini iptal etmek isteyip istemediği Hukuk Muhakemeleri Kanununun 31 inci maddesi kapsamında davacıya açıklattırılmalı, davacının dava dışı işyerince bildirilmiş hizmetinin gerçek ve eylemli bir çalışma olması halinde bu süreleri hükümde dışlamak, davacının dava dışı işyerince bildirilmiş hizmetinin gerçek ve eylemli bir çalışma olmaması nedeniyle iptalini istemesi halinde ise adı geçen işyeri sahibine karşı husumet yöneltmesi için davacıya mehil verilmeli, davaya katılımı sağlanan işyeri sahibinin göstereceği bütün deliller toplanmalı, ihtilaf konusu dönemde(20.05.1995-31.05.2009 tarihleri arasında) davacının davalı nezdinde geçen hizmetine ilişkin olarak bozma ilamı öncesi ve sonrası dinlenen tanık beyanlarının hüküm kurmaya yetersiz olması karşısında, tespiti istenen dönemde çalışması bulunan ve davacının çalışmasını bilebilecek nitelikte davalı işyerinin bordrolu tanıkları tespit edilerek bu tanıkların duruşmalarda bilgi ve görgülerine başvurmak, bordrolarda adı geçen kişilerin adreslerinin tespit edilememesi veya bunların tanıklığıyla yetinilmediği taktirde, SGK ilgili il müdürlüğünden, gerekirse zabıta, vergi dairesi ve meslek odası aracılığı ve muhtarlık marifetiyle işyerine o tarihte komşu olan diğer işyerlerinde uyuşmazlık konusu dönemde çalıştığı tespit edilen kayıtlı komşu iş yeri çalışanlarının; yoksa işyeri sahipleri araştırılıp tespit edilerek çalışmanın niteliği ile sürekli bir çalışma olup olmadığı yönünde yöntemince beyanlarını almak, sonucuna göre mükerrer hizmet oluşturmayacak şekilde infaza enverişli bir karar vermekten ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..."e iadesine, 30/09/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.