21. Hukuk Dairesi 2011/2478 E. , 2013/1080 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, Kurumun hatalı işlemi nedeniyle emekliliğe hak kazanamadığı, işçi olarak çalıştığı Kurumdan istifa ettikten sonra öğrenmesi nedeniyle uğradığı maddi zararın giderilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre davacının tüm, davalı Kurumun aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, davalı kurumun hatalı işlemi nedeni ile emekliliğe hak kazanamadığını, işçi olarak çalıştığı kurumdan istifa ettikten sonra öğrenmesi nedeni ile uğradığı maddi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile, 15.450,00 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 1968 olan doğum yılının sigortalı olarak işe girdiği tarihten sonra 1981 yılında, " 1964 " olarak mahkeme kararı ile düzeltildiği, işe ilk giriş tarihinin 15.3.1978 olduğu, il özel idaresinde kadrolu işçi olarak çalışırken davalı kurumdan emekliliğe ayrılabileceği tarihi sorarak işinden ayrıldığı, ancak kuruma aylık talebi için başvurduğunda, kurumun davacının sigortalı olduktan sonra yaş tashihi yapıldığından, daha önce bildirilen tarih itibari ile aylık bağlama şartını yerine getirmediğinden talebini reddettiği, işe iade için açılan davasının ise reddedildiği anlaşılmaktadır.
506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 120/2 maddesi, (Bağ-Kur Yasanının 66. maddesi) bazı kötü uygulamaları önlemek amacı ile özel bir düzenleme getirmiş ve belli sigorta kollarında, hangi doğum tarihinin esas alınacağını açıkça belirlemiştir. Gerçekten anılan Yasa"nın 120/2. maddesi (66. maddesi) çok açık olarak "malüllük, yaşlılık ve ölüm sigortasına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında "sigortalıların ilk defa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri .... esas tutulur. " hükmünü içermektedir. Hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yapılan bu düzenleme karşısında
Sigortaya ilk tescil tarihinden sonra yapılan yaş tashihinin yaşlılık aylığı bağlanmasında nazara alınamayacağı açıktır. Nitekim Bağ-Kur Yasasının 66. maddesi Sosyal Sigortalar Yasasının 120/2. maddesi ve Emekli Sandığı Yasasında da anılan maddeye paralel hükümler getirilmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 9.10.2002 gün ve 2002/21-761 Esas; 14.04.2010 gün ve 2010/21-194 Esas 2010/219 Karar sayılı kararları da bu yöndedir.Bu özel düzenleme dışında ki kesinleşmiş bir yargı kararının uygulamalarda geçerliliğini koruyacağı tartışmasızdır.
Somut olayda uyuşmazlık, davacının sigortalı olduktan sonra yapılan yaş tashihi dikkate alınmaksızın, kurum tarafından davacıya yanlış bilgi verilmek sureti ile istifasına neden olan kurum işlemi nedeni ile davacının zarara uğrayıp uğramadığı hususlarında toplanmaktadır.
Her ne kadar, kurum tarafından davacıya verilen yazıda, 15.4.2008 tarihi itibari ile yaşlılık aylığı almaya hak kazandığının bildirilmesi üzerine davacının işçi olarak çalıştığı İl Özel İdaresinden istifa ettiği ve kuruma aylık talebinde bulunduğunda, ilk işe giriş tarihinden sonra yaş tashihi yapıldığının anlaşılması üzerine talebinin reddedildiği anlaşılmakta ise de, Kurumun herhangi bir hatasının bulunmadığı, hayatın olağan akışına göre davacının kuruma müracaat ettiği tarihte yaşlılık aylığı şartlarını yerine getirip getirmediğini bilebilecek durumda olduğu, kanunu bilmemenin mazeret sayılmayacağı hususları dikkate alınmadan ve hiç kimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesi de gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin davanın reddi yerine yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ:Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, fazla alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlerden davacıya iadesine 24/01/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.