Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/2822
Karar No: 2015/7134
Karar Tarihi: 13.04.2015

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2015/2822 Esas 2015/7134 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2015/2822 E.  ,  2015/7134 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi

    Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
    Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    Dava, 1995 – 2011 yılları arasında her yıl kasım ile mayıs ayları arasında Mazgirt Hükümet Konağında kalorifer yakma işinde kesintisiz çalıştığının tespiti istemine ilişkin olup, dosya kapsamına göre; davacının ..."na ait Mazgirt Hükümet Konağının kalorifer yakma işinde 25.10.1995-20.04.2011 tarihleri arasında her yıl 175 gün çalıştığının 2625 günlük çalışmasının kuruma bildirilmediğinin tespitine karar verilmiştir.
    1-Dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkinin varlığı medeni usul hukukumuzda "sıfat" olarak tanımlanmaktadır ve bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin o dava ile ilgili kimseler olması zorunludur. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olmasına karşın, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Sübjektif bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine ait olduğundan, anılan hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da hakkın sahibine aittir ve buna aktif husumet denilmektedir. Bir sübjektif hak kendisinden istenebilecek olan kişi ise, o hakka uymakla yükümlü olan kimsedir ve bu da pasif husumet (davalı sıfatı) olarak adlandırılmaktadır. Sübjektif hakkın sahibi olan kimse ile o hakka uymakla yükümlü bulunan kişinin kimler olduğunun saptanması, bir başka anlatımla davada davacı ve davalı sıfatlarının kimlere ait olduğu hususu, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin maddi hukuk sorunudur. Dava açan veya aleyhine dava açılan kişiler o davada davacı veya davalı olarak taraf sıfatına sahip değillerse, mahkemece dava konusu hakkın esası (var olup olmadığı) hakkında inceleme yapılmadan dava sıfat yokluğundan reddedilir ve bu karar davanın dinlenemeyeceğine ilişkin değil esasına yönelik bir karar niteliğindedir. Davacı veya davalıdan birisinin taraf sıfatına sahip olmaması durumunda verilecek olan red kararı, o davadaki taraflar arasında maddi anlamda kesin hüküm oluştursa da, dava konusu hak ve taraf sıfatına sahip olan kişiler bakımından kesin hükümden söz edilemeyecektir. Dava konusu hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olan taraf sıfatı (husumet) ve sıfat yokluğu, davada taraf olarak görünen kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itiraz niteliğindedir ve yargılamanın her aşamasında, isteme gerek kalmaksızın mahkemece kendiliğinden gözetilmesi zorunludur.
    Yapılan açıklamalar çerçevesinde inceleme konusu dava değerlendirildiğinde; öncelikle, işverenliğin kime ait olduğunun belirlenmesi gerekir.
    Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasanın 79/10 maddesidir. 506 sayılı Yasanın 2. maddesinde bir hizmet akdine dayanarak bir veya birkaç işveren tarafından çalıştırılanlar sigortalı sayılmışlardır. Hizmet akdi, öğretide de kabul edildiği gibi iş görme, bağımlılık ve ücret unsurlarından oluşmaktadır. Burada söz konusu olan iş, ekonomik bakımdan iş olarak değerlendirilebilen her türlü çalışmayı ifade etmektedir.
    Davacının, usulüne uygun bir şekilde kuruma intikal eden 25.10.2000 tarihli işe giriş bildirgesi ve 25.10.2000 ile 20.04.2001 tarihleri arasında 175 gün çalışması, davalılardan Mazgirt Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınca kuruma bildirilmiş olup; uyuşmazlık konusu diğer dönemlere ilişkin, davalılardan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından, vakıf bünyesinde davacının işçi statüsünde çalışmaya başlamasına dair bir onay veya başlayış yazısı olmayıp, bordro üzerinden bir ücret verilmediği ve ödeme yapılmadığı, vakıftan sadece yardım yapıldığı belirtilmiştir. Davacı ise ..."nda kalorifer yakma işinde çalıştığını ancak ücretinin yardım adı altında Vakıf tarafından ödendiği iddia etmektedir. Mahkemece, Vakıf tarafından yapılan ödemelerin ücrete dayalı olup olmadığı araştırılmalıdır. Davacıya yapılan ödemelerin ücrete dayalı olduğunun ve hizmetlerin de vakıf dışındaki diğer işyerlerinde gerçekleştiğinin anlaşılması durumunda, davacının çalışmalarının diğer kamu kurumundan aldığı talimatlar doğrultusunda, yani bağımlılık ilişkisi çerçevesinde gerçekleştiği, bu ilişki temelinde vakfın yapmış olduğu yardım karşılığında da davacının kaymakamlıkta çalıştığı gözetilerek; esasen vakfın anılan yardımı karşılıksız bir sosyal yardım olması gerekirken, dava konusu olayda bu ödeme için bir karşılık mevcut olup; bu halde anılan ödemenin sosyal yardım niteliği ortadan kalkmakta ve davacının çalışmalarının karşılığını oluşturmaktadır ki, bu durumda vakıfça yapılan bahse konu ödemeyi ücret olarak nitelendirmek gerekmektedir.
    Bu durumda yapılacak değerlendirmede, vakfın, 4857 sayılı İş Kanununun 7.maddesinde düzenlenen geçici iş ilişkisi kavramı içerisinde, davacıyı işyerine iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devrettiği, bu tür ilişkilerin üç kişinin yani işçi, onun iş akdiyle bağlı olduğu işveren ve bu işverenle geçici işçi sağlama sözleşmesi yapan diğer (geçici) işverenin iradeleriyle oluşan üçlü bir ilişkiye dayandığı, bu ilişkiye dayanılarak işçinin yapmakta olduğu işe benzer işlerde çalıştırılması koşuluyla başka bir işverene iş görme edimini yerine getirmek üzere geçici olarak devredilebildiği, bu bağlamda, gerçek işverenin vakıf olduğu, işin görüldüğü yerin vakfa ait olmamasının bu durumu değiştirmeyeceği; anılan düzenlemede yer alan, “…Geçici iş ilişkisi altı ayı geçmemek üzere yazılı olarak yapılır, gerektiğinde en fazla iki defa yenilenebilir…” hükmü ile aynı maddede yer alan geçici iş ilişkisinin kurulabilmesi için, işçinin "devir sırasında yazılı rızasını alma” koşullarının bulunmamasının vakıf ile sigortalı arasında devam eden varsayımsal (farazi) bağımlılık sebebiyle sigortalılık haklarını etkilemeyeceği düşünülerek, davacının iş görme edimini başkasına sunmasının anılan bağımlılık ilişkisine zarar verebilecek yoğunluğa ulaşıp ulaşmadığı incelenmeli ve farazi bağımlılık ilişkisinin varlığını koruduğu sürece davacının vakıfa bağlı sigortalılığının süreceği gözetilmelidir.
    Böylelikle gerçek işveren Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı olduğundan ... adına açılan davanın husumet yokluğundan reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    2- Davacı, davalı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından verilen 25.10.2000 tarihli işe giriş bildirgesi öncesinde, 1995 yılından itibaren kesintisiz çalıştığının tespitine karar verilmesini istemektedir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, işe giriş bildirgesinin verildiği 25.10.2000 tarihinden sonrası için istenen hizmet süreleri açısından yapılan tespit yerindedir. Ancak işe giriş bildirgesinin düzenlendiği 25.10.2000 tarihi öncesi hizmetlerinin tespiti yönünden yazılı belge niteliği taşıyan delil bulunmalıdır. İşe giriş bildirgesinde yer alan imzanın davacıya aidiyeti hususunda herhangi bir itirazın bulunmadığı, anılan tarih öncesindeki çalışma iddiasının eş değer belgelerle kanıtlanması gerektiği, ancak dosyada yazılı herhangi bir delil bulunmadığı anlaşıldığından, sadece tanık beyanları esas alınarak anılan dönem için hüküm kurulması isabetsiz görülmüştür.
    Mahkemece, açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeden yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    O hâlde, davalılar avukatlarının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
    SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi