8. Hukuk Dairesi 2011/5053 E. , 2011/4998 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ve müşterekleri ile ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ...Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 21.07.2010 gün ve 56/146 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü.
K A R A R
Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına, muris ...tarafından 159 ada 3 nolu parselden ifraz sonucu oluşan 159 ada 8 nolu parselin bakma akdi karşılığında davalı ..."ya tapuda devredildiğine ve davalı tarafından da bu parselin daha sonra davacı ve kız kardeşi ..."ya tapuda yaptığı satış ve devirle verdiği belirlendiğine, aynı kök parselden ifraz sonucu oluşan 159 ada 9 sayılı parselin ise muris ... adına kayıtlı olduğuna, mirasçılar arasında 08.07.1983 tarihinde yapılan paylaşım sözleşmesiyle 9 nolu parseli mirasçılar ..., ... ve ..."a verdiklerini kabul ettiklerine, her ne kadar davalı ... 08.07.1983 tarihli paylaşım sözleşmesindeki imzanın kendisine ait olmadığını ve sahte olduğunu savunmuş ise de, dosya arasında bulunan ve mahkemece de kabul edilen uzman bilirkişi Dr....ün (grafoloji-sahtecilik konularında uzman... Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü) Daire çoğunluğunca da benimsenen raporuyla imzanın sahte olmadığı ve davalı ..." ya ait olduğuna ve bu konuda bir duraksama görülmediğine göre davalı ... vekilinin yerinde olmayan tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 148,50 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 445,50 TL"nin temyiz eden davalıdan alınmasına 10.10.2011 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
Davacılar vekili, 03.07.1983 tarihinde vefat eden muris Hamdi Nalcı adına tapuda kayıtlı 9 parsel sayılı taşınmazın miras paylarının devri konusunda mirasçıların anlaştıklarını, 08.07.1983 tarihli sözleşme uyarınca murisin sağlığında adına kayıtlı toplam 320 metrekare miktarlı ifraz ederek, oluşan 135 metrekarelik kısmı davalıya verdiğini, kalan çekişme konusu taşınmazın ise davacılara verileceği konusunda anlaşan mirasçıların imzalarıyla tasdik ettiklerini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile 1/3’ er hissenin adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, murisin ölümünden sekiz gün sonra yapıldığı iddia edilen 08.07.1983 tarihli sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, 3 parselin murisin sağlığında ifraz edildiğini, 8 parselin ise 16.02.1983 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesiyle muris tarafından müvekkiline temlik olunduğunu, zaten kendisine ait malın paylaşımına ihtiyacı bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuş; mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dava konusu taşınmazın paylaşım sonucu kendilerine bırakıldığı iddiasına dayanak ve delil teşkil eden 08.07.1983 tarihli belge örneği incelendiğinde, murisin eşi ...., kızları (davacılar) ..., ..., ..., oğlu (davalı) ...’nın isim ve imzalarının yanı sıra tanık olarak ... ve ...’ın isim ve imzalarının yer aldığı, mahkemece istinabe yoluyla İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğünde görevli Dr. ... tarafından düzenlenmiş 03.05.2010 tarihli raporda söz konusu belgedeki imzanın davalının eli mahsulü olduğu belirtilmişse de, davalı vekilinin raporu kabul etmediği gibi tanık olarak dinletmek istediği (belge tanıkları) kişilerin “sözleşmeye imza atmadıklarını beyan ettiklerini” bildirdiği, mahkemenin ise Adli Tıp Kurumu İhtisas Dairesinden rapor alınması ve tanıkların dinlenmesine yönelik davalı taleplerini yerinde görmeyerek reddettiği, gözlenmiştir.
Dava, sahte olduğu iddia edilen miras paylaşım sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, 03.09.2008 tarihli grafoloji ve sahtecilik uzmanı bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur. Mevcut raporda mukayeseye esas alınan dokuz adet imza örneğinin birbirinden tamamen farklı özellikler de taşıdığı, davalı yanın yargılamaya iştirakinden itibaren imzanın sahteliğini ısrarla savunarak, belgede tanık sıfatıyla yer alan kişilerin dinlenmesini talep ettiği, belgedeki imzanın sıhhatindeki kuşkunun giderilemediği anlaşılmıştır.
Oysa 2659 sayılı Yasa’nın 21. maddesi uyarınca; temlik işleminde kullanılan imzanın sahte olduğu iddiası, başka bir ifadeyle imzanın davalının eli ürünü olup olmadığı hususunun Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince saptanması gerekeceği kuşkusuzdur.
Anılan nedenlerle öncelikle yöntemine uygun biçimde Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden rapor alınarak, akitteki imzanın davalıya ait olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, davalı tanıkları da dinlendikten sonra tüm delillerin birlikte değerlendirilerek neticesine göre bir hüküm kurulması için bozulmasına karar verilmesi gerekirken, Sayın Daire çoğunluğunca mahkeme kararının onanması şeklinde gerçekleşen görüşlerine açıklanan nedenlerle katılmıyorum.