20. Hukuk Dairesi 2013/5566 E. , 2013/7945 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü 251 ada 2 ve 5 parsel sayılı 5899,48 ve 13214,30 m2 yüzölçümlü taşınmazlar, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle kargir ev, bahçe ve kirazlık niteliği ile ... ve ... adlarına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı Hazine, taşınmazlarla ilgili sulh ceza mahkemesinin Orman Kanununa muhalefetten mahkumiyet kararları bulunduğunu, ayrıca; taşınmazların orman içi açıklığı niteliğinde olduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescil davası açmıştır. Mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 5304 sayılı Kanunun 4. maddesi ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince orman sınırlandırması yapılmıştır.
Davacı Hazinenin, çekişmeli taşınmazların kısmen sulh ceza mahkemesinin mahkumiyet kararları kapsamında kaldığı, kalan kısımlarının da orman içi açıklığı olduğu iddiasıyla açtığı davada, mahkemece aynı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilerek taşınmazların tapu kayıtları iptal edilmiştir. Yapılan keşif, uygulama ve alınan bilirkişi raporlarına göre, Bayındır Sulh Ceza Mahkemesinin 1989/135-1990/139 ve 1992/326-1993/60 sayılı kararları ile 205 ada 2 sayılı parselin (B) işaretli 2400 m2’lik bölümü, 1992/122-205 sayılı kararı ile 205 ada 5 sayılı parselin (B) işaretli 1241 m2’lik bölümü hakkında 6831 sayılı Kanuna muhalefet suçundan mahkumiyet hükümleri kurulmuştur. Bu kısımların orman sayılan yerlerden olduğu kesinleşmiş mahkeme kararları ile belirlendiğinden, bu yönüyle verilen karar doğrudur. Ancak, taşınmazların kalan kısımlarının 6831 sayılı Kanunun 17. maddesine göre orman içi açıklığı olarak değerlendirilmesine gelince, 6831 sayılı Orman Kanunun uygulanmasını göstermek amacıyla çıkarılan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 26. maddesinde Devlet ormanı olarak sınırlandırılacak yerler belirlenirken (a) bendinde orman içi açıklık tanımlanmıştır. Buna göre, orman içindeki kültür arazileri dışında, 6831 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaçcık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıklar, orman içi açıklık olarak nitelenmiş ve bir yerin orman içi açıklık sayılabilmesi için kültür arazisi olmaması ön koşul olarak konulmuştur. Taşınmazların eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılan yerlerden olmadığı ve ziraat bilirkişi raporuna göre de kadim
tarım arazileri olduğu ve halen bahçe olarak kullanıldığı, 205 ada 2 sayılı parsele ibraz edilen ve taşınmaza uyduğu belirlenen vergi kaydına göre taşınmazın 1937 tarihinde dahi tarım arazisi olduğu dikkate alındığında Orman Kadastro Yönetmeliğinin 26. maddesinde belirlenen orman içi açıklığı tanımına uymadığı açıktır. Diğer taraftan, taşınmazlara komşu 205 ada 1, 3 ve 4 sayılı parseller kadastro sırasında kişiler adına tespit edilip tapuya tescil edildiğine göre, komşu parsellerle birlikte taşınmazların orman içi açıklığı olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığı gibi, fiilen taşınmazların doğusunda ve güneyinde geçen yol ve dereye sınır oldukları, yol ve derenin 1964 tarihli memleket haritasında dahi göründüğü gözönüne alındığında, bu yönüyle dahi orman içi açıklığı olarak kabul edilemez. Bu nedenle, mahkemece, taşınmazların sulh ceza mahkemesinin mahkumiyet kararlarına konu olan (B) işaretli bölümleri yönünden davanın kabulüne, kalan bölümler yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, tamamen kabul edilmesi isabetsiz olup BOZMAYI gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde iadesine 16.9.2013 günü oy birliği ile karar verildi.