8. Hukuk Dairesi 2011/4701 E. , 2011/5281 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 18.03.2010 gün ve 464/136 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılardan ..., ..., ..., ..., ... ve ... taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar dava dilekçelerinde; kök muris ...oğlu ... adına tapuda kayıtlı bulunan 102 ve 337 sayılı taşınmazlarla ilgili olarak ... Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/215 Esas sayılı dava dosyası ile ortaklığın giderilmesi davasının açıldığını, murisin ölümünden sonra yapılan taksim sonucu babaları ...’a kaldığını, harici paylaşımın yapıldığını, tapu iptali ve tescil davası açılması için ortaklığın giderilmesi davasının görüldüğü mahkemece kendilerine süre verildiğini, taşınmazın miras bırakanları ...’ın zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu açıklayarak kök miras bırakan ... adına tapuda kayıtlı bulunan 102 ve 337 parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılara dava dilekçesi tebliğ edilmesine karşın yargılama oturumlarına katılmamış ve cevap da vermemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 102 ve 337 sayılı parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile ¼’er pay oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılardan ..., ..., ..., ..., ... ve ... taraflarından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve paylaşım hukuksal sebeplerine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır.
Dava konusu 102 sayılı parsel 9.4.1984 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında tam pay olarak ... oğlu ... adına tespit ve tescil edilmiş, tespite yapılan itiraz üzerine dosya arasında bulunan tapu kaydına göre hükmen 30.7.1985 tarihinde tespit maliki adına tapuya kaydedilmiştir. 337 sayılı parselin tapu kaydı da aynı biçimde hükmen 30.7.1985 tarihinde yine aynı tespit maliki adına tapuya kaydedilmiştir. Taşınmazlar halen ... oğlu ... adına tapuda kayıtlı bulunmaktadır. Dosya arasında bulunan ve ... Sulh Hukuk Mahkemesince verilen 1991/363 Esas, 1991/432 Karar sayılı veraset belgesine göre ... oğlu ...’ün 1334 (1918) tarihinde öldüğü belirlenmiştir. ...ile eşi
...’den olma tek mirasçıları ... bulunmaktadır. ... davacıların miras bırakanı ...’la evlidir. Yine dosyadaki bilgi ve belgelere göre ... 1940, davacıların miras bırakanı ... ise 1970 yılında ölmüştür. ... ile ...’ten olma çocukları ... 1977, ... 1951 ve ...’ün eşi ... ise 1990 yılında vefat etmişlerdir. Mirasçı ...’ün eşi ile çocukları ve ..."ün eşi ... ...’un ikinci eşinden olma çocukları ile eşi davalı safında yer almışlardır. Davacılar ise miras bırakan ...’nin 1940 yılında ölümü ile eşi ...’ın yeniden evlenmesi ile ikinci eşinden olma çocuklarıdır.
Kök miras bırakan ... oğlu ... 1334 (1918) tarihinde TMK.nun yürürlüğünden önce öldüğüne göre o tarihte terekesi mevcut yasal mevzuat karşısında paylı mülkiyet hükümlerine tabidir. ...’nin tek mirasçı olması ve 1940 yılında ölmüş bulunması nedeniyle ...’dan ...’ye intikal eden her iki parsel bakımından ...’nin terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Davacılar dava dilekçesinde miras bırakanları ...’ın sağlığında dava konusu 102 ve 337 sayılı parsellerin yerlerini kendilerine verdiğini, (...’dan gelen dava dışı 29 ve 30 sayılı parseller ise sırasıyla mirasçı ... ve ...’e verilmiştir). Paylaşımın bu şekilde yapıldığını belirterek iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Davacıların açık kabullerinden de anlaşıldığı üzere ...’nin terekesinin, sadece ..."ın kendi sağlığında yaptığı paylaşım sonucu sonlandırıldığı görülmektedir. Halbuki, ... 1940 yılında ölmüş olup, terekesi elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğuna göre tüm mirasçıların katılımı ile paylaşımın yapılması gerekirdi. ... tarafından yapılan paylaşımın terekenin paylaşımı olduğundan söz edilemez. Kural olarak yöntemine uygun bir biçimde yapılmış bir tereke paylaşımından söz edilebilmesi için ...’nin tüm mirasçılarının katılımıyla yapılmış olması gerekir. Somut olayda böyle bir durumun söz konusu olmadığı açıktır. Terekeye dahil bir taşınmazın veya taşınmazların bir veya birkaç mirasçı tarafından paylaşıma tabi tutulması TMK.nun 701 ve 702. maddelerine aykırı olup, hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz.
Dava konusu taşınmazlar ... ’ün (..’ın) terekesine dahil olduğuna ve yöntemine uygun bir paylaşımda söz konusu olmadığına göre, bir veya birkaç mirasçının terekeye dahil taşınmazlar üzerinde sürdürdüğü zilyetlik tüm mirasçılar adına sürdürülmüş sayılır. Bu ilke uyarınca mirasçılardan bir veya birkaçı tarafından yapılan temyizin sonuçlarından temyiz etmeyen mirasçılarında yararlandırılması esas olup bu husus onlara da sirayet eder.
Saptanan bu somut olgu karşısında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
Davalılardan ..., ..., ..., ..., ... ve ..."ün temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı ...nun Geçici madde 3"ün yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 1.249,25 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılara iadesine 20.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.