3. Hukuk Dairesi 2020/661 E. , 2020/1755 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kiralananın tahliyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı ve katılma yoluyla davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ile aralarında düzenlenen 01.01.2011 başlangıç tarihli ve 2 yıl süreli kira sözleşmesi uyarınca dava konusu boş arsanın oto galeri olarak kullanılmak üzere davalıya kiraya verildiğini, kira sözleşmesinin 10.maddesinde kiracının taşınmaza sadece taşınabilir konteyner koyabileceğinin, aksi durumun akde muhalefet teşkil edeceğinin belirtildiğini, kiracının taşınmaz üzerine sözleşmeye aykırı olarak prefabrik bir bina inşa ettiğini ve hatta bu prefabrik binayı komşu taşınmaza tecavüz eder şekilde sabitlediğini, Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2011/102 D.İş sayılı dosyası ile yapılan tespitte davalının taşınmaz üzerinde yaptığı prefabrik binanın yapı niteliğinde ve komşu parsele 8,91 m² tecavüzlü olduğunun tespit edildiğini, davalının akde aykırı olarak yaptığı imalatın kaldırılarak parselin eski hale getirilmesi için davalıya B.K.nun 256 .madde hükmüne göre 3 gün süre içeren Bodrum 3. Noterliği’nin 10/06/2011 gün ve 5174 yevmiye nolu ihtarname tebliğ edildiğini ancak davalının ihtarnameye rağmen taşınmazı eski hale getirmediğini, davalının kira akdine aykırı yapmış olduğu imalat nedeniyle gerek komşu parsel malikleri ile gerekse taşınmaz üzerine inşa edilen imalatın İmar mevzuatı hükümlerine aykırı yapı olduğunu, taşınmaz maliki olması nedeniyle idari ve cezai yaptırımlara maruz kalma ihtimali bulunduğunu ileri sürerek kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, her ne kadar sözleşmede konteyner olarak belirtilmişse de davalının davacıdan sözlü izin alarak araziye zarar vermeden dava konusu yapıyı yaptığını, arazinin karşısında evi bulunan davacının sürekli kontrol ettiğini, davacının yapım aşamasında zımni ve sarih kabulünün bulunduğunu, arazinin 1. derecede sit alanı olduğunu, davacı izin verse dahi imar izni olmadığından araziye zarar verebilecek bir yapı yapılmasının kanunen imkansız olduğunu, yapının vinç ile kaldırılıp taşınmasının mümkün olduğunu, sökülüp
taşınmasının 1-2 günde yapılabildiğini, bu nedenle davanın iyiniyet kurallarına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, 27.06.2012 günlü 2011/870 E. 2012/923 K. sayılı davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesi"nin 17.04.2013 tarih, 2013/4760 Esas, 2013/6999 Karar sayılı ilamı ile eksik inceleme sonucu hüküm verildiği gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş; Bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda 18.12.2014 günlü 2013/932 E. 2014/1707 K. sayılı davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi"nin 04.11.2015 tarih, 2015/5978 Esas, 2015/9423 Karar sayılı ilamı ile bozma gereklerinin tam olarak yerine getirilmediği ve eksik inceleme sonucu hüküm verildiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiş; Bozma üzerine yapılan yargılama sonucunda 14.12.2017 günlü 2016/154 E. 2017/855 K. sayılı ilamı davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 21/06/2018 tarih, 2018/1974 Esas, 2018/6935 ilamı ile davalı kiracının eyleminin taraflar arasındaki akde aykırılık oluşturması nedeniyle davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine hükmedilmesi gerektiğinden bahisle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma üzerine yeniden yapılan yargılama sonucunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı ve katılma yoluyla davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacının, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 24.04.1995 gün ve 21/9 sayılı kararında ve 6100 sayılı HMK 326.maddesi uyarınca "Yargılama giderleri, kural olarak davada haksız çıkan ve aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir." Davada haksız çıkan tarafa yükletilecek olan yargılama harç ve giderleri hem davayı kazanan tarafın daha önce peşin ödediği, hem de (karar ve ilam harcı ve Devlet Hazinesi tarafından peşin olarak ödenen giderleri gibi) devlete ödenmesi gereken harçlar ve giderlerdir. Davayı kazanan taraf davasını bir vekil vasıtası ile takip etmiş ise, haksız çıkan (davayı kaybeden) taraf yargılama gideri olarak vekalet ücretine de mahkum edilir. (HMK 323/1-ğ)
Buna göre Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olmakla, yargılama faaliyeti sebebiyle ortaya çıkan giderlerin eksik miktarda hesaplanması doğru olmadığı gibi; davanın kabulü nedeniyle kendisini vekille temsil ettiren davacı taraf lehine hükmedilen vekalet ücreti bakımından hüküm fıkrasının yazımı sırasında davacı ve davalı kelimelerinin yazımında hata edilerek, davacı yararına takdir edilen vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine karar verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.
Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün 6100 Sayılı HMK’nun geçici 3/2 maddesi yollaması ile HUMK’nun 438/7 maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün 3. fıkrasında yer alan " Davacı tarafından yapılan 320,80TL ilk dava harç gideri ve 1.499,95TL yargılama gideri olmak üzere toplam 1.820,75TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine" ifadesi çıkartılarak yerine, " Davacı tarafından yapılan başvurma harcı 8,60TL, peşin harç 320,80TL, vekalet harcı 2.90TL, keşif ve bilirkişi ücreti- araç gideri 1.844.85 TL, delil tespiti dosya masrafı 651TL, posta- müzekkere gideri 353 TL olmak üzere toplam 3.181,15TL "nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine" ifadesinin yazılmasına, hükmün 4. fıkrasında yer alan " Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 2.592TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine " ifadesi çıkartılarak yerine, " Davacı kendisini bir vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir edilen 2.592TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine " ifadesinin yazılması suretiyle hükmün davacı yararına düzeltilmesine ve hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26/02/2020 gününde oy birliği ile karar verildi.