20. Hukuk Dairesi 2013/1666 E. , 2013/8283 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında parsel sayılı 4950,68 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle adına tesbit edilmiş, kadastro komisyonunca zeminde yapılan inceleme sonucu tesbit iptal edilerek hali arazi niteliğiyle adına tesbit edilmiş, bilgilendirme askı ilân süresi içinde davacı ..."ın itirazı kadastro komisyonunca reddedilerek, taşınmaz hali arazi niteliğiyle adına askı ilânına çıkarılmıştır.
Davacı ..., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasıyla komisyon tesbitinin iptali ile adına tesbit ve tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın olarak adlandırılan alanda kaldığı ve yaylak olduğu gerekçesiyle davanın REDDİNE, dava konusu taşınmazın komisyon tesbiti gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 04.12.1987 ve 04.06.1988 tarihleri arasında ilânı yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın yaylak olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir. Şöyle ki; taşınmaz başında 11.08.2011 günü yapılan keşif esnasında teknik bilgisine başvurulan tarafından ayrı ayrı düzenlenen 06.09.2011 havale tarihli raporlarda, çekişmeli taşınmazın imar ihyasının tamamlanmadığı ve Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan yerlerden olduğu, 1958 ve 1986 yılı hava fotoğraflarında münferit ardıç ağaçları ve çalı türleri ile kaplı olup orman sayılan yerlerden olduğu yönünde görüş belirttikleri halde, 11.08.2012 tarihinde yapılan keşif esnasında teknik bilgisine başvurulan tarafından ayrı ayrı düzenlenen 09.10.2012 havale tarihli raporlar ile ziraat mühendisi tarafından düzenlenen 13.11.2012 havale tarihli ek raporda, çekişmeli taşınmazın imar ihyasının 20 yıl önce tamamlandığı ve özel mülkiyete tabi tarım arazisi olduğu, 1958 ve 1986 yılı hava fotoğraflarında taşınmazın doğu ve kuzey bölümlerinde münferit kapalılık oluşturmayan ardıç ağaçları olduğu, batı bölümünde ise 3 adet ev olduğu belirtilerek orman sayılmayan yerlerden olduğuna ilişkin kanaat belirtmişlerdir. Yine mahkemece, taşınmazın niteliği yaylak olarak kabul edilmiş ise de, usûlünce yapılmış bir mera araştırması bulunmamaktadır. Eksik inceleme ve araştırma ile çelişkili bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm kurulamaz.
O halde; mahkemece, taşınmazın bulunduğu çalışma alanında tahsisli mera olup olmadığı varsa haritası ve özel sicil kayıtları, dava konusu taşınmazın sınırında bulunan ait kadastro paftası getirtilerek taşınmazın sınırındaki parsellere ait tesbit tutanak örnekleri ve varsa dayanağı belgeler ile eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen ) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3/3/2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle kadastro paftası ileadastro paftası kenarlaştırılarak orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası, kesinleşen orman kadastrosu, varsa aplikasyon ve 2/B madde uygulama haritalarının ölçekleri kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de bu haritaların ölçeğine bilgisayar ortamında veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra, bu haritalar birbiri üzerine aplike edilerek düzenlenecek bu haritalarda komşu ve yakın komşu parsellerin birlikte gösterilmeli, yine değişik açı ve uzaklıklarda olan, en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır noktası görülecek biçimde, dava konusu taşınmaz ile komşu taşınmazların, memleket haritası, kadastro paftası, orman kadastro haritası ile aplikasyon ve 2/B madde uygulama haritasına göre konumu ve orman kadastro haritasındaki sınır noktaları ile varsa aplikasyon haritasındaki sınır noktaları bu haritalar ile paftaların tümü üzerinde ayrı renkli kalemlerle çizilip gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte mera tahsis kaydı var ise mera tahsis kaydı ve dayanağı belgeler uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmazın mera ve yaylak tahsis kaydı kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmeli, mera ve yaylak tahsis kaydı yok ise, davada yararı olmayan komşu köyler halkından seçilecek yerel bilirkişi aracılığı ile dava konusu taşınmazın mera veya yaylak olup olmadığı sorulup saptanmalı, bilirkişi sözleri yeterli görülmediği takdirde tarafların aynı usûlle gösterecekleri tanıklarının taşınmazın başında dinlenilmeli, bilirkişi, tanık sözlerinin değerlendirilmesinde komşu parsellerin tutanak örneği ve dayanağı belgelerden yararlanılmalı, gerektiğinde uzman bilirkişiye başvurulmalı ve tutanak bilirkişileri dinlenilmeli, böylece çekişmeli taşınmazın mera veya yaylak olup olmadığı kesin olarak belirlenmeli, bu suretle dava konusu taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile tesbit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları, çekişmeli taşınmaz ile çevresine uygulanıp bu belgelerde dava konusu yer belirlendikten sonra, hava fotoğrafları ve dayanağı haritalar stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelettirilip taşınmazın niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı, üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğu belirlenmeli, bu belgeler ile kadastro paftası,
pafta düzenlenmemişse dava konusu taşınmazın 23/06/2005 gün ve 9070 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan) hükümlerine göre koordinatlı olarak düzenlenecek haritası hem 1/5000 ve hem de 1/25000 ölçeklerinde eşitlenerek kadastro paftası ile düzenlenen harita, komşu ve yakın komşu taşınmazları da içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle çekişmeli taşınmazın konumu, hava fotoğrafları ile orijinal renkli memleket haritaları üzerinde gösterir biçimde bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve bilimsel verileri içerir, topografik ve memleket haritalarından yararlanılarak taşınmazın gerçek eğim durumunu gösterir rapor alınmalı, zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı; parselin öncesinin ne olduğu, imar ve ihyanın hangi tarihte tamamlanıp bittiği, zilyetliğin hangi tarihte başlayıp kimler tarafından ne biçimde sürdürüldüğü, kullanımın ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların imar-ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı; yerel bilirkişi ve tanık sözleri, yukarıda belirtilen hava fotoğrafları ve memleket haritaları denetlenmeli, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 23/09/2013 günü oy birliği ile karar verildi.