3. Hukuk Dairesi 2020/590 E. , 2020/1816 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki haksız fesih ve cezai şart işleminin iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; eczacı olduğunu, davalı kurumla imzaladığı sözleşme uyarınca hastalara ilaç verdiğini, 04.02.2010 tarihinde tebliğ edilen SGK Başkanlığı Kahramanmaraş İl Müdürlüğü"nün 29.01.2010 tarih, B.13.2.SGK.4.46.02.01/1640812 sayılı yazısı ile sözleşmesinin 3 yıl 6 ay süreyle feshedildiğini ve 764.485,95 TL"nin yasal faizi ile birlikte tahsilinin talep edildiğinin bildirildiğini, ancak bu işlemlerin hukuka aykırı olduğunu, zira iddia olunan hususların varsayıma dayandığı, elektrik kesintilerinin olması ve bilgisayarların zaman zaman çalışmadığı durumlarda bazı aksaklıklarla karşılaşılmasının olağan olduğunu ileri sürerek haksız fesih ve cezai şart işleminin iptali ile muarazanın giderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacı hakkında uygulanan cezai işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, taraflar arasında düzenlen sözleşme gereğince davacı hakkında işlem yapıldığını savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne; SGK Başkanlığı Kahramanmaraş İl Müdürlüğü’nün 29/01/2010 tarih, B.13.2.SGK.4.46.02.01/1640812 sayılı yazısı ile eczane ile davalı arasındaki sözleşmenin 3 yıl 6 ay süre ile feshedildiğine dair işlemin ve yine 29/01/2010 tarih ve B.13.2.SGK.4.46.02.01/1640555 sayılı yazısı ile de 764.485,95 TL’nin kanuni faizi ile birlikte davacıdan tahsiline ilişkin işlemin iptaline dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine; Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin, 04.05.2016 tarihli, 2015/3314 Esas, 2016/12210 Karar sayılı ilamıyla "hukuk mahkemesi, ceza davasının delil yetersizliği nedeniyle verilmiş ve kesinleşen beraat kararı ile bağlı değildir. Kaldı ki davalı kurumun fesih ve ceza uygulamasına konu tesis edilen işlemin somut olarak belirlenmesi için, başka bir söyleyişle davalının iddia ettiği, sigortalı hastaların muayene edilmeden düzenlenen ve fatura edilen reçete ve diğer iddiaların tespiti ve açıklığa kavuşturulması teknik bir inceleme yapılmasını zorunlu kılması nedeniyle bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekmektedir. O halde mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği gözetilerek, konusunda uzman bilirkişinin de yer aldığı bilirkişi kurulu oluşturulmak suretiyle taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde rapor hazırlanması sağlanarak hasıl olacak sonuca uygun karar verilmelidir" gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece, bozmaya uyulduğu belirtilerek, davanın kabulüne, SGK Başkanlığı Kahramanmaraş İl Müdürlüğü’nün 29/01/2010 tarih ve B.13.2.SGK.4.46.02.01/1640812 olan yazısı ile eczane ile davalı arasındaki sözleşmenin 3 yıl 6 ay süre ile feshedildiğine dair işlemin ve yine 29/01/2010 tarih ve B.13.2.SGK.4.46.02.01/1640555 sayılı yazısı ile de 764.485,95 TL’nin kanuni faizi ile birlikte davacıdan tahsiline ilişkin işlemin iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta; mahkemece bozmadan sonra davacının sözleşmesinin feshi ve hakkında cezai işlem uygulanmasına yönelik eylemlerinin varlığının tespiti ve uyuşmazlığın açıklığa kavuşturulması için davacı hakkında yapılan ceza yargılamasında ve soruşturma evresinde alınan bilirkişi raporunun dosyaya temin edildiği görülmüştür. Hükme esas alınan bu raporun, taraflar arasındaki sözleşme hükümlerini ve ilgili mevzuatı değerlendirmeye yönelik olmadığı gibi, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin bozma ilamı doğrultusunda da tanzim edilmediği anlaşılmıştır.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla, orada belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak ve aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.). Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Dosyanın incelenmesinde; bozma nedenlerine yönelik dava konusu uyuşmazlıkta uzman bir bilirkişi heyetinden rapor alınmadığı gibi dava konusu uyuşmazlığa uygulanan Eczanelerden İlaç Teminine İlişkin 2009 Protokol hükümleri ile 01.02.2012 tarihinde yürürlüğe giren 2012 protokolü ve 01.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 2016 protokol maddelerinin de uyuşmazlığa uygulanıp uygulanmayacağı değerlendirilmemiştir.
O halde; mahkemece; bozma ilamına uyulmuş olmakla bozma ilam gereğini yerine getirecek şekilde ilamda belirtilen hususlara dair uzman bilirkişi heyeti tarafından hazırlanacak rapora göre hüküm tesisi gerekirken, bozma gereklerine uygun değerlendirme yapılmadan, davanın kabulüne karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nın 428.maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/02/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.