20. Hukuk Dairesi 2013/6735 E. , 2013/8550 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi ve Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında .... Köyü, 106 ada 1 parsel sayılı 457121,09 m² yüzölçümündeki taşınmaz, orman niteliğiyle davalı Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacı ve birleşen dosya davacısı gerçek kişiler, tapu kaydına ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 106 ada 1 sayılı orman parseli içinde taşınmazlarının kaldığı iddiasıyla ayrı ayrı dava açmışlardır.
Mahkemece, 1086 sayılı H.M.U.K.’nun 45. maddesi gereğince davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonucunda, davacı gerçek kişilerin davasının kabulüne ve bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 5184,77 m² ve (B) harfi ile gösterilen 21868,00 m² yüzölçümündeki bölümlerinin dava konusu 106 ada 1 sayılı parselden ifrazı ile krokide (A) bölümünün davacı ...’ın murisi ... mirasçıları adına miras hisseleri oranında, (B) bölümünün ise davacı ... adına en son parsel sayısı ve tarla vasfıyla tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine temsilcisi ile Orman Yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1946 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 5304 sayılı Kanun ile değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılıp 27.10.2008 ilâ 25.11.2008 tarihleri arasında ilân edilerek eldeki dava nedeniyle kesinleşmeyen orman kadastrosu vardır.
Mahkemece yapılan araştırma ve uygulama hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki; 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20/A maddesinde tapu kayıtlarıyla diğer belgelerin kapsadığı yeri tayinde kayıt ve belgeler, harita, plan ve krokiye dayanmakta ve bunların yerlerine uygulanması mümkün bulunmakta ise, harita, plan ve krokideki sınırlara itibar olunacağı hükmü öngörülmüştür. Davacı ...’ın dayandığı Eylül 1956 tarih 92 sıra numaralı tapu kaydı, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.02.1955 tarih ve 1953/91 – 1955/29 sayılı tescil ilâmıyla, davacı ...’in dayandığı Kasım 1956 tarih 37 numaralı tapu kaydı ise, yine ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.12.1953 tarih ve 953/161 - 171 sayılı tescil ilâmıyla oluşmuştur. Dayanak her iki kaydın da tescil krokisi bulunmasına ve tescil krokileri kenar uzunluklarını içermesine rağmen, mahkemece tescil krokileri uygulanıp kapsamları belirlenmeden yerel bilirkişilerin soyut beyanlarına dayanılarak hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Oysa, tapu kayıtlarının taşınmaza aidiyetlerinin ve kapsamlarının tayininde krokilerinin uygulanması zorunludur. Mahkemece bu yönün gözetilmemiş olması doğru değildir.
O halde, taraflardan taşınmazı ve öncesini iyi bilen yaşlı tanık göstermeleri istenmeli, daha sonra yerel bilirkişiler ile tesbit bilirkişileri ve taraflarca gösterilecek tanıklar ve iki harita mühendisi eşliğinde yerinde yeniden keşif yapılarak her iki davacının dayandığı tapu kayıtları ve tescil krokileri yerel ve teknik bilirkişi aracılığı ile gereği gibi uygulanarak, yerel bilirkişilere tapu kayıtlarının sınırlarında yazılan yerler arazi üzerinde göstertilip düzenlenecek krokiye işaret ettirilmeli, bilirkişilerce bilinmeyen sınırlar olduğunda tanıkların bilgisine başvurulmalı, uygulamada komşu parsel kayıtlarından yararlanılmalı, harita mühendisi bilirkişi kuruluna davacıların dayandığı tapunun dayanağı tescil krokilerinin ölçeği ile kadastro paftasının ölçeği eşitleştirilerek uygulama yaptırılıp dava konusu yapılan taşınmazların dayanak tapu kayıtları kapsamında olup olmadığı konusunda teknik verilere dayalı gerekçeli rapor alınmalı, yine kenar uzunlukları belirtildiğine göre tescil krokilerinin uygulama kabiliyetinden yoksun olmayacağı gözetilerek harita mühendisi bilirkişilerinden yapılan uygulamayı ve keşfi izlemeye olanak verecek ve özellikle kayıtlarda yazılı sınır yerlerini aksettirilecek ve kapsamlarını yansıtır biçimde geniş kapsamlı raporlu kroki düzenlettirilmeli, ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Mahkemece, böylesine yapılacak bir araştırma, uygulama ve inceleme sonucu elde edilecek delillerin bir arada değerlendirilmesi suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tapu kayıtlarının krokisi harita mühendisi tarafından usûlüne uygun olarak mahalline uygulanıp dayanak tapu kayıtlarının kapsamları belirlenmeden, tanık ve yerel bilirkişilerin soyut beyanları esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine temsilcisi ile davalı ... Yönetimi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 30/09/2013 günü oy birliği ile karar verildi.