3. Hukuk Dairesi 2020/129 E. , 2020/1841 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ...BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 35. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen vasiyetnamenin iptali, olmadığı takdirde tenkis davasında vasiyetnamenin iptali davasının reddine, tenkis davasının kabulüne dair verilen hükme karşı, davacı tarafın istinaf isteminde bulunması üzerine bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine; dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; miras bırakan..."ın Edirne 1. Noterliğinin 24/07/1998 tarihli, 12275 sayılı düzenleme şeklindeki vasiyetname ile davalı lehine vasiyette bulunduğunu, vasiyetnamenin Edirne 1. Sulh Hukuk Mahkemesi"nin 2014/92-162E-K sayılı dosyası ile açılarak okunduğunu, dosyanın derecattan geçerek kesinleştiğini, murisin vasiyetname düzenleme sırasında fiil ehliyeti bulunmadığını, çocukları arasında sağlığında mal paylaşımı yapma gayesi taşıyan murisin kendilerine vasiyet ettiği taşınmazları sonradan üçüncü kişilere satmış olması nedeniyle vasiyetname bütünlüğünün ve amacının ortadan kalktığını ileri sürerek, vasiyetnamenin iptalini, olmadığı takdirde tasarruf oranını aşan mahfuz hisse oranında tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı; vasiyetname yapılması sırasında murisin fiili ehliyetinin bulunduğunu, vasiyetnamenin iradesine uygun olduğunu ve tenkisi gerektirir bir durum olmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; vasiyetnamenin iptaline ilişkin istemin reddi ile, dava konusu ... Köyü 607 parsel sayılı taşınmazda murisin tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarrufun iptali ile saklı pay değeri olan 14.868,75 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiş. hüküm, davacı tarafça istinaf edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince; vasiyetnamenin iptali talebi yönünden, davaya konu vasiyetnamenin kanunda sınırlı olarak sayılan iptal şartlarını taşımadığı, geçerlilik şartlarına haiz olduğu bu nedenle vasiyetnamenin iptali isteminin reddine dair verilen yerel mahkeme kararının yerinde olduğu, tenkis talebi yönünden ise, yerel mahkemece mirasçıların saklı paylarına göre tenkis edilecek miktarın bilirkişi aracılığı ile hesaplandığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, davacı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava; terditli şekilde açılan vasiyetnamenin iptali olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
Vasiyetnamenin iptaline ilişkin istemin reddi ile tenkis istemi yönünden bilirkişi marifeti ile her bir mirasçı yönünden ayrı ayrı belirlenen sabit tenkis oranı üzerinden hesaplama yapılmasında ve bu hususları hukuka uygun bulan Bölge Adliye Mahkemesi kararında sakınca görülmemiştir. Ancak, davacılar yönünden tek bir bedele hükmedilmiştir.
Uyuşmazlık; tenkis davasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunup bulunmadığı ve bu çerçevede her bir davacı yönünden ayrı ayrı bedele hükmedilmesi gerekip gerekmediği ve tek bir mirasçı için belirlenen bedelin dava açan tüm mirasçılar yönünden kabulünün doğru olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “dava arkadaşlığı” kavramı üzerinde kısaca durulması yararlı olacaktır.
“... Bir davanın birden fazla kişi tarafından veya birden fazla kişi aleyhine açılabilmesi için aynı tarafta yer alanlar arasında hukuksal bir bağlantının bulunması gerekir. Hukukumuzda bu bağlantı karşılığını “dava arkadaşlığı” kurumunda bulmaktadır.
Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hâllerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. ... Dava arkadaşlığının hangi durumlarda mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. ... dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında aynı ve tek bir karar verilmesi gerekir.
Bazı durumlarda ise birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı hâlde kanun, gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğundan söz edilemez.
Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı hâlleri dışında ise dava arkadaşlığı ihtiyaridir... Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.10.2019 gün, 2017/11-415 Esas, 2019/989 Karar sayılı ilamı)
İhtiyari dava arkadaşlığı 6100 sayılı HMK’nın 57. maddesinde düzenlenmiştir. “(1) Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması.
b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri.
c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması.” şeklinde düzenleme getirilmiş iken;
Aynı yasanın “İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu” başlıklı 58. maddesinde;“İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder.” hükmü getirilmiştir.
Bu aşamada yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde temyiz incelemesine konu tenkis davasında hangi tür dava arkadaşlığının bulunduğunun belirlenmesi yoluna gidilmiştir.
Tenkis davası, TMK"nun 560-562 maddelerinde düzenlenen, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen gerek ölüme bağlı ve gerekse sağlararası kazandırmalarının kural olarak saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar tarafından mirasbırakanın tasarruf edebileceği sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu davalardandır. Bu yönüyle bakıldığında tenkis davası Miras Hukukuna özgü bir iptal davası olarak kabul edilmelidir. (G.Antalya, Miras Hukuku, İstanbul, 2003, s.305). Tenkis, açıkladığımız sebeplerle saklı payın yaptırımıdır (H.Hatemi, Miras Hukuku, İstanbul, 2004, s.23).
Tenkis davası açma hakkı saklı pay sahibi her mirasçının mirasçılık sıfatından doğan bir hak olduğu ve tereke adına bir dava söz konusu olmadığı için, tenkis davasını bütün mirasçıların birlikte açmaları zorunluluğu bulunmayıp, tek bir mirasçı tarafından yalnız başına açılabilir. Bir başka ifade ile, tenkis davasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmamaktadır. Bu sebeple tenkis hükmü birden fazla mirasçının birlikte dava açtıkları durumlarda her bir davacı yönünden ayrı ayrı kurulmalıdır.
Oysa; somut uyuşmazlıkta tenkis davası, iki mirasçı tarafından açılmış ancak, yerel mahkemece her bir mirasçı yönünden ayrı ayrı tenkis hükmü kurmak yerine tek bir hüküm ile yetinildiği gibi ayrıca, bilirkişi marifeti ile yapılan tenkis hesabına göre tek bir mirasçı için hükmedilmesi gereken 14. 868,75 TL’nin iki mirasçıya ödenmesine karar verilmiştir.
Bu haliyle; yerel mahkemece bilirkişi marifeti ile yapılan tenkis hesabına göre belirlenen 14.868,75’şer TL’nin davacılara ayrı ayrı ödenmesine dair hüküm kurulması gerekirken, tek bir davacı için belirlenen bedelin her iki davacıya ödenmesine karar verilmesi doğru olmamış, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373"üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca, bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olan ve dosya kapsamına uygun olmayan bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle; davacıların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle 6100 sayılı HMK"nun 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davacı taraf yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 02.03.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.