1. Hukuk Dairesi 2017/1119 E. , 2020/2321 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAŞINMAZ BEDELİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, bedel davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa taşınmaz bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babaları ..."nün 1122 ada 1 ve 16 parsel sayılı taşınmazlarını oğlu olan davalı ..."ye satış göstermek suretiyle temlik ettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, murisin mal satmaya ihtiyacının olmadığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescile, mümkün olmadığı takdirde miras payı oranında taşınmaz bedellerinin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, dava konusu taşınmazları mirasbırakan babası ..."den değil, dava dışı ..."den satın aldığını, babasının mallarının birçoğunu tüm çocukları arasında taksim ettiğini, davacı ve dava dışı diğer mirasçıların halen taksim neticesinde paylarına isabet eden taşınmazları kullandıklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1923 doğumlu mirasbırakan ..."nun 26.04.2011 tarihinde ölümü ile mirasçı olarak dava dışı eşi .... ile oğulları davacı ..., davalı ... ve dava dışı ..."in kaldıkları, mirasbırakan...in çekişme konusu 1 ve 16 parsel sayılı taşınmazlarını 29.12.2004 tarihinde dava dışı ..."e, ...nin ise 12.12.2006 tarihinde mirasbırakanın oğlu olan davalı ..."ye satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Bilindiği ve Türk Medeni Kanunu"nun 6. maddesinde düzenlendiği üzere "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." Yine 6100 sayılı HMK"nun 190/1. maddesi gereğince "ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.
Somut olaya gelince; mirasbırakan ..in dava dışı 753 ada 34 parsel sayılı kat irtifaklı taşınmazının 220/1070"er paylarını oğulları...,...ve ..."e temlik ettiği ve bu temlik neticesinde anılan taşınmazdaki 14 ve 15 numaralı bağımsız bölümlerin davalı ..., 16 ve 17 numaralı bağımsız bölümlerin davacı ..., 18 ve 19 numaralı bağımsız bölümlerin dava dışı mirasçı... adına tescil edildiği, yine mirasbırakanın dava konusu 752 ada 24 parsel sayılı taşınmazında kat irtifakı kurulması üzerine 1754/13576"şar paylarının oğulları ...,..,... ve ... adına, 877/13576 payını ise dava dışı eşi ... adına tescil edildiği, bu suretle mirasbırakanın taşınmazlarını mirasçılarına paylaştırdığı anlaşılmış olup, dava konusu taşınmazları ise dava dışı...ye muvazaalı olarak yani oğlu olan davalı ..."ye devretmek amacıyla temlik ettiği usulünce ispat edilememiştir.
Hal böyle olunca; mirasbırakanın mirasçılarından mal kaçırmak kastıyla hareket ettiği ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davalıya geri verilmesine, 08.06.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.