Abaküs Yazılım
21. Hukuk Dairesi
Esas No: 2017/6386
Karar No: 2018/524
Karar Tarihi: 25.01.2018

Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2017/6386 Esas 2018/524 Karar Sayılı İlamı

21. Hukuk Dairesi         2017/6386 E.  ,  2018/524 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesi

    KARAR

    A) Davacı İstemi:
    Davacı; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile yetim aylığının kesildiği tarihten itibaren bağlanarak ödenmeyen aylıklarının kanuni faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.
    B) Davalı Cevabı:
    Davalı SGK vekili özetle; Denetim elamanlarınca yapılan tahkikat sonucunda; davacının boşandığı tarihten beri eşiyle birlikte yaşamaya devam ettiğinin belirlendiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
    İlk derece Mahkemesince; “ Davacının 2003 yılından maaşının kesildiği 2010 yılına kadar maaş aldığı, maaşının denetmen raporu doğrultusunda 24.10.2008 tarihi itibariyle kesildiği görülmüş, SGK denetmenlerinin beyanlarına başvurduğu, muhtar ve azalar davacı ile boşandığı aynı adreste birlikte yaşadıklarını beyan etmiş, mernis adres kayıtlarına göre davacının ve boşandığı eşinin 04.08.2009 yılına kadar adreslerinin aynı olduğu, 2003 yılında boşanan kişilerin yaklaşık 6 yıl kadar sisteme kayıtlı adreslenin aynı olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, yine seçim müdürlüğü bilgilerine göre davacının ve boşandığı eşinin 2009 seçimlerinde aynı yerde ve arka arkaya oy kullandıkları, dosya kapsamında dinlenen tanıklardan ..."in (tutanak tanığı) tutanak içeriğini doğruladığı ve davacının ve boşandığı eşinin kurumun maaş kesme işlemini yaptığı tarih olan 2010 yılına kadar birlikte yaşadıklarını doğruladığı, bir kısım tanıkların beyanlarının ihtilaflı dönem dışı olan 2010 sonrasına ait olduğu, yine davacı tarafından bildirilen soruşturma dosyalarının da 2010 sonrası döneme ait olduğu, dolayısıyla ihtilaflı dönemden sonraki bir zamana ait olduğundan itibar edilemeyeceği düşünülmüş, dosyada tarafların ihtilaflı dönemde ayrı yaşadıklarına dair kolluk araştırması olsa da, anılan araştırmanın bahsedilen tanık beyanı, mernis ve seçim kayıtları ile çeliştiği anlaşıldığından ve anılan araştırmanın 5510 sayılı yasanın 59.maddesine göre denetmenlerce tutulan tutanakların aksini ispata yetmeyeceği de anlaşılarak, davacının davasının reddine karar vermek gerekmiştir. ” gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmiştir.
    İstinaf Başvurusu ;
    Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının boşandığı tarihten beri eski eşinden ayrı yaşadığı, müşterek çocuğunu alıp verirken görüştüğü, birlikte yaşamadıkları, bu hususun tanık beyanları ile sabit olduğu, davacı ile boşandığı eşinin adresinin farklı olduğunu, İhbarcı ...’ün devamlı surette usulsüz ihbarlarda bulunduğu, bu nedenle iftira suçundan yargılandığı, buna rağmen bu kişinin beyanına itibar edilerek işlem yapıldığı, gerekçeleriyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
    D) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
    “ Dava konusu olayda; davacı ile boşandığı eşinin 04/08/2009 tarihine kadar ki mernis adresinin aynı olduğu, Kurum kontrol memurlarınca düzenlenen tutanakta davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının muhtar beyanı da alınarak tespit edildiği, buna göre Kurumun davacının aylığını keserek 26/10/2008 tarihine kadar yersiz ödenen aylıkları borç çıkarma işleminin yerinde olduğu, ancak davacının talebinin, aylığını iptal eden Kurum işleminin iptali yanında 15/02/2010 tarihinde dava tarihine kadar ödenmeyen aylıkların tahsili şeklinde olduğu, Kuruma verdiği bila tarihli ve 22/04/2011 tarihli dilekçelerinde de kesilen aylıklarının bağlanmasını talep ettiği, Kurumca davacının mevcut durumu ile ilgili yeniden inceleme ve araştırma yapılmaksızın, daha önce yapılan inceleme ve araştırmaya dayanılarak 05/04/2011 ve 13/06/2011 tarihli yazılar ile davacı talebinin reddine karar verildiği, halbuki tüm dosya kapsamı ve özellikle tanık beyanları ve davacı ile boşandığı eşinin davacı aleyhine 03/12/2011 tarihinden itibaren işlediği “hakaret, nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal etme, mala zarar verme, tehdit, kasten yaralama, kişilerin huzur ve sükununu bozma” gibi suçlardan yapılan soruşturma açılan davalar ile bu soruşturmalardaki tarafları beyanları dikkate alındığında davacının en azından Kurumdan tekrar tahsis talebinde bulunduğu ve Kurumca inceleme yapılmaksızın davacının talebinin reddedildiği 05/04/2011 tarihinden sonra davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarına dair delilin olmadığı, buna göre bu tarihi takip eden aybaşı olan 01/05/2011 tarihinden itibaren babasından dolayı ölüm aylığına hak kazandığına dair kabulün mevcut delil durumu karşısında usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacının istinaf talebinin kısmen kabul edilerek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve dosyada mevcut deliller hüküm kurmak için yeterli olduğundan delil toplanmasına ve duruşma açılmasına gerek olmaksızın davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.” gerekçeleriyle “ 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.3 maddesi gereğince KABULÜNE,
    ... Asliye Hukuk Mahkemesinin (İş Mahkemesi Sıfatıyla) 2015/6 E., 2017/136 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
    2- Davanın KISMEN KABULÜ İLE,
    a-Davacının bila tarihli (05/04/2011 tarihli Kurum cevabına dayanak teşkil eden) tahsis talebini reddeden 05/04/2011 tarihli Kurum işleminin iptaline,
    Davacıya 05/04/2011 tarihini takip eden aybaşı olan 01/05/2011 tarihinden itibaren babasından dolayı ölüm aylığı bağlanması, 01/05/2011 tarihinden itibaren hak kazandığı aylıkların davacıya ödenmesi gerektiğinin tespitine, fazlaya ilişkin talebinin REDDİNE, “ karar verilmiştir
    E) Temyiz:
    Davalı SGK vekili; “Dosyada davacı tarafından belirtilen ve yapılan incelemede delillerin incelenmesinde elde edilen veriler 05.04.2011 tarih ve dava tarihi arasında yapılan incelemelerde davacı ayrı yaşadığını ispatlayamamıştır. Davacıya ait ayrı bir adres kaydı , elektrik ve su abonelikleri kayıtları ise tespit edilememiştir. .” gerekçeleriyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
    F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
    Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ile yetim aylığının kesildiği tarihten itibaren bağlanarak ödenmeyen aylıklarının kanuni faizi ile birlikte ödenmesi istemine ilişkindir.
    Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
    Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
    Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
    Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
    5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
    Somut olayda ; davacı ...’ün 28/05/2003 tarihinde eşi ...’dan boşandığı, 26/12/1996 tarihinde vefat eden babası Niyazi Ergün ‘den dolayı yetim aylığı bağlandığı, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 14/12/2010 tarih, 2010/561 sayılı rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak davacının aylıklarının 26/10/2008 tarihinde kesildiği ve bu tarihten itibaren borç çıkarıldığı, döneme ve miktara ilişkin dosyada bilgi olmadığı, anlaşılmıştır.
    14/12/2010 tarih, 2010/561 sayılı denetmen raporunda; şikayetçi ...’ün ihbarıyla ... Valiliği tarafından Kozcağız Bucağı/ ... adresinde , muvazaalı boşanıp aylık alan kişiler hakkında araştırma yapılmasının istenilmiş olduğu, dilekçeye konu kişiler hakkında toplu rapor düzenlenmiş olduğu, Muhtarla yapılan görüşmenin azalar ..., ... ve ... ‘ın imzalarıyla tutanak altına alındığı,... Bilgin"in beyanında "... ile ..."ü tanıyorum. Bu şahıslar Merkez Mahalle Yıldız Caddesi Okul Sokak"da oturmaktalar. Bu şahısların boşandığını duymadım. Ben evli biliyordum. Boşandıklarını şimdi sizden duydum. ..."ün boşandığı eşi ..."un ikamet adresi ... Köyündedir. Mahallemde herkes bu şahısları evli olarak bilir" şeklinde beyanda bulunduğu, denetmence davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıkları kanaatine varıldığı görülmüştür.
    Sonuç olarak; Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından tanzim edilen raporun içeriği, davacı ve eşinin 04/08/2009 tarihine kadar ikamet adreslerinin aynı olması, 2009 seçimlerinde aynı yerde ve arka arkaya oy kullanmaları hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin boşandıktan sonra birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilememiştir. Yerel Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi de, bu hususta hemfikirdir. Ayrıldıkları nokta davacının kurum işleminin iptaline ilişkin talebinin yeni bir işlem olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Denetim raporu 14/12/2010 tarihli olup, davacının bila tarihli talebi bu tarihin akabinde ve anılan rapora dayanan işleme yöneliktir. Yani yeni ve ayrı bir talepten sözedilemez. Zira Kurumun işlemi 15/02/2010 tarihlidir ve Kurumun red cevabı 05/04/2011 tarihlidir. Bu durumda ortada yeni bir talep yokken, dava dilekçesinde de böyle bir talep yokken , davacı ve eşi arasındaki kovuşturma ve soruşturmaların en erken tarihi, "Hakaret, nitelikli olarak konut dokunulmazlığını ihlal etme, mala zarar verme, tehdit" suçlarına ilişkin 03/12/2011 suç tarihli iddianameye ilişkinken, Bölge Adliye Mahkemesince dava konusu talebin yeni bir talep olarak değerlendirilmesi ve talebi aşar şekilde istinaf başvurusunun kısmen kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
    O halde, davalı SGK vekilinin temyiz başvurusunun kabulü ile davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA karar verilmesi gerekmiştir.
    G)SONUÇ:
    Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi