10. Hukuk Dairesi 2015/1842 E. , 2015/8014 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmda belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraflar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 01.02.1990-31.01.2006 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığının tespitine ilişkin olup, mahkeme, davacının 15.04.2002 tarihinden önceki talebinin hak düşürücü süreye uğradığı gerekçesiyle reddine, 15.04.2002 tarihinden itibaren 56 gün hizmet akdi ile çalıştığına şeklinde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları Kurumca tespit edilemeyen sigortalıların, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde dava açacakları hükmü öngörülmüştür. Yönetmelikle tespit edilen belgelerin Kuruma verilmiş olması durumunda hak düşürücü sürenin işlememesi, ancak iş bu belgelerin içerdiği işe başlama tarihinden sonraki dönem için söz konusudur.
Yine aynı işverenin değişik işyerlerinde çalışmanın ara vermeksizin sürekli biçimde mevcudiyeti halinde, hak düşürücü süre, sigortalının işverene ait son işyerinden ayrıldığı yılın sonundan başlar. Anılan işyerinden ayrıldıktan sonra ara vererek işverenin diğer işyerine girmiş ise önceki işyeri bakımından hak düşürücü
süre işler. Hak düşürücü sürenin her işveren yönünden ayrı ayrı hesaplanması gereği açıktır.
Eldeki dosyada, davacının davalı işyerinden 01.02.1990-15.04.2002 tarihleri arasında hak düşürürü süreye uğradığı gerekçesiyle vermiş olduğu karar isabetsizdir. Çünkü talep edilen bu dönem yönünden davacının hizmet döküm cetvelinde davalı işyerinden kısmi bildirimler vardır. Dolayısıyla bu dönem yönünden bildirimler olması nedeniyle hak düşürücü süreden bahsedilemez. Davacının hizmet döküm cetvelinde talep konusu süre içinde 01.06.2004-05.08.2004 tarihler arası dava dışı işveren yanında çalışmalarının bildirildiği ve davalı ile dava dışı işyerinin ortakları arasında Recep Güler ve İsmail Ayazoğlu’nun olması dikkate alınarak davalı işyeri ile dava dışı işyeri arasında organik bir bağ bulunduğunun gözetilmeyerek, davalı işyerinden verilmiş 23.09.2004 tarihli işe giriş bildirgesi ve dava dışı işyerinden verilmiş 01.06.2004 tarihli işe giriş bildirgesindeki imzanın ... raporuyla davacının eli ürünü olmadığının belirlenmiş olması karşısında mahkemenin yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 297. maddesinde "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü öngörülmüş olup, hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgili olduğundan, bu husus dikkate alınmaksızın 15.04.2002 sonrası 56 gün davalı kurumuna bildirilmeyen eksik çalışmalarının bulunduğu yönünde infaza elverişsiz şekilde kabulün hangi dönemleri kapsadığının belirtilmeksizin karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davacıya ve davalı şirkete iadesine, 28.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.