20. Hukuk Dairesi 2013/5731 E. , 2013/8706 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tesbitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine ve davalı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin giderden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü, 106 ada 76, 77 ve 78 parsel sayılı sırasıyla 15456,22 m², 3319,47 m² ve 6420,94 m² yüzölçümündeki taşınmazlar, Şubat 1951 tarihli ve 9 nolu tapu kaydı ve gittileri uygulanarak davalılar adına tespit edilmişlerdir.
Davacı Hazine, taşınmazların .... Deresine cepheli, eğimleri yüksek kullanılmayan yerler olduğunu, zilyetlik koşullarının oluşmadığını, öncelerinin orman olduğunu ileri sürerek davalılar adına yapılan tespitlerin iptali ile Hazine adına tapuya tescillerini istemiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden oldukları, 1744 sayılı Kanunun 2. maddesi koşulları oluşmadığından tapu kaydına itibar edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne ve dava konusu 102 ada 76, 77 ve 78 nolu taşınmazların tespitlerinin iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tescillerine karar verilmiş, davacı Hazinenin ada numarasının yanlış yazılması nedeniyle tavzih istemi üzerine 16.11.2011 günlü tavzih kararıyla dava konusu taşınmazlar Karacalar Köyü 106 ada 76, 77 ve 78 parseller olarak düzeltilmiştir. Hüküm davacı Hazine ve davalı ... tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiş, duruşma istemi giderden reddedilmiş, Hazine 09.12.2011 günlü dilekçe ile temyiz isteminden vazgeçmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraz istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde 30.06.2003’de altı aylık ilân sonucu kesinleşen orman tahdidi ve 2/B madde uygulamaları bulunmaktadır.
1) Hazine vekili 09.12.2011 günlü dilekçe ile temyizden vazgeçtiğinden temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
2) Davalı ...’ın temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; mahallinde yapılan 1. keşif sonucu orman bilirkişi tarafından düzenlenen 02.12.2010 tarihli raporda çekişmeli taşınmazların 2003 yılında yapılan ve kesinleşen orman tahdidine göre tamamının orman tahdit sınırları içerisinde kaldığı ve eski tarihli memleket haritası ile hava fotoğraflarında orman sayılan yerlerden oldukları, 2. keşif sonucu aynı orman bilirkişi tarafından düzenlenen 09.05.2011 tarihli raporda çekişmeli taşınmazların kesinleşen orman tahdidine ve eski tarihli resmî belgelere göre orman tahdit sınırları dışında orman sayılmayan yerlerden oldukları, 3. keşif sonucu orman bilirkişi kurulu tarafından sunulan 27.06.2011 günlü raporda kısmen tahdit içinde, kısmen ormanlık alanda görüldükleri, Dairenin iade kararı üzerine orman bilirkişi kurulu tarafından sunulan ek raporda ise bu kez tamamının tahdit hattı dışında orman sayılmayan yerlerden oldukları bildirilmiştir. Tüm raporlar birbiri ile çelişkili olup çelişkili raporlara dayanılarak hüküm kurulamaz.
Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanun hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Kanun ile sadece Devlet ormanları belirlenmiştir. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuştur. İadenin koşulları aynı Kanunda gösterilmiştir.
Devletleştirilen ve iadeye tâbi olmayan ormanlara ait tapu kayıtları hukukî değerlerini yitireceği, 6831 sayılı Kanunun 3373 sayılı Kanun ile değişik 1/F maddesi, öncesi orman olmayan taşınmazlar bakımından söz konusu olabileceği gibi, dayanılan 2 hektar 7579 m² yüzölçümündeki tapu kaydının miktarı her ne kadar mesaha tashihi davası ile 125 hektar 6350 m² ye çıkarılmışsa da Hazine ve Orman Yönetimi taraf olmadığından davacı Hazineyi bağlayacağı düşünülemez.
Bu nedenle; mahkemece, öncelikle dayanılan tapu kaydı tüm geldi ve gitti kayıtları ile birlikte istenerek, kesinleşen orman kadastrosuna ait tüm tutanaklar ve haritası ile eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı, tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 veya 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritası, topografik fotogrometri yöntemiyle düzenlenen kadastro haritaları, komşu parsellere ilişkin kadastro tespit tutanak ve dayanakları ile davalı olanların dava dosyaları, hükmen orman olanların tescil dosyaları ilgili yerlerden getirtildikten sonra önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç mühendis, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı refakate alınarak yeniden yapılacak inceleme ve keşifte öncelikle kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazların tahdit hattına göre konumları duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmelidir.
Yukarıda açıklanan araştırma sonucu taşınmazların kesinleşen orman kadastrosu sınırları dışında orman sayılmayan yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde, davalı gerçek kişilerin bu yeri Hazineye karşı 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri gereğince imar-ihya ve zilyetlik yoluyla kazanıldığını kanıtlamaları gerekeceğinden, bu kez dava konusu taşınmazların bulunduğu yere ilişkin eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve amenajman planı ile varsa topografya haritaları ile tespit tutanağının düzenlendiği tarihten 15 veya 20 yıl önce çekilmiş hava fotoğrafları ile bu fotoğraflardan üretilmiş memleket haritaları bulundukları yerden getirtilerek birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, AnaKanun Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin
onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, fotogrametri yöntemiyle düzenlenen kadastro paftalarında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadıkları belirlenmeli, çekişmeli taşınmazların miktarı ve konumuna göre 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklığı niteliğinde olup olmadıkları, orman içi açıklıklarının zilyetlikle kazanılamayacağı gözetilmeli; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları uygulanmalı; bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; taraf tanıkları ve tespit bilirkişiler dinlenerek dayanılan 2 hektar 7579 m² yüzölçümündeki tapu kaydının mahalline uyup uymadığı tespit edilerek, tapu kaydı mahalline uyuyor ise, tapu kaydının kapsadığı taşınmazları gösterir fennî bilirkişi tarafından denetlemeye elverişli krokili rapor düzenlenmeli, memleket haritası ve hava fotoğraflarındaki konumu dikkate alınarak tapu kaydının 4785 ve 5658 sayılı Kanun kapsamında hukukî değerini yitirip yitirmediği araştırılmalı, ziraatçı bilirkişiden taşınmazların konumu, eğimi, bitki örtüsü, ağaçların cinsi, sayısı ve zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadıklarını açıklayan rapor alınmalı, varsa zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davalılar yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davalılar yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme, yetersiz ve çelişkili bilirkişi raporlarına dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve Kanunya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle; davacı Hazinenin temyiz isteminin REDDİNE,
2) İkinci bentde açıklanan nedenlerle; davalı ...’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 03.10.2013 günü oy birliği ile karar verildi.