3. Hukuk Dairesi 2019/6029 E. , 2020/1863 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki istirdat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, 17.10.2011 tarihinde ilgili adreste bulunan 29 no"lu daireyi satın aldığını, o tarihte apartmanda ve dairede hiç kimsenin oturmadığını, 08.09.2012 tarihinde daireyi dava dışı Özlem Kurt isimli kişiye kiraladığını, kiracının 12.09.2012 tarihinde abonelik için davalı kuruma başvurduğunu ve sıfır endeksle 20.09.2012 tarihinde kullanıma açıldığını, davalı şirket tarafından 11.10.2012 tarihinde gönderilen faturada 4.274,50 TL borç bulunduğu ve 12.12.2012 tarihinde 57,60 TL elektrik tahakkuku bulunduğu belirtilerek, toplam 4.511,44 TL borç çıkarıldığını, 2012 yılının Eylül ayında daireye giren bir kişinin, bu süre içinde bu kadar elektrik tüketimi yapamayacağını, sayacın bozuk olma ihtimalinin bulunduğunu belirten kiracının, davalı kuruma başvurarak faturaya itiraz ettiğini, elektrik sayacının sökülerek kontrole alındığını ,ancak davalı kurumun sayacı kontrol için Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Kontrol İstasyonu"na göndermesi gerekirken özel bir firmaya gönderdiğini ve bozuk olmadığının belirtildiğini, fatura dönemine ait tüketim tutarlarının Temmuz, Ağustos ve Eylül aylarına ait olduğunun iddia edildiğini, borçtan daire maliki olarak kendisinin sorumlu tutulduğunu,itirazda bulunduğunu, 2013 yılı Haziran ayında kendisine hiçbir bildirimde bulunulmaksızın kaçak elektrik kullandığından bahisle fatura gönderildiğini, dava dışı kiracısının mağdur olmasını engellemek amacı ile borçlu olmadığı 6.245,20 TL"yi 28.06.2013 tarihinde davalıya ödediğini, kaçak elektrik kullanılmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 6.245,20 TL"nin ödeme tarihi olan 28.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, kurumlarınca 19.10.2012 tarihinde düzenlenen rapora göre sayacın sağlam olduğunun tespit edildiğini, davacının itirazlarının bu nedenle reddedildiğini savunarak ,davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi sonucunda Dairemizin 19.10.2017 tarih ve 2016/2644 E.- 2017/14204 K. sayılı ilamı ile "".... dosyanın konusunda uzman bilirkişi veya üç kişilik bilirkişi heyetine tevdii ile, taşınmazın davacının zilyetliğine geçtiği tarih ile kaçak elektrik tutanağının düzenlendiği tarih aralığının hesaplanması, davacının sorumlu olacağı kaçak elektrik bedeli tespit edilip, tüm deliller değerlendirilerek, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve 622 sayılı EPDK kararı hükümlerine göre ve hüküm kurmaya, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği..."" gerekçesi ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda ise, davanın kısmen kabulü ile, davacının 28/06/2013 tarihinde yapmış olduğu 6.225,96 TL ödemenin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan istirdadı ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Taraflar arasındaki uyuşmazlık;kaçak elektrik kullanımından kaynaklı istirdat istemine ilişkindir.
Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorunludur. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bir bozma nedenidir. Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hale sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak, ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
Somut olayda;Dairemizin 19.10.2017 tarih ve 2016/2644 E.- 2017/14204 K. sayılı ilamında davaya konu taşınmazın 17.10.2011 tarihinde davacının mülkiyeti ve zilyetliğine geçtiği,keza dosya içerisinde bulunan, davaya konu elektrik faturasının düzenlenmesinde herhangi bir usulsüzlük ya da yolsuzluk olduğunu davacı tarafın ispat edemediği, 28.09.2012 günlü kaçak tespit tutanağı içeriğinden, abone tipinin mesken olduğu, davacının kesik enerjiyi açarak, abonesiz enerji kullanımı yaptığının tespit edildiği,tutanak içeriği ile davacının kaçak elektrik kullandığı kesin bir biçimde saptandığından, davacının kaçak elektrik kullanmadığı yönündeki beyanına itibar edilemeyeceği,bu nedenle mahkemece dosyanın konusunda uzman bilirkişi veya üç kişilik bilirkişi heyetine tevdii ile, taşınmazın davacının zilyetliğine geçtiği tarih ile kaçak elektrik tutanağının düzenlendiği tarih aralığının hesaplanması, davacının sorumlu olacağı kaçak elektrik bedeli tespit edilip, tüm deliller
değerlendirilerek, Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği ve 622 sayılı EPDK kararı hükümlerine göre ve hüküm kurmaya, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilmiş olmakla,mahkemece davacının kaçak elektrik tüketimi yaptığı yönünde davalı yararına oluşan usuli müktesep hak gözetilerek inceleme ve değerlendirme yapılarak hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Her ne kadar mahkemece,bozma ilamı sonrasında yeni bir bilirkişi raporu alınmış ve bu rapor hükme esas alınmak suretiyle de karar verilmiş ise de,hükme esas alınan 10.08.2018 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde, davacının kaçak elektrik tüketimi yapmadığı belirtilip normal tüketime dayalı hesaplamayı içerdiği,bu şekli ile davacının kaçak elektrik tüketimi yaptığı yönünde davalı yararına oluşan usuli müktesep hak ilkesi gözetilmeden düzenlenen bu raporun hükme esas alınabilecek nicelik ve nitelikte olmadığı açıktır.
Bu itibarla mahkemece,önceki bilirkişiler dışında alanında uzman ayrı bir bilirkişiden Dairemizin 19.10.2017 tarih ve 2016/2644 E.- 2017/14204 K. sayılı bozma ilam içeriğini karşılar,taraf ve Yargıtay denetimine elverişli nicelik ve nitelikte yeni bir rapor alınmak suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ile yetersiz bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,02.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.