Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden malik olduğu 2726 parsel (ifraz sonrası 3422 parsel olan) sayılı taşınmaza, davalının haksız yere direk dikmek ve çukur açmak suretiyle tecavüz ettiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi, yıkım, eski hale getirme, ecrimisil ve tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazdaki bir kısım mahsule davalının zarar verdiği gerekçesi ile tazminat isteğinin kısmen kabulüne, elatmaya yönelik iddiaların sabit olmadığı gerekçesi ile diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, hem doğrudan hem de dolaylı (komşuluk hukukuna dayalı) elatmanın önlenmesi, yıkım, eski hale getirme, ecrimisil ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, tazminat isteğinin kabulüne, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.
Tüm dosya içeriği, toplanan delillerden; davacının, kayden malik olduğu 2726 (ifraz ile 3422) parsel sayılı taşınmaza, davalı şirketin direk dikmek ve ekili yerde kazı yapmak suretiyle tecavüz ettiğini, dikilen direklerin taşınmazının kullanımını sınırladığını, direk kavislerinin altında kalan kısımlarda ekim ve dikim yapamadığını ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Yapılan inceleme ile; davacı taşınmazına doğrudan bir tecavüz olmadığı, ancak davalı tarafından davacı taşınmazına açılan logar çukuru sebebi ile 84.03.-TL zarar belirlenerek, doğrudan tecavüz isteği bakımından davanın reddine, tazminat isteği bakımından davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru olduğuna göre, davacı vekilinin öteki temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ancak, davacı, davalı tarafından dikilen direkler nedeniyle zarar gördüğünü ve tarlasına biçerdöver sokamadığını bildirerek komşuluk hukukuna da dayalı olarak elatmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur. Ne var ki mahkemece bu yönde bir inceleme yapılmış değildir.
Bilindiği üzere; Çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir.
O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Hal böyle olunca; davalının diktiği direkler bakımından yukarıdaki ilkeler uyarınca bir araştırma yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilip, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, kabule göre de; Harçlar Kanununun 1 sayılı tarifesinin III/1.maddesinin son fıkrası ile nispi karar ilam harcının 18,40.-TL"nin altında olamayacağı düzenlendiği halde 4,99.-TL harcın tahsilinin hüküm altına alınmış olması da isabetsizdir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.