21. Hukuk Dairesi 2017/5973 E. , 2018/537 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Kırşehir 1. Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
K A R A R
A) Davacı İstemi:
Davacı, asıl davada; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptalini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabı:
Davalı SGK vekili özetle; 27/10/2015 tarih ve 2015/TS098 sayılı rapor ile davacının boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edildiğini, Kurum işleminin yasal düzenlemeye uygun olduğunu, davacının davasının hukuki dayanaktan yoksun ve haksız olduğunu belirterek reddini istemiştir.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk derece Mahkemesince; “ Emniyet Müdürlüğü tarafından mahkememize gönderilen yazıda davacı ile boşandığı eşinin 4-5 yıl birlikte yaşadığı belirtilmiş ise de dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere davacı ile boşandığı eşinin 10/03/2015 tarihinde tekrar evlendikleri, yani davacı ile boşandığı eşinin bu tarihten sonra birlikte yaşadıkları Emniyet Müdürlüğü tarafından belirtilen sürede bu tarihten sonraki durumun kast edildiği, ayrıca davalı SGK tarafından tarafların aynı adreste oturdukları beyan edilen yerde davacı ve boşandığı eşi ..."a komşu olan kişilerin tespiti için Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı, gelen müzekkere sonucunda davacının komşuları olan ..., ... ve Ülkiye Kurukafa"nın tanık olarak dinlendiği,dinlenen bu tanıkların beyanlarından da anlaşılacağı üzere davacının, eski eşi olan ... ile evlenmeden önce Kayseri ilinde ikamet ettiği, davacının ise Kırşehir ilinde ikamet ettiği, davacı ile boşandığı eşinin arasının iyi olmadığı, davacının çocuklarının Kırşehir de olması nedeni ile özellikle boşandığı eşi ..."un Kırşehir"de olmadığı zamanlarda Kırşehir iline gelerek çocuklarını gördüğü, birkaç gün kaldıktan sonra tekrar Kayseri iline gittiği, bu nedenle tüm dosya kapsamına göre; davacının eşinden ayrıldıktan sonra birlikte yaşamaya devam etmedikleri, 10/03/2015 tarihinde tekrar evlendikten sonra birlikte yaşamaya devam ettikleri, anlaşıldığından davanın kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.. ” gerekçesiyle DAVANIN KABULÜNE, Davalı kurumun 05/01/2016 tarih ve 119243 sayılı borç bildirim yazısının İPTALİNE, karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu ;
Davalı SGK vekili; "Kurumca davacı hakkında yapılan işlemlerin usul ve esas yönünden yasaya uygun olduğunu, davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının sabit olduğunu, mahkemece yeterli bir araştırma yapılmadığını" belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddini talep etmiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Somut olayda, Kurumun 27.10.2015 gün ve TS-098 sayılı raporunda davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşadıkları kabul edilmiş ise de bu kabulü doğrulayan delil bulunmadığı, raporda sözlü bilgisinin alındığı belirtilen kişilerin isimlerinin dahi yer almadığı, mahkemece dinlenilen tanıkların davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşamadıklarını söyledikleri, kolluk araştırmasının da bu yönde olduğu, SGK denetmeninin raporunda bahsi geçen ..."un kız kardeşinin muhtemelen tanık olarak dinlenen Remziye Ocak olduğu ve davacı ile boşandığı eşinin ayrı yaşadıklarını söylediği, davacının 22.11.2007-03.03.2015 tarihleri arasında Kayseri/Melikgazi, bu tarihten sonra ise ... adresinde, boşandığı eşi ..."un ise 15.10.2008 tarihine kadar Duisburg/Almanya ve Kaman/Kırşehir, bu tarihten sonra ... adresinde ikamet ettikleri ve böylece davacı ile boşandığı eşinin 03.03.2015 öncesi farklı adreslerde ikamet ettikleri, davacının 2008, 2009, 2011 yıllarında Kayseri de oy kullandığı ve Kırşehir"de bu tarihten sonra ilk defa 06.07.2015 günü oy kullandığı, ..."un ise tüm seçimlerde Kırşehir"de oy kullandığı ve böylece davacı ile boşandığı eşinin 5510 sayılı Kanun"un 56/2 maddesi anlamında birlikte yaşamadıkları anlaşılmakla; borç bildirim yazısının iptaline dair incelenen mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından, davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK"nın 353/1-b.1 bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
E) Temyiz:
Davalı SGK vekili;”davacı ve eşinin 2007 yılında aynı yerde oy kullanmaları, davacının eşinin kız kardeşinin davacı ile eşinin hiç ayrılmadıklarını hep birlikte yaşadıklarını beyan etmesi, Emniyet müdürlüğünden gelen müzekkerelerde ve çevre soruşturmasında davacı ile eşi ..."un 4-5 senedir birlikte yaşadıkları beyan edildiği, 05.02.2010 tarihinden itibaren davacı sıklıkla Kırşehir "de bulunan... Merkezinde tedavi olması hususları irdelenmeden karar verilmiştir.” gerekçeleriyle Bölge Adliye ve yerel Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
Anılan maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere, düzenleme ile hakkın kötüye kullanımının olası uygulamaları engellenmek istenmiş ve bu amacın gerçekleştirilebilmesi için kötüye kullanımın varlığı belirlendiği takdirde ilgiliyi haktan yararlandırmama; hakkın kötüye kullanılması durumunda hak sahipliğinin ortadan kalkması ve dolayısıyla gelir veya aylıktan yararlandırılmama yöntemi benimsenmiştir.
5510 sayılı Yasa"nın 56. maddesinde oldukça yalın olarak; "eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen" ibareleri yer almakta olup kanun koyucu tarafından örneğin; "sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan", " hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan", "gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan" veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede, boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurum"ca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken, eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan "boşanma" hukuki durum ve sonucunun, eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda "anlaşmalı boşanma" adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibariyle gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Somut olayda; davacı ... (...) ile eşi ... 26.04.1993 tarihinde boşandıkları, 12.09.1978 tarihinde vefat eden babası ..."dan dolayı 01.05.2006 tarihinden itibaren davacıya 506 sayılı Kanun"a göre ölüm aylığı bağlandığı, davacı ile boşandığı eşi ...’un 10/03/2015 tarihinde tekrar evlendikleri, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 27/10/2015 tarih ve 2015/TS-098 sayılı rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak davacının aylığının kesilerek, Kurumca 25/12/2010-25/03/2015 tarihleri arasında ödenmiş olan 39.728,27 TL asıl alacak ile 10.394,52 TL yasal faizi olmak üzere toplam 50.122,79 TL"nin borç çıkarıldığı anlaşılmıştır.
Ayrıca; 27/10/2015 tarih ve 2015/TS-098 sayılı denetmen raporunda; Davacı ve eşinin “...” adresinde birlikte yaşadıkları yapılan çevre soruşturmasında şifahi olarak ifade edildiği, Barışkurt sitesi A blok 1 nolu dairede ikamet eden davacının eşinin kız kardeşinin davacı ile eşinin hiç ayrılmadıkları, hep birlikte yaşadıklarını beyan ettiği, bu ifadenin denetmenlerce tutanak altına alındığı, görülmüştür.
Sonuç olarak; Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından tanzim edilen raporun içeriği, Kırşehir merkez ilçe Seçim Başkanlığı tarafından davacı ve boşandığı eşi ..."un tekrar evlenmeden önce 2007’de aynı yerde, oy kullandıklarının bildirilmesi, davacının eşi ..."un kız kardeşinin denetmene verdiği ifadesini, Mahkemede gerekçesiz ifadesini değiştirmesi davacı ve eşinin tekrar evlenmelerinin birlikte yaşamanın kuvvetli delili olması, Medula kayıt sisteminde davacının 05/02/2010 tarihinden itibaren birçok defa Kırşehir"de bulunan ...Eğitim ve Araştırma hastanesi, ... ve Kırşehir Ağız ve Diş Hastanesinde tedavinde olması hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı ve eşinin boşandıktan sonra birlikte yaşamaya devam ettikleri sabit olup 5510 sayılı yasanın 59/2. maddesi gereğince Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları tarafından düzenlenen tutanak içeriğinin de aksi ispat edilemediğinden, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
O halde, davalı SGK vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yeniden hüküm kurulması gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebepten dolayı ORTADAN KALDIRILMASI gerekmiştir.
G)SONUÇ:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK"nun 373/1. maddeleri uyarınca (KALDIRILMASINA), ilk derece mahkemesi kararının yukarıda belirtilen nedenle (BOZULMASINA), dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 25/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.