3. Hukuk Dairesi 2013/12732 E. , 2013/13118 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen ziynet alacağı davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 2010 yılında evlendiklerini, nişan, kına ve nikah törenlerinde müvekkiline 16 adet altın bilezik, 54 adet çeyrek altın, 4 adet yarım altın, 4 adet ata altın, 1 adet altın yüzük, 1 adet altın kolye, 2 takım üçlü set ve 1 adet altın künye takıldığını, nikahta takılan ziynetleri davalının ablasının aldığını, bir süre evindeki kasada muhafaza edip, daha sonra banka kasasına koyduğunu iddia ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, 10 adet altın bilezik, 20 adet çeyrek altın ve 1 adet altın setin aynen iadesini, bunun mümkün olmaması halinde 17.000.00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 26.11.2012 havale tarihli ıslah dilekçesi ile; 4 adet 22 ayar bilezik, 12 adet 14 ayar bilezik, 48 adet çeyrek altın, 4 adet yarım altın, 2 adet büyük altın, 1 adet 14 ayar mini set, 1 adet inci gerdanlığın toplam değeri olan 21.523,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının, tüm kişisel eşyalarını ve takılarını alarak evi terk ettiğini, davacının annesinin düğün ve sonrasında yapılan masraflar için altınları bozdurduğunu beyan ettiğini, nikah merasiminde davacının belirttiği kadar altın takılmadığını savunarak; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece;davanın kısmen kabulü cihetine gidilerek; 10 adet bilezik bedeli olan 5.280,00 TL, 20 çeyrek altın bedeli olan 3.160,00 TL ve set bedeli olan 1.942,50 TL"nin toplam bedeli olan 10.382,50 TL"nin dava tarihinden itibaren işlemeye başlayan yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; ziynet eşyalarının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2)Borçlar Hukuku bakımından da, alacaklının alacağının bir kısmını istemesine ve dava etmesine bir engel yoktur. (TBK m.84)
Davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı dava kısmi dava olarak nitelendirilir. Kısmi dava; 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.
Bu bağlamda, kısmi dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibari ile bölünebilir olması ve talep miktarının, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olmaması gerekir.
Talep konusunun miktarı açıkça belli ise ve taraflar arasında bu konuda herhangi bir tartışma yoksa kısmi dava açılamaz (HMK.m 109/2), çünkü böyle durumlarda davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Hukuki yarar; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup; dava açıldığı anda var olmalıdır. Mahkemece, esas hakkındaki incelemeye geçilmeden önce; talep sahibinin bu hususta hukuki yararının bulunup bulunmadığı incelenmeli, hukuki yarar varsa talebin esasının incelenmesine geçilmelidir.
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve aynı hukuki ilişkiden doğan alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir. Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez, bu tam dava olur.
Davacının kısmi dava mı, yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesindeki talep neticesinden anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir. (m.119, 1/ğ) Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmezse, dava tam dava sayılır.Davacının davasını açıkça kısmi olarak nitelendirmesi zorunlu değildir.Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının alacağının dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.
Somut olayda, talep konusunun miktarı açıkça belli olup, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı yoktur. Hukuki yarar; dava açıldığı anda var olmadığından, sonradan harcın tamamlatılması suretiyle bu eksiklik giderilemez.
Hal böyle olunca; dava şartı eksikliğinden davanın usulden reddi gerekirken, yazılı ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş,bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.