20. Hukuk Dairesi 2013/7253 E. , 2013/9053 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 2006 yılında yapılan genel arazi kadastrosu çalışmaları sırasında ... Köyü, 115 ada 42 parsel sayılı 27952.42 m² yüzölçümündeki taşınmaz, tarım alanına dönüştürülmesi mümkün olan yerlerden olduğu belirtilmek suretiyle ham toprak niteliğinde Hazine adına tespit ve tapuya tescil edilmiştir.
Davacı, çekişmeli yerin murislerinden kalan tarım alanı olduğunu ileri sürerek tapusunun iptali ve adına tescili istemi ile dava açmıştır.
Mahkemece davanın kabulüne, çekişmeli parselin Hazine adına olan tapusunun iptali ile payları oranında muris Ali Güneş mirasçıları adlarına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine tarafından temyiz edilmekle Dairece bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 13/07/2010 tarih ve 2010/6880 - 9971 sayılı bozma kararında özetle; “Davacı çekişmeli taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olmadığı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla kazanılabilecek yerlerden olup bu koşulların yararına oluştuğunu ileri sürerek dava açmıştır.
Bir yerin zilyetlikle edinilebilmesi için o yerin diğer kamu malları gibi orman sayılan yerlerden de olmaması zorunlu olduğu gibi ormanların imar ve ihya yoluyla kazanılması da olası değildir. Taşınmaz devlet ormanına sınır durumdadır. Mahkemece bu yön gözetilerek dava Orman Yönetimine ihbar edilmediği gibi, taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı yolunda da bir araştırma yapılmamış, taşınmazlara komşu bulunan tüm parsellere ait tutanaklar ve dayanakları getirtilip denetlenmemiş, 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereğince orman içi açıklığı niteliğinde olup olmadıkları üzerinde durulmamıştır. Dosya içeriğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede daha önce orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece, bu hususta araştırma yapılmamıştır. Bu nedenle; mahkemece, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede dava tarihinden önce yapılıp kesinleşen bir orman kadastrosunun bulunup bulunmadığı Orman İşletme Müdürlüğünden araştırılarak, bulunması halinde orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneğinin dosyaya getirtilmesi; önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir tarım uzmanı ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu ve fen memurundan oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu refakate alınıp yeniden yapılacak inceleme ve keşifte kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmeli ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Yapılacak araştırma sonucunda kesinleşen orman kadastrosunun bulunmadığının anlaşılması halinde ise yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ile tespit tarihi olan 2006 yılından 20 yıl öncesine ait memleket haritası ve topografik haritası getirtilerek ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir fen elemanı refakate alınıp yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde davalı, kazandırıcı zamanaşımı nedeniyle zilyetliğe dayandığından zilyetlik koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılmalıdır. Zilyetlik maddî bir olgu olup, bunun tanık dahil her türlü delille kanıtlanması gerekir. Salt yerel bilirkişi anlatımı hükme dayanak alınamaz. Mahkemece, taraflardan tanıkları sorulup, H.M.U.K."nun 259 ve 265. maddeleri gereğince taşınmaz başında dinlenip; taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; tesbit tarihine kadar davalı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalı” denilmiştir.
Davaya dahil edilen Orman Yönetimi, 25.02.2011 günlü dilekçesiyle çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğu iddiasıyla harçlı katılımda bulunmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra dava konusu taşınmazın kesinleşen tahditte iç parsel olarak bırakıldığı, 6831 sayılı Kanunun 17/2. maddesi gereği orman içi açıklığı olduğu gerekçesiyle davacı ...’in davasının reddine, karşı davacı ... Yönetiminin davasının kabulüne ve dava konusu ... Köyü, 115 ada 42 nolu parselin kadastro tutanağının iptali ile orman niteliğiyle tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Bölgede 14.10.1996’da altı aylık ilân sonucu kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamaları bulunmaktadır.
İncelenen dosya kapsamına, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporuna göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki; hükme esas alınan raporlarda çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu, eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada orman sayılmayan yerlerden olduğu, 1996 yılında yapılarak kesinleşen orman tahdidi tutanaklarında dahi davacının babası “... tarlası” olarak belirtildiği, dava konusu 115 ada 42 nolu parselin % 15 - 20 eğimli, nadasa bırakılmış, 70 yıldır davacı ve murisleri tarafından kullanılan tarım arazisi niteliğinde bulunduğu, çevresinde tarla olarak gerçek kişiler adına kesinleşmiş 115 ada 36, 37, 38 ve 39 nolu parsellerin yer aldığı, bu haliyle davacı yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu anlaşılmakla mahkemece katılan ... Yönetiminin davasının reddi ile davacı ...’in davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ...’in temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 10.10.2013 gününde oy birliği ile karar verildi.