9. Hukuk Dairesi 2014/28068 E. , 2015/35366 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İŞ MAHKEMESİ
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı farkı, ihbar tazminatı farkı ile yıllık izin ücreti farkı, ücret alacağı farkı, harcırah alacağı farkı, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davacı işçinin 27.4.2004-6.1.2012 tarihleri arasında uluslararası TIR şoförü olarak, ayda 2-3 sefer yapmak kaydıyla İngiltere ve İspanya için 650 € ve asgari ücret, diğer Avrupa ülkeleri için 550 € ve asgari ücret karşılığı çalıştığını, işyerinde ikramiye verildiğini, yakacak ve eğitim yardım yapıldığını, bir kısım alacaklarının ödeneceğinden bahisle ibraname imzalatıldığını, bu belgede yazılı haklarını tam olarak alamadığını, çalışılan son aya ilişkin bordroda hem davacının tazminatlarının hem de ücretinin belirtildiğini, eksik ödeme yapıldığını, 2009 yılından itibaren harcırahların 100 € eksik ödenmeye başlandığını, ayrıca asgari ücret kısmının da eksik ödendiğini, akdinin haksız ve bildirimsiz olarak feshedildiğini, her yıl ancak 7-10 gün yıllık ücretli izin kullandırıldığını, yıllık izinlerinin eksik kullandırıldığını, bir kısım yıllık izin ücretlerinin de ödenmediğini, fazla çalışma yapmasına, hafta tatili ve ulusal bayram genel tatillerde çalışmasına rağmen karşılığı olan ücretlerin ödenmediğini iddia ederek fark kıdem tazminatı, fark ihbar tazminatı, fark yıllık izin ücreti, fark ücret, fark harcırah, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram genel tatil ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraflar yasal süresi içerisinde temyiz etmişlerdir.
E) Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Taraflar arasında davacının sefer primi alacağına hak kazanıp kazanamayacağı konusunda uyuşmazlık söz konusudur.
Davacı işçi 2009 yılından itibaren çıkılan her seferde harcırahlarının 100 € eksik ödendiğini iddia ederek sefer priminden yapılan kesinti nedeniyle eksik ödenen harcırahların tahsilini talep etmiş, davacı tanıkları iddiayı doğrulamışlar, davalı da bu iddiayı ikrar etmiştir.
Mahkemece bu talebin hiçbir gerekçeye yer verilmeden reddedildiği görülmektedir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunun incelenmesinden söz konusu kesintinin 2009 yılından itibaren uygulandığı ve davacının da bu şekilde çalışmaya devam ettiği, uygulamanın işyeri şartı haline geldiği gerekçesiyle sefer primi alacağı talebinin reddine karar verildiğine dair ... İş Mahkemesi’nin 12.11.2012 tarih ve 2011/356 esas 2012/587 Karar sayılı ilamı olduğu ve bu dava dosyasına emsal teşkil ettiğinden bahisle talebe ilişkin bir hesaplama yapılmayacağının bildirildiği anlaşılmıştır.
Anılan Yerel mahkeme kararı, Dairemizce temyiz incelemesinden geçmiş ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 27.11.2014 tarih ve 2013/1940 Esas 2014/35874 Karar sayılı ilamı ile özetle “4857 sayılı yasa döneminde işçi aleyhine yapılan her esaslı değişikliğin 22. madde uyarınca yazılı yapılması ve işçinin yazılı muvafakatinin bulunmasının şart olduğu, işçi aleyhine yapılan değişikliğin 22. maddedeki usul dışında yapılması nedeniyle işyeri şartı haline geldiğinin kabul edilemeyeceği, bu nedenle dosyadaki bilgi ve belgeler değerlendirilerek varsa davacının talebinin hüküm altına alınması gerektiği” gerekçesi ile bozulmuştur.
Bu açıklamalar karşısında davacının fark harcırah istemlerinin dosyadaki bilgi, belge ve beyanlar göz önüne alınarak hüküm altına alınması gerekirken yazılı şekilde reddi hatalıdır.
3- Taraflar arasında tazminat hesabında dikkate alınması gereken ücret noktasında uyuşmazlık söz konusudur.
Yurt dışı sefer primi, ücretin eki olmayıp ücret niteliğinde olmakla tazminata esas ücrette doğrudan dikkate alınır. Ücretin asgari (garanti) ücret ve sefer primi toplamından oluşması durumunda, işçinin ayda kaç sefer yaptığı belirlenerek aylık sefer primi ile asgari ücretin toplamı üzerinden tazminata esas ücret tespit olunur. Yurt dışına çıkış periyodunun değişkenlik göstermesi ve gidilen ülkeye göre sefer priminin değişmesi halinde, işçinin bir yılda yapmış olduğu seferlere göre aldığı prim tutarları toplamının bir güne bölünmesi suretiyle günlük tazminata esas ücret belirlenir (Yargıtay 9.H.D. 03.05.2013 gün, 2011/ 8904 E, 2013/ 13358 K.).
Dosya kapsamına göre; davacının sefer priminde indirime gidildiği, bu indirimin kabul edildiğine dair yazılı muvafakat bulunmadığı nazara alındığında davacının alacak hesaplarının indirime gidilmeden belirlenecek sefer primi eklenmiş ücret seviyesi üzerinden yapılması gerektiğinin gözetilmemesi hatalıdır.
4- Yıllık izin ücreti ile ulusal bayram genel tatil alacaklarının nete çevrilmesi işleminde % 14 SGK primi ve % 1 oranında işsizlik sigortası primi kesintileri yapılmaması bozma nedeni yapılmıştır.
5- 6098 sayılı TBK.un 407. maddesi uyarınca işçinin rızası yoksa yargı kararı olmadan ücretinden kesinti yapılamaz. Davacı işçi mazot cezası adı altında harcırahından haksız kesinti yapıldığını iddia etmiştir. Bu kesintinin yapıldığı dosyada mevcut bir kısım nakliye maliyet raporlarından anlaşılmaktadır. Kesinti yapıldığı davalının da kabulünde olduğu, davalının davacının mazottan haksız yere tasarrufta bulunduğunu ispat edemediği ve davalının bu kesintinin şartlarını objektif olarak ortaya koyamadığı nazara alınarak davacının mazot kesintisine ilişkin talebinin dosyadaki mevcut nakliye maliyet tablosundaki miktarlar ve tanık beyanları bir değerlendirmeye tabi tutularak hüküm altına alınması gerekirken gerekçesiz şekilde talebin reddi doğru değildir.
6- İşçi ücretlerinin ödenmesi konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı ücretinin asgari ücret kısmının banka aracılığı ile ödendiğini fakat eksik ödemeler bulunduğunu iddia ederek eksik ödenen ücret alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Dosyaya sunulan bordroların ve banka kayıtlarının incelenmesinden davacıya eksik ücret ödendiği bilirkişi raporu ile sabittir. Fakat bir kısım bordroların imzalı olduklarından bahisle bilirkişi tarafından denetime tabi tutulmadan alacak hesabı yapıldığı anlaşılmaktadır. Bordrolar imzalı da olsa gerçeği yansıtmadıklarının anlaşılması halinde işçi, alacağı olduğunu ispat etmek için başka ispat vasıtaları da getirebilecektir. Davacı taraf asgari ücretin eksik ödendiği iddiasında bulunmuş olup asgari ücret altında ödeme yapılması mümkün olmadığından inceleme yapılmadığı belirtilen bordrolarla dosyaya celp edilen banka kayıtları karşılaştırılarak davacının alacak talebinin değerlendirilmesi için kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
7- Davaya konu işçilik alacalarının belirsiz alacak davasına konu olup olamayacağı ve davacı işçinin alacaklarına işletilecek faizin başlangıç tarihleri ve zamanaşımı defi noktalarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
HMK 107. maddesinin gerekçesine göre belirsiz alacak davasının, kısmen eda davasıyla birlikte külli tespit davası olarak da açılabilmesi imkân dâhilindedir. O halde belirsiz alacak davasında bir miktarın tahsili yanında, kalan tutarın tespiti istenebilecek ve yargılama sırasında belirlendiğinde kalan miktar da talep edilebilecektir.
Bunun tam eda davasından farkı, belirlenebilen miktarın talebi yerine, kısmi bir miktarın istenebilmesidir. Örneğin belirsiz bir alacak için alacaklı tarafından belirsiz alacak davası açıldığında ve 100,00 TL için tahsil, kalan miktarı için ise alacağın tespiti istendiğinde kısmi eda külli tespit davasından söz edilir. Zira alacaklı işveren veya resmi kurum kayıtlarında geçen belirleyebildiği miktarı davaya konu etmek yerine, farazi bir miktar için talepte bulunmuştur. Sözü edilen davanın kısmi davadan farkı ise, alacaklının kısmi dava açtığını belirtmeksizin belirsiz alacak davasından söz ederek taleplerde bulunmasına dayanır. Belirsiz bir alacak için alacaklının açıkça kısmi dava açtığını belirterek talepte bulunması veya belirsiz alacaktan söz edilmeksizin kısmi taleplerde bulunulması halinde davanın kısmi dava olarak açıldığı kabul edilir.
Kısmi eda külli tespit davasının açıldığı anda alacağın tamamı için zamanaşımı kesilir. Yargılama sırasındaki işlemlerden veya hâkimin her kararından sonra yeniden işlemeye başlayacağından yargılama sırasında alacağın zamanaşımına uğradığından söz edilemez. Bu nedenle yargılama sırasında arttırılan taleplere karşı yapılan zamanaşımı defi sonuca etkili değildir. Ancak faiz başlangıcı açısından tahsil amaçlı belirsiz alacak davasından farklı bir durum vardır. Davaya konu edilen miktar bakımından faiz başlangıcı olarak dava tarihi kabul edilmelidir. Alacağın kalan kısmın sadece tespiti istenmiş olmakla, belirlenen bakiye alacak miktarının ilerde talep edildiği tarihten itibaren faize karar verilmelidir.
Somut uyuşmazlıkta, davacı vekili dava dilekçesinde belirsiz alacak davası açtığını belirtip fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak talepte bulunmuştur. Talep edilen alacaklara işletilecek faizlerin talep tarihine göre belirlenmesi gerekmekte olup Yerel Mahkemece kabulüne karar verilen alacaklara dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi, ayrıca davalı vekilinin zamanaşımı define göre alacak hesabı yapılması hatalıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 14/12/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.