Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/5498
Karar No: 2020/1944
Karar Tarihi: 03.03.2020

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/5498 Esas 2020/1944 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2019/5498 E.  ,  2020/1944 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hüküm, davalı ve davacı vekili tarafından duruşmalı istemli olarak temyiz edilmekle; daha önceden belirlenen 03/03/2020 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; davacı vekili Av.... ile davalı vekili Av.... geldi. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı, davalının sahibi bulunduğu ... Mahallesi, 12 pafta, 318 ada ve 10 parsel noda kain 26.50 m² büyüklüğündeki dükkanı davacıya satmayı teklif ettiğini, davacının bu teklifi kabul ederek aralarında geçen küçük bir pazarlık sonrası ve davacının yaşadığı stresler ve psikolojik sorunlar sonrasında piyasa fiyatları ile uzlaşmaz olarak yüksek bir rakam üzerinden mutabakat sağlanarak davalının, 40 kg has altın karşılığı (4.000.000,00TL) taşınmazı davacıya sattığını, taraflar arasında 10.02.2012 tarihli “protokol” akdedildiğini, anlaşma konusu 40 kg. altının 15 kg.nın sözleşme anında peşin olarak ödendiğini, kalan 25 kg has altının 4 kg’nın 15.08.2012 tarihinde, 4 kg"nın ise 15.09.2012 tarihinde ödendiğini, davalıya toplam 23 kg altın ödendiğini, davacının, davalıdan taşınmazın tapusunu istediğini, önce borcunun bittiği zaman vereceğini belirten davalının sonrasında ise vermesinin mümkün olmayacağını, eşi ile boşanma durumları olduğundan mahkemece buraya tedbir konulduğunu belirtmiş olduğunu ileri sürerek sözleşmeye göre davalıya ödenen 23 kg has altın (2.300.000,00TL)’ın aynen, olmadığı takdirde karar tarihindeki karşılığı, TL’nın dava tarihinden itibaren en yüksek ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline iadesi, bu talepleri uygun görülmez ve taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli sayılması durumunda, satış bedelinden indirim yapılmasına karar verilmesi, bu seçenek halinde de piyasa rayiç değerlerine göre, müvekkilinin satın aldığı taşınmazı esaslı unsurlarına yanıltılmak-yanılma durumu dolayısıyla, satış bedelinden en az 1.000.000,00TL’nin indirim yapılmasını ve bu kadar miktardan davacının sorumlu olmadığı yönünde karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı; davacının mezkur dükkanı bilerek, isteyerek ve kendi rızası ile satın aldığını, protokole göre dava konusu taşınmazı 40 kg karşılığında davacıya sattığını, 15 kg has altının peşin ödendiğini, akabinde 4 kg daha ödendiğini ve davacının iddiasının aksine davalıya 23 kg yerine sadece 19 kg has altın ödenmiş olduğunu, ayrıca davacının davalıdan 630.000 Euro tutarlı teminat senedi almış olduğunu, buna ilişkin 10.02.2012 tarihli makbuz düzenlendiğini, davacının psikolojik sorunları doğrultusunda yapmış olduğu hatalı seçimler olduğunun ve kandırıldığının söylenmesinin yanlış olduğunu, yaşı ve tecrübesi nedeniyle piyasa rayiçlerini çok iyi bildiğini ve taraflar arasında protokol düzenlenirken davacının oğlunun da yanında bulunmakta olduğunu, ayrıca dava konusu taşınmazda kiracının bulunduğunu, 2012 yılı kirası olan 1.400 gram altını davacının aldığı gibi aynı miktarda yeni yıl kirasını da davacının aldığını, 2.800 kg altın olarak kira bedeli alan davacının bu sözleşmeye sahip çıktığını, davalı aleyhinde eşi Tuğba Suluhan’ın Kayseri 2. Aile Mahkemesi’nin 2012/166 Esas sayılı dosyasıyla 01.03.2012 tarihinde boşanma davası ikame edildiğini ve talep üzerine davalıya ait tüm taşınmaz mallar üzerine ihtiyati tedbir konulmasına karar verildiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; taraflar arasındaki adi yazılı sözleşmenin geçerli olmadığı anlaşılmakla yatırılan harç miktarı nazara alınarak, 1.000.000,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davaya konu dükkanın kira bedelinin davacı tarafından alındığı anlaşılmakla, taşınmaz davacı yedinde kabul edilerek taşınmazın da davalıya iadesine karar verilmiş olup, hükmün taraflarca temyizi üzerine, Dairemizin 21.11.2017 tarih ve E.2016/9660- K.2017/16215 sayılı kararı ile eksik nisbi harcın tamamlatılması için davacı tarafa süre verilmesi ve sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile dava dilekçesinde harca esas değer olarak gösterilen bedelin talep gibi değerlendirilerek, bu bedel üzerinden davanın kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği belirtilerek karar bozulmuştur.
    Bozma ilamına uyan mahkemece bu defa; eksik harç ikmal edildiğinden, davanın kabulü ile, 23 kg has altının davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde 2.211.956,00 TL"nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine; davaya konu dükkanın kira bedelinin davacı tarafından alındığı anlaşılmakla taşınmaz davacı yedinde kabul edilerek taşınmazın da davalıya iadesine karar verilmiş olup, karar taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.
    Dava, taraflar arasında yapılan harici taşınmaz satış sözleşmesi nedeniyle satım bedeli olarak ödendiği belirtilen 23 kg has altının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde karar tarihindeki bedelinin tahsili talebine ilişkindir.
    1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- Davacının, 23 kg has altının aynen iadesi, bunun mümkün olmaması halinde karar tarihindeki bedele hükmedilmesi gerektiği yönündeki temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Davaya konu 10.02.2012 tarihli “protokol”; TMK"nın 706, BK"nın 213 (TBK"nın 237), Tapu Kanunu"nun 26 ve Noterlik Kanunu"nun 60 ve 89. maddeleri uyarınca resmi şekilde yapılmadığı için geçersizdir. Bu nedenle, taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteyebilirler. Dolayısıyla, açıklanan yasa hükümlerinin öngördüğü biçimde yapılmayan sözleşmeler hukuken geçersizdir; burada öngörülen şekil, sözleşmenin geçerlilik koşulu olup, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenledir ki, gerek mahkeme gerekse Yargıtay tarafından doğrudan göz önünde tutulur.
    Diğer taraftan, TBK’nın (BK 83. madde) “Ülke parası ile” başlıklı 99. maddesinde “Konusu para olan borç Ülke parasıyla ödenir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle ödeme yapılması kararlaştırılmışsa, sözleşmede aynen ödeme veya bu anlama gelen bir ifade bulunmadıkça borç, ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parasıyla da ödenebilir. Ülke parası dışında başka bir para birimiyle belirlenmiş ve sözleşmede aynen ödeme ya da bu anlama gelen bir ifade de bulunmadıkça, borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da fiilî ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir.” hükmüne yer verilmiştir.
    Bu hüküm uyarınca, yabancı para borcunun vadesinde ödenmemesi halinde, alacaklının bu alacağını aynen, vade veya fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini isteyebileceği kabul edilmiştir.
    Bununla birlikte, konusu altın olan borçların edasına yönelik açık bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Ancak, 19.02.1947 tarih ve 1947/1 Esas-1947/7 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, konusu altın olan borçların edasında mislinin piyasada temin ve tedariki mümkün bulundukça mislen ve aksi takdirde, BK’nun 83 üncü ve Ticaret Kanunu’nun 566 ve 643 üncü maddeleri gereğince vadenin dolması, vade bulunmayanlarda kanunen muacceliyet kesbettiği tarihteki rayicin esas alınması gerektiği belirtilmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında somut olayda; taraflar arasında mülkiyeti davalıya ait olan Kayseri İli Melikgazi İlçesi İslim Paşa Mah. Kazancılar Mevkii 318 ada 10 parseldeki dükkanın satışı hususunda 10/02/2012 tarihli protokol imzalanmıştır. Protokole göre dava konusu taşınmaz 40 kg altın karşılığında davacıya satılmıştır. Protokolde alıcının satıcıya 15 kg has altın ödediği belirtilmekte ve 10/02/2012 tarihli 630 bin Eruo"luk teminat senedi davalı tarafından davacı tarafa verilmiştir. Geriye kalan 25 kg altın bedeli ise 4 taksite bölünmüş, 15.08.2012 tarihinde 4 Kg, 15.09.2012 tarihinde 4 Kg, 15.10.2012 tarihinde 6 Kg, 15.12.2012 tarihinde 11 Kg olarak ödeneceğinin ve her bir ödeme için ödemeye karşılık gelecek şekilde satıcının alıcıya tapuda satış gerçekleşinceye kadar teminat olmak üzere bono vereceği kararlaştırılmıştır.
    Protokole göre 15/08/2012 ve 15.09.2012 tarihlerinde ödenmesi gereken altın miktarı 4’er kg olarak görünmekte ve davacı tarafından bu bedele ilişkin 23/08/2012 tarihli 180 bin Euro’luk bono ile bila tarihli 170 bin Euro’luk bono ödemenin karşılığı olduğu ileri sürülerek (teminat senedi) dosyaya ibraz edilmiştir.
    Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporunda; dava tarihi olan 14.12.2012 tarihi itibariyle davacının davalıya kira bedelinin ilk yılı da dahil olmak üzere 25.051gr has altın karşılığı 2.409.204,77 TL bedel ödemiş olduğu; yapılan ödemelerin Euro bazında hazırlanan senetlerin karşılığı olduğu ve ödemeler ile senet bedellerinin denk gelmekte olduğu belirtilmiştir.
    Davacı dava dilekçesinde, satım bedeli olarak ödendiği belirtilen 23 kg has altının aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde karar tarihindeki değerinin tahsili talep edilmiş olmasına rağmen, mahkemece, 23 kg has altının davalıdan alınarak davacıya aynen iadesine, aynen iadesi mümkün olmadığı takdirde 2.211.956,00 TL"nin (dava tarihindeki değeri esas alınmak suretiyle) davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
    Oysa mahkemece, konusu altın olan dava konusu borcun (bulunması olanaklı, oldukça benzer, eş, özdeş) niteliği gereği piyasadan aynen temini mümkün olan yani misli eşya olduğundan, yukarıda zikredilen 19.2.1947 tarih 1947/1 Esas, 1947/7 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ve taleple bağlılık ilkesi gözetilerek, aynen iadesi bunun mümkün olmaması halinde karar tarihindeki değerine hükmedilmesi gerekirken, dava tarihi itibariyle değerine hükmedilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
    3- Davacı tarafın faiz talebine yönelik temyiz itirazının incelenmesinde;
    Satış bedeli olarak ödenen altının faizsiz, taşınmazın (dükkanın) ise bedelsiz olarak iade edileceği gözetilerek, taşınmazın davacı tarafından davalıya iade edildiği tarihten itibaren davacı lehine faize hükmedilmesi gerekirken, bu yöne ilişkin olumlu yada olumsuz bir hüküm kurulmadan ve talep edilmediği halde davaya konu dükkanın kira bedelinin davacı tarafından alındığı anlaşılmakla, taşınmazın davacı yedinde olduğu kabul edilerek taşınmazın da davalıya iadesi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 2.540 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine,
    peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03/03/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.












    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi