20. Hukuk Dairesi 2014/4397 E. , 2014/7870 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Malatya Kadastro Mahkemesi
TARİHİ : 14/06/2013
NUMARASI : 2012/9-2013/24
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ile Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, orman kadastro ekiplerince G.Köyünde yapılan çalışmalar sonucunda yaklaşık 80 dönümlük arazisinin orman sınırları içine alındığı, bu yerin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak kendisine ait olduğu iddiasıyla, tesbitinin iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır.
Dava devam ederken, 2012 yılında, yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu olan yerler hakkında, 1060 ve 1063 sayılı parsel olarak orman niteliğiyle; 1069 ve 1070 sayılı parseller ise, 2/B parseli olarak tarla niteliğiyle kadastro tutanağı düzenlenmeksizin ihdasen Hazine adına tescil işlemleri yapılmıştır. Tahdit ve 2/B uygulama alanı dışında kalan 1306 sayılı parsel hakkında ise davacı N.. D.."ın zilyetliğinde üzüm bağı niteliğinde olduğu, ancak eldeki dava nedeniyle davalı olduğundan bahisle malik hanesi açık şekilde kadastro tutanağı tanzim edilmiştir.
Yargılama sonunda mahkemece; Malatya İli, Y. İlçesi, G. Köyü 1306 nolu parsel, 1063 nolu parselde 5687 m2"lik, 1069 nolu parselde 10.111 m2"lik, 1060 nolu orman parselinde 18948 m2"lik ve 1070 nolu parselde 2793 m2"lik bölümlere yönelik davaların kabulü ile bu parsellerden ifrazı ile davacı N.. D.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş hüküm, davalılar Hazine ile Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması ile kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Yörede 24.12.1987 tarihinde tamamlanmış kadastro çalışmasında dava konusu taşınmazlar orman sahası olarak bırakılmıştır. Orman kadastrosu ve 2/B çalışmaları ise 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanuna göre yapılmış ve 09/04/2009 tarihinde ilân edilmiştir.
Mahkemece, G.Köyü 1306 nolu parsel, 1063 nolu parselde 5687 m2"lik, 1069 nolu parselde 10.111 m2"lik, 1060 nolu orman parselinde 18948 m2"lik, 1070 nolu parselde 2793 m2"lik bölümlerin bu parsellerden ifrazı ile davacı N.. D.. adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ise de, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmüştür.
Şöyle ki, çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması çalışmalarının sonuçları 09.04.2009 tarihinde ilân edilmiştir. Davacının, taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak kendisine ait olduğu iddiasıyla 07.09.2009 günü dava açtığı, dava tarihi itibariyle yörede önceden yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması bulunmadığı anlaşıldığına göre, davanın, 6831 sayılı Kanunun 1. maddesi uyarınca orman niteliğinin belirlenmesine ilişkin yapılacak resmî belgelere dayalı araştırma ile çözüme kavuşturulması gerekir. Yörede, orman tahdidi ile birlikte 2/B madde uygulaması yapıldığına göre dava bu hali ile, orman kadastrosu ve 2/B madde uygulamasına itiraza ilişkindir.
Ayrıca, dava devam ederken, yörede 3402 sayılı Kanunun ek geçici 8. maddesi kapsamında yapılan kadastro sırasında 1306 sayılı parselin kadastro tutanağı malik hanesi açık şekilde tanzim edilerek dosyaya gönderildiğine göre eldeki dava aynı zamanda kadastro tespitine itiraza da ilişkindir.
Mahkemece yapılan inceleme ve araştırma, taşınmazların öncesinin orman sayılan yerlerden olup olmadığını belirleme noktasında yeterli değildir. Mahkemece alınan orman bilirkişi raporunda taşınmazların 1952 tarihli memleket haritasında çalılık olarak gözüktüğü belirtilmesine rağmen en eski tarihli hava fotoğrafı getirtilerek taşınmazların konumunun belirlenmemesi, çekişmeli taşınmazların orman niteliğini neden yitirdiğinin bilimsel veriler ile açıklanmaması, taşınmazların üzerinde insan elinin çekilmesi ve olduğu gibi bırakılması halinde yeniden orman haline dönüşüp dönüşmeyeceği hususlarının açıklanmaması ve fiilî durumu itibariyle nitelik kaybettiği belirtilen taşınmaz kısımlarının, bu nitelik kaybının insan eliyle ve zorlamayla mı, yoksa doğal ve gerçek anlamda bilim ve fen bakımından nitelik kaybına uğradığı hususlarında yeterli ve kanaat verici olmadığı gibi, yapılan keşif ve alınan bilirkişi raporuna göre mahkemenin değerlendirmesi de soyut ve dayanaksız kalmaktadır. Aynı zamanda, davacı yararına 3402 sayılı Kanunun 14. maddesinde belirtilen zilyedlik koşullarının oluşup oluşmadığı yönünden yapılan araştırma da yetersizdir. Bundan ayrı; dava, altı aylık sürede gerçek kişi tarafından açılan orman kadastrosu ve 2/B madde uygulama çalışmasına itiraz davası olduğuna göre, mahkemece orman tahdidine itiraz yönünden bir karar verilmesi, tescil talepleri yönünden ise görevsizliğe karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde tescil hükmü kurulması da usûl ve kanuna aykırıdır.
Bu nedenle mahkemece öncelikle; eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, getirtilen harita ve fotoğraflar, çekişmeli taşınmazlarla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazların öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 1/6/1988 gün ve 31/13 E. K.; 14/3/1989 gün ve 35/13 E. K. ve 13/6/1989 gün ve 7/25 E. K. sayılı kararlarıyla iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; klizimetre (eğimölçer) aletiyle ölçülmek ve memleket haritasındaki münhaniler de dikkate alınmak suretiyle, dava konusu taşınmazların kesin ve gerçek eğimi belirlenmeli, keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazların dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritasıyla irtibatlı, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritası ölçeğinin kadastro paftası ölçeğine (kadastro paftası yok ise, çekişmeli taşınmazların ölçekli krokisi), yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazların konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu belirlendiği taktirde dava konusu edilen taşınmazlardan 1060 ve 1063 parsel sayılı taşınmazlar zaten orman olarak tapuda kayıtlı olduğu için bu bölümlere ilişkin davanın reddi ile yetinilmeli, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığının belirlenmesi halinde ise
dava konusu edilen taşınmazlardan 1060 ve 1063 parsel sayılı taşınmazların orman sınırları dışına çıkarılması şeklinde hüküm kurulmalı, tescil talepleri yönünden ise görevsizliğe karar verilmeli, 1306 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak ise davacı lehine, zilyedlik yoluyla kazanma koşullarının araştırılması gerekir.
Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu ya da en yakındaki kadastro parsellerinin tutanak ve dayanakları, komşu ya da yakında bulunup tapuda kayıtlı taşınmazların tapu kayıtları hükmen oluşmuş ise ilgili hüküm dosyaları getirtilip dayanak kayıt ve krokiler uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar gerçek kişi yararına zilyedlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (murisler) yönünden de tapu ve ilgili kadastro müdürlükleriyle mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunuyla değiştirilen 14/2. maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, davacının hak sahibi olup olmadığı tereddüde yer bırakmayacak biçimde saptanarak, temyiz edenin sıfatına göre oluşan usulî kazanılmış haklarda gözetilerek ulaşılacak sonuca göre orman kadastrosu ve kadastro tespitine itiraz davası hakkında bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme, araştırma ve uygulamaya dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine ve Orman Yönetiminin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 22/09/2014 günü oy birliği ile karar verildi.